İpekiş direnişçileri:

"Tüm işçileri, sendikaları dayanışmaya çağırıyoruz"

Bursa'da kurulu İpekiş fabrikasında sendika değiştirdikten sonra işten atma saldırısıyla karşılaşan ve buna karşı direnişe geçen işçiler Tekstil İşçileri Birliği'ne konuştu.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 05 Ekim 2021
  • 08:00

Bursa’da kurulu İpekiş fabrikasında sendika değiştirdikten sonra işten atma saldırısıyla karşılaşan ve buna karşı direnişe geçen işçiler Tekstil İşçileri Birliği’ne konuştu.

-İpekiş Mensucat fabrikasında 7 işçi olarak işten çıkarıldınız. Direnişiniz 27. gününde. Bu sürece nasıl gelindiğini anlatabilir misiniz?

Mustafa: İşyerinde maaş yetersizliği ve adaletsizliği vardı. Sözleşmeden memnun olmadığımızı dile getirmemize rağmen, mevcut sendika Teksif, yapmış olduğu sözleşmenin kapsayıcı ve güzel olduğunu bize anlatmaya çalıştı.

Genel merkez yöneticileri bize, “Grup bünyesinde o kadar fabrika ile sözleşme yaptık, hiç bir yerden ses çıkmıyor, bir tek sizden çıkıyor” dediler. Biz de, “ Kimse ses çıkarmıyor diye memnun olduklarını zannetmeyin, biz memnun değiliz” dedik. Teksif’in yapmış olduğu toplu iş sözleşmesinin bize hitap etmemesi ile süreç başladı. Yeni sendika arayışlarına bir grup arkadaş başladı, sonrasında biz de dahil olduk.

“İpekiş’te sorunlar çok, sendika yok!”

-İpekiş’te yaşanan sorunları açarmısınız?

Arif: Pek çok şey söyleniyor, ama hiç bir söz tutulmuyor. Yönetim prim sorununda işçileri çok böldü. Dokuma bölümüne 300 TL, apre bölümüne 250 TL, boyahaneye 250 TL, sarıma 250 verdiler. Sonrasında bir baktık, bana 150 TL vermişler. Nedenini sorduğumda makineyi bilmediğimi gerekçe olarak gösterdiler. Pek çok arkadaş bu sorunu yaşadı. İşçileri bölmek istediler.

Fabrika yöneticileri, yöneticilik yapamıyor. İşçi işini yapmak istemesine rağmen, sürekli baskı uygulanıyor. Örneğin, fabrikada 400 tane kamera var. Sürekli saniye hesabı yapıyorlar. Tonlarca  A-4 kağıdını önümüzü serdiler. Sen 1 saniye geçtin, 10 sn geçtin diye.. Örneğin çay molası 8 dk, 3 dk’ya çay alıyorsun. 5 dk içinde çayını içiyorsun.. Sonra şu kadar saniye geç kaldın diye rapor tutuyorlar. Lavabolarda turnike var. Üstelik tuvaletin kapısını söktüler. İnsan haklarına aykırı bir durum. Üretime giden kadın işçiler, bu tuvaletin önünden geçiyor.

Elbise verilmiyor bize. Toplu sözleşme kitapçığını aldım. Baştemsilciye “şu kadar süre içinde verilmezse cezası var” dedim. Baştemsilci “bana kitapçığı açtırmayın, erzak fişini de malzeme olarak verdiririm” diyerek bizi tehdit etmeye kalktı.

İçeride yaşanan en ufak sorunları dahi sendika çözemiyor. Sendikaya söylediğimizde arkasını dönüp gidiyor. Sendika yöneticileri bizimle muhatap dahi olmuyor. Biz üyeleriyiz ama maalesef üye olarak görmüyorlar.

Battal: Fabrikada insana saygı yok. Yıllık izin döneminde memlekette iken beni işe çağırdılar. Memleketten geldim, sadece 1 gün çalıştırdılar. Sonra bir hafta boyunca da “gelme” dediler. 24 saat yol geliyorum, bir gün çalışıyorum, sonra bana gelme diyor.

Fabrika yönetimi ile muhatap olamıyorsun. Yönetici diyor ki sendika var. Sendika yöneticileri ise işini yapmıyor. Bir örnek vereyim. İşe başladığım yıl, izine ihtiyacım vardı. Yönetime, yıllık iznimin tamamını kullanmak istediğimi söyledim. Yönetim ise “ burada izni ben ne kadar istersem o kadar kullandırırım” diyor. Sendika şube başkanı Nihat Şeker’in yanına gittim. Bana önerdiği çözüm “Sana rapor alalım” oldu. Ben zaten rapor almasını biliyorum. Önemli olan sen bu işi nasıl çözeceksin? Bunun mücadelesini nasıl vereceksin?

Bir yerde sendika varsa, işçinin patrondan korkusunun olmaması gerekiyor, işçi eğer patrondan korkuyorsa orada sendika yoktur demektir.

Selami: İpekiş’te Teksif sendikası inisiyatifi tümüyle yönetime bırakmış. Tabii ki böyle olunca, patron da keyfi tutumlar takınıyor. Uzmanlık diye bir uygulama çıkardı. Diğer adı böl-parçala-yönet sistemi. Uzmanlığı A-B-C diye sınıflandırarak aralarına 100-200 TL fark koydu. Sendika da “hayır arkadaşım, sen bu uygulamayı yapamazsın, benim toplu iş sözleşmem var, işçiler arasında ücret ayrımcılığı yapamazsın” demiyor.

İpekiş’te turnikeden içeriye girdiğiniz an, hangi bölümde olursanız olun, çalışma şartları ağır. İşyerindeki uygulamalar bu durumu daha da zorlaştırıyor. Psikolojik olarak baskı uyguluyorlar. Lavaboya giderken turnike, namaza giderken turnike, yemeğe giderken turnike. Herkes baskı altında. Bu kadar sorun var, ama sendika yok.

Mustafa: Mesela bir problemimiz var, baştemsilciye söylüyoruz. Baştemsilci “Ben İK ile gidip konuşacağım” diyor. Geliyor bize “İK bunu bunu dedi” diyor. Seni savunmuyor, İK’nın dediklerini bize aktararak, “bu olacak” diyor.

Selami: Daha önce Barış arkadaşımız baştemsilcilik yaptığı zamanlarda, o da aynı sorunlarla karşı karşıya kaldı, ben de aynı sorunlarla karşı karşıya kaldım. Eğer baştemsilci, gerçekten bazı şeyleri inceliyor, araştırıyor, içeride çalışan arkadaşının menfaati için çaba sarfediyorsa, o baştemsilci en kısa zamanda görevden alınıyor. Yerine de yönetimin istediği, kendileriyle ters düşmeyen, “dilsiz şeytan” baştemsemsilci modeli isteniyor.

Yaşadığım şeyleri anlatayım. Yönetime, uzmanlıkla ilgili işyerinin suç işlediğini, bazı arkadaşların dava açacağını, bu uygulamadan vazgeçilmesini söyledim. İşyeri yönetimi “baştemsilcinle bir daha gelme” dedi. İyi veya kötü, bir toplu iş sözleşmesi yapılmış. Varolan toplu iş sözleşmesini uygula diyoruz. Sendika onu da uygulatamıyor.

Örneğin, kıyafet sorunu vardı. İşyeri her 6 ayda bir yazlık ve kışlık olmak şartıyla kıyafet vermek zorundadır. Eğer işyeri 3 ay geciktirirse, %25 oranında para cezası olarak işçiye ödemek zorundadır. Bana verilen cevap “Biz ne yapalım, elbisenin bir parçasını mı koparıp verelim.” TİS var, şube yönetiminin bundan bile haberi yok.

Rapor alıyorsunuz. Sözleşmede 9 günü geçen raporlarda 2 gün devletin kestiğini işyeri ödemek zorundadır diye bir ibare bulunuyor. Bu madde yıllardır uygulanmıyor. Şubeyi arayarak bu maddenin uygulaması gerektiğini söylüyorum. Ki pandemi dönemindeyiz, herkes 14 gün rapor almak zorunda kaldı. Öyle bir şey var mı deniyor. 5 gün sonra bana döndüklerinde “gerçekten varmış” diyorlar. Ardından rapor paraları ödenmeye başladı. Sonra, “ortalığı karıştırdığım” gerekçesiyle görevden alındım.

-Sendikadan istifa süreci nasıl başladı?

Battal: İpekiş’in sendikasız fabrikalardan hiç bir farkı yok. Yukarıya gidiyoruz dinlemiyor, sendikaya atıyor. Sendikaya gidiyoruz, çözüm üretmiyor. Sözleşmenin imzalandığı süreçte, enflasyon %19’du sanırım… “Enflasyon bizim kırmızı çizgimiz, onun altına inmeyeceğiz” dediler. 4+3’e imza attılar. Verilen vaatlerin hiç birinin yerine getirilmemesi ve kötü bir sözleşmeye imza atılmasının ardından sendika değiştirmeye karar verdik. Başta 7 kişi idik. Durumdan rahatsız olan arkadaşları bulduk, sayı 15’e çıktı. 15 kişiyi aldık, İlk önce DİSK’e gittik. DİSK ilk başta olumlu yaklaşmadı, işten çıkmak için onları kullanacağımız düşünüldü. Süreyi bize bahane olarak gösterdiler. Sonrasında geri dönüş yapmalarına rağmen, biz Öz İplik İş Sendikasına gitmiştik. Burada arkadaşlar bizimle ilgilendiler. Dolayısıyla bu arkadaşlarla sürece başladık. Hızla üyelikler başladı. Biz 2 ay içinde 160-170 kişi olduk. Üyelikler başlayınca bizi hemen yukarıya çağırdılar. Yönetim, avukat gözetiminde “bu sizin yasal hakkınız, hangi sendikaya üye olmak istiyorsanız olabilirsiniz, ama içerideki iş işleyişini bozmayın, gerisi bizi ilgilendirmez, yasal hakkınızdır” dediler. Tabii uygulamalar böyle olmadı. Şimdi burdayız.

-Süreç boyunca neler yaşandı?

Battal: Üzerimizde baskılar başladı. Eskiden gece vardiyası amirleri yoktu. Vardiya amiri geldi. Sendika, işin başındaki kişileri tespit etti. Örneğin akrabalarımız, farklı işyerlerindeki arkadaşlarımız üzerinden aradılar, yolumuzdan döndürmeye çalıştılar.

Arif: Farklı fabrikalardaki işçilerden aradılar. Teksif’e dönmem için ne istediğimi sordular. Evim uzak olduğu için sürekli yol parası istiyordum. Yol parası verelim, başka bir ihtiyacın varsa karşılayalım dediler. Ben de bu yoldan dönmeyeceğimi söyledim.

“Performans bahane, tek sebep sendika değişikliği!”

-Şu an yetki aşamasındasınız. Bu süreçte başını kaldıran, sesini çıkartan işçilerin en önünde yeralanlar olarak işten çıkartıldınız.  Hangi gerekçeyi sundular?

Mustafa: Atılma gerekçemiz performans.. 10 boyunca performansım yüksek de şimdi mi düşüyor?

Battal: Beni de performans düşüklüğü gerekçesiyle işten çıkardılar. Fabrikaya yeni makine aldılar,  2 yıllık işçi olmama rağmen bu makineye beni verdiler. Performansım düşük ise, neden yeni makineye beni veriyorlar?

Arif: Aynı şekilde işyerine 1 tonluk boya kazanı geldi. Ona ben bakıyorum. Benim talebimle işçi alınıyor. 1 hafta sonra ayağımdan rahatsızlandım, rapor aldım. İşe geldiğimde işten çıkartıldım. Tek sebep sendika değiştirmem, başka bir şey yok.

Selami: Yıllık izindeyken, işten çıkarılan işçi kardeşlerimle dayanışmaya geldim. 1 hafta sonra iş başı yaptığımda, servisten sloganlarla indim. Saat 15.30 gibi “performans düşüklüğü ve davranış bozukluğu” gerekçesiyle işten çıkarıldım..

-Yeni bir sözleşme süreci başlıyor. Grup Sözleşmesi pek çok fabrikayı etkiliyor. Bu süreçte direnişe çıkan işçilersiniz. Sözleşme sürecine nasıl bakıyorsunuz?

Battal: Herşeyden önce insani değerlerin korunmasını istiyoruz. Tabii ki maddiyat çok önemli. Ücretler açlık sınırının altında... Sendikaların görevi onun üstüne çıkabilmek..

İşçiler hiç bir şekilde mağdur edilmemelidir. Zaten ömürleri boyunca asgari ücrete çalıştılar. Yaşamları fabrika dumanının altında, evden işe, işten eve geçiyor.  Bursa’da yaşayıp Uludağ’a çıkmamış işçi vardır. Çalışma koşullarının iyileştirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Selami: Sürecin burada başlaması önemli. Dileğim odur ki, Türkiye işçi sınıfına ışık oluruz, yeni kazanımlar elde ederiz. Kişisel fikrimi söyleyeyim. A uzman arkadaşımızın saat ücreti 20 TL. Saatlik ücreti 17,53 olan işçiler de A uzman arkadaşlarla aynı seviyeye çekilmeli. Ondan sonra toplu iş sözleşmesi zammı konuşulmalıdır. Ancak bu şekilde adalet sağlanır. Bunu başarmamız lazım. Yıllardan beri kazanılmış sosyal haklarımız iyileştirilmelidir. Bayram harçlıkları çok sembolik, bunları makul bir seviyeye çıkarmak gerekiyor.

İnsanca çalışabileceğimiz, hatta molalarda sosyal aktivite yapabileceğimiz (masa tenisi, satranç vs) haklar olması lazım. Türkiye’de ağır bedeller ödenerek kazanılmış 1 Mayıs’ımız var. Bunu bir gün izinle değil, yarım ikramiye ile taçlandıralım.

Kaderimizi sendikaların eline bırakmayacağız. Söz-yetki kesinlikle işçi sınıfında olacak.

Battal: Eğitim çok önemli. Sendikaların eğitim vermesi lazım.

Selami: Sendikaların bundan sonra yapılacak toplu iş sözlemelerinde pandemiyle ilgili yeni çalışmalar yapmaları lazım. Yarın salgınların yeniden yaşanmayacağı anlamına gelmiyor. Bu dönemde çok işçi arkadaşımız mağdur oldu. İşçi arkadaşlarımızı güvence altına almak gerekiyor. Toplu sözleşmelerde bunlar mutlaka konuşulmalı. Ayrıca işsizliği önlemek için ve işçilerin daha iyi koşullarda çalışması için çalışma saatleri 7,5 saatten 6 saate düşürülmelidir.

“Güç bizde, işçilerde!”

-Sözleşme sürecine giriyorsunuz. Farklı sendikalar da bu grup sözleşmesinin içinde... Hatta istifa ettiğiniz Teksif’e üye binlerce işçi sözleşme kapsamında. Süreçte birlikte hareket etmek, onlara öncülük etmek için ne düşünüyorsunuz?

Battal: Biz ilk adımda münferit sözleşme düşünüyoruz. Diğer fabrikaların da daha iyi koşulları sağlayabilmesi için elimizden gelen desteği esirgemeyeceğiz. Bırakalım sendikalı olmayı, bu bizim insani görevimiz.

Selami: Yetki alındı, toplu sözleşme sürecine gidildi. Elbette birden olmuyor, süreç 3-5 ay uzuyor. Biz diyoruz ki, siz o masada bizim isteklerimizi, taleplerimizi dile getirin. Ama imza atmayın. Söz-karar işçidedir. Burada işçilerle birlikte protokolün imzalanması lazım..

Battal: Biz sendika arayışında değiliz. Aynı haksızlıklar devam ederse, gerekli tutumları almasını da biliriz. Gücün biz de olduğunu biliyoruz. Güç sendika yönetimlerinde değil, patronlarda da değil.. Gerektiğinde biz o sendikal anlayışları devre dışı bırakmasını da biliriz. Çünkü üretim biz de, güç biz de.. Sendikalar çatıdır. Çatı gerekiyor, insanların biraraya gelmesi için. Ama biz bu bilinci de yerleştireceğiz.

“Hem içeride hem dışarıda direniş!”

-Direnişi büyütmek, daha da güçlendirmek için neler yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz, Çağrınız nedir?

Selami: İçeride eylemlerin başlaması önemli. Sloganımız, “hem içerde hem de dışarda direniş devam ediyor”. STK’ların ve başka fabrikaların desteklerini sağlamaya çalışıyoruz. Ailelerimizi de direnişe desteğe taşıyacağız.

Battal: Direnişi sosyal medyadan yaymaya çalışıyoruz. Burada bir işçi eylemi var. Sendika ayrımı yapmadan, işçi sendikalarının bu direnişe destek olmalarını bekliyoruz. Burada bir mağduriyet var, bunun için gelsinler, samimi olduklarını göstersinler.