HT Solar’da yaşananlara dair...

HT Solar işçisi edilgenlikten sıyrılmalı, söz-yetki-karar hakkına sahip çıkmalıdır. Artan baskı ve mobbinge, disiplin soruşturmalarına taviz vermemeli, birlik ruhunu kuşanarak karşı koymalıdır.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 05 Şubat 2021
  • 13:20

Tuzla’da bulunan ve Birleşik Metal-İş Gebze 1 Nolu Şube’nin yetkili olduğu HT Solar fabrikasında hareketli bir süreç yaşanıyor. HT Solar işçileri Aralık ayının ortasından beri fabrika yönetiminin sendikayı muhatap almayan tavrına ve işçilerin yaşadığı sorunlara karşı kayıtsız tutumuna karşı fabrika içinde alkışlı-ıslıklı eylemler düzenlendi ve 15 dakikalık üretim durdurma eylemleri gerçekleştirdi. Ancak HT Solar sermayedarı pervasız tutumunu sürdürdü, otomasyon hazırlığı için hat sayısı düşürülürken üretim baskısı ve mobbing ile üretim sayıları yükseltilmeye çalışıldı. Keyfi tutanaklar artarken beş işçi çeşitli bahanelerle disipline sevk edildi, patron temsilcileri üçünün işten çıkarılması konusunda diretti. Nihayetinde işçilerden ikisi 25/2 maddesi gerekçe gösterilerek tazminatsız bir şekilde işten atıldı, bir işçiye ise para cezası verildi.

Ne yapıldı ne yapılmadı?

Daha başından itibaren süreç tabandaki işçilerden kopuk, temsilciler eliyle işletildi. İşçiler söz, yetki, karar süreçlerine dahil edilmediler. Pandemi bahanesiyle ilk toplantısının ardından, adı var kendi yok işyeri komitesi bu olağanüstü süreçte bir kez dahi olsun toplanmadı. İşçiler kendilerini hep temsilciler ile sendika şubesinin aldığı kararları uygular pozisyonda buldular. Eylemlerin sınırlı olduğunu düşünen, daha ilerisinin yapılması gerektiğini ifade eden komite üyeleri, Birleşik Metal-İş’in tüzüğü öne sürülerek “komiteler karar değil, danışma organlarıdır” yanıtı ile karşılaştılar.

HT Solar yönetimi eylemler karşısında bırakalım geri adım atmayı daha da saldırganlaştı. Disipline sevk edilen beş işçiden üçünü işten atmak istedi. Çıkartılmak istenen işçilerden birinin patronun uzun zamandır atmak için fırsat kolladığı, baskı ve mobbingi had safhada yaşayan, sol kimliğe sahip örgütlü bir işçi olduğunu belirtmek gerekir. HT Solar yönetiminin işçilerin üzerine sert adımlarla yürümesine karşın eylemlerin dozu arttırılmalıyken tersine eylemler geriledi. Yapılan 15 dakikalık iş durdurmalar da sonuç üretmekten çok uzaktı. İş durdurma eylemi esnasında işçiler iki gruba ayrıldı ve önce birinci grup, ardından ikinci grup iş bıraktı. Yani üretim aslında durmadı! Temsilcilerse buna gerekçe olarak vardiyanın tamamına yetişemediklerini, işçileri iki gruba ayırarak eylemi daha iyi yönettiklerini iddia ettiler. Oysa ki, işyeri komitesi toplansa ve inisiyatif alsa yetişememe sorunu olmayacaktı. Neresinden tutulsa elde kalan bu gerekçe üzerine söylenecek çok da söz yok. Nitekim iş durdurma üretim sayılarına da yansımadı. Üretim baskısının yoğun olduğu fabrikada işçiler, 15 dakikalık eksiği kapatmaları için daha fazla baskıya maruz kaldılar.

Eylemler hem planlama hem de uygulama açısından böylesi eksikliklerle ilerlerken disiplin kuruluna sevk edilen işçilerden biri tazminatsız bir şekilde işten çıkarıldı. Yaşanan bu saldırının ardından işçilere sorulmadan başlatılan eylemler yine hiçbir işçiye sorulmadan, komite toplanmadan bitirildi. İşçilerin örgütsüzlüğünden faydalanan HT Solar sermayedarı, fabrikaya sendika girdiğinden beri ilk kez bir işçiyi tazminatsız bir şekilde işten çıkarmış oldu. Birkaç gün sonra da disiplin kuruluna sevk edilen işçilerden biri daha tazminatsız şekilde işten atıldı, diğeri de para cezası aldı. Denecektir ki arabulucu sürecinde sendikanın avukatları tazminatların alınmasını sağlayacak, atılan işçiler de bunu “kabul etti”. Ancak ölümü gösterip sıtmaya razı etmektir bu. İşten atmaların yasak olduğu bir dönemde, işten çıkarmanın yolunu bulan HT sermayesine sendika da susarak destek vermiş oluyor. Hiç kimse işçilerin arabulucu ile tazminat almasını kazanım olarak bizlere yutturmaya çalışmasın. Hele ki işçiler de bunu kabul etti diyerek...

İşten atma saldırısının hemen ardından fabrika kısa çalışma ödeneğine geçti. HT Solar sermayedarı buna gerekçe olarak bantlardaki fazla işçi sayısını gösterdi. Pasifize edilen işçiler buna tepki göstermek bir yana olası tensikat korkusuyla sindirildi. HT sermayesi, kısa çalışmaya geçiş öncesinde önünü düzlemiş oldu.

Tutarsızlık mı, sınıf kimlikleri mi?

HT Solar’da yaşanan bu gelişmelerde işçi inisiyatifinin ve demokrasisinin açığa çıkarılmamasının ve taban örgütlenmesindeki zayıflığın büyük payı olduğu ortada. Zira patron topyekûn saldırırken işçilerin edilgen bırakılması, işyeri komitesinin adının dahi anılmaması, sürecin yalnızca temsilciler eliyle yürütülmesi bu gerçeği ortaya koyuyor. Fabrikaya sendika işgalle girdi diye övünmek, bugün hiçbir şey yapılmamasını gizleyen güzel bir lafa dönüşmüş durumda.  

Söylemde komitelerin öneminden bahseden, “işgal, grev, direniş” şiarını dilinden düşürmeyen, işçi demokrasisinden bahsetmeyi pek sevenler, HT Solar’da komitenin işlemez hale getirilişini, işçilerin söz-yetki-karar mekanizmalarına dahil edilmeyişini dert etmiyor, tersine bu anti-demokratik işleyişin uygulayıcısı oluyorlar. Bunu da Birleşik Metal-İş’in tüzüğüne bağlıyorlar. İşçilerin mücadele içinde özgüven kazanacağı ve bilincini geliştireceği, demokrasi okulunu okuması gerekliliği onlar için sadece sözde kalıyor. Söz ve eylemdeki bu çelişki basit bir tutarsızlık değil küçük burjuva kimliğe özgü bir tutumdur. Küçük burjuva kimlik ve bunun getirdiği dar grupçu bakış zihinlerini öyle esir almış ki Sinbo Direnişi ve elde ettiği kazanımı dahi görmelerine engel oluyor.

Diğer taraftan, şu an fabrikadaki işleyişi çekingen sözlerle eleştirenlerin ise gerek HT Solar’daki gerekse toplam sınıf mücadelesi içindeki konumları pek farklı değil. Derdi demokrasi değil, sendikadaki koltuk savaşında bir koltuk daha kapabilmek olanların söylemleri ne olursa olsun pratikleri de farklı değil.

HT Solar işçisi ne yapmalı?

Bugün Türkiye’de işçi sınıfının karşı karşıya olduğu sorunların tümünü HT Solar işçisi de fazlasıyla yaşıyor. Pandemi işçilere yeni bir fatura olarak dönerken iğneden ipliğe gelen zamlar karşısında ücretler eriyor. İşsizlik korkusu ise herkesin başında Demoklesin kılıcı misali dolanıyor. Sermaye devleti on binlerce insanın canından olduğu bir salgını dahi fırsata çevirerek çalışma yaşamını esnek ve güvencesiz temelde yapılandırmaya çalışıyor.

HT Solar özgülünde de yıllardır süren “otomasyona geçilmesiyle toplu çıkışlar yaşanacak” söylentisi son süreçte çok daha somut bir kaygının konusu olmuş durumda. Özellikle “siparişlerdeki azalma ve bantlardaki fazla işçi sayısı” gerekçe gösterilerek kısa çalışma ödeneğine geçilmesi kaygıyı daha da derinleştiren bir rol oynadı. Diğer taraftan, baskı ve keyfi tutanaklarla iki işçinin işten çıkarılması fabrikadaki güçler dengesini patron lehine çevirirken işçilerde ise bir moral kırılma yarattı ve korkuları büyüttü.

Bu süreçten ders çıkarmasını bilmek, işçilerin inisiyatif almasını sağlamak, işyeri komitesini işler hale getirmek önemli bir yerde duruyor. Bu saldırıları püskürtecek güç HT Solar işçilerinde vardır. Ancak, kendisi harekete geçer ve sürecin yönetilmesini temsilci ve şube yöneticilerine bırakmazsa bu güç açığa çıkacaktır. HT Solar işçisi edilgenlikten sıyrılmalı, söz-yetki-karar hakkına sahip çıkmalıdır. Artan baskı ve mobbinge, disiplin soruşturmalarına taviz vermemeli, birlik ruhunu kuşanarak karşı koymalıdır. Olası işten çıkarmalara karşı “arkadaşım yoksa üretim de yok!” şiarını bayrak edinmeli, tek bir arkadaşının dahi işten çıkarılmasına izin vermemeli, elini şartele uzatmaktan çekinmemelidir. Fabrikaya sendikayı nasıl soktuğunu hatırlamalı, harekete geçmelidir.

Metal İşçileri Birliği