Her gün “mezara” inmek madencinin “kaderi” değil!

Madenciler 4 Aralık’ı mücadele günü olarak değerlendirmeli, vahşi sömürü düzeninden, onlara ölümü reva gören saray rejiminden ve onun tepesinde oturan zattan hesap sorma günü ilan etmeliler.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 04 Aralık 2022
  • 17:30

Soma’da 301 madenci katledildikten sonra olay yerine giden AKP şefi Tayyip Erdoğan, acımasız bir küstahlıkla “madencinin fıtratında ölüm var” diye vaaz vererek failleri savunmuştu. Aynı anda Erdoğan’ın bir danışmanı jandarmanın yere yatırdığı işçiye tekme atarak, efendisinin kokuşmuş vahşi zihniyetine katkı sunmuştu. Tayyip Erdoğan’la danışmanın Soma’da sergiledikleri pervasızlık, din istismarı ve ırkçılık üzerinden siyaset yapan AKP’nin işçi sınıfına bakış açısını göstermesi açısından çarpıcıdır.

Aynı küstahlık Bartın’da da sergilendi. Yine utanıp sıkılmadan madenci katliamının ardından Bartın’a giden Erdoğan, aynı pervasızlığı aynı küstahlıkla sergiledi. Ölen ve şans eseri ölümden kurtulan madencilerle ailelerine “ölüm sizin kaderiniz” diye vaaz verdi. Oysa katliamdan sonra yapılan bilimsel araştırmalar, patlamanın bağıra bağıra geldiğini ispatladı. Suç okları saray rejimini işaret ederken, bir katliamı daha Allah’ın sırtına yıkarak paçasını kurtarmaya çalıştı AKP şefi. Oysa herkes biliyor ki, maden ocaklarında ölmek de vahşi sömürüye katlanmak kader değildir.

***

4 Aralık Madenci Günü’nün ortaya çıkışı şöyle anlatılır:

“Roma İmparatorluğu zamanında babasının gazabından kaçan Santa Barbara’nın, 4 Aralık günü bir mağaraya sığındığı ve mağarada çalışmakta olan madencileri koruduğuna inanılmış, bu nedenle madencilerin koruyucu azizesi olarak kabul edilmiştir. Santa Barbara’nın İzmit’te yaşamış olması ve efsanenin geçtiği mekânların Anadolu’da olmasından dolayı 4 Aralık, önce Anadolu’da daha sonrada Avrupa ve tüm dünyada “Dünya Madenciler Günü” olarak kutlanılmaya başlanmıştır.”

(TMMOB Maden mühendisleri Odası 4 Aralık Dünya Madenciler Günü Bülteni)

Madenci günün ortaya çıkışı efsaneye dayanıyor. Ancak gerçek hayatta hele de Türkiye ve benzeri ülkelerde madencilerin “koruyucu azizeleri” hiçbir zaman olmadı. Din bezirganı ırkçılar rejiminin egemen olduğu 2002 yılından bu yana ise maden ocaklarında dolaşan bir “melek” varsa o da “Azrail”dir.

Son 40 yılda Türkiye’de gerçekleşen belirgin madenci katliamları listesi uzundur:

1983 Zonguldak Armutçuk’da grizu patlaması meydana geldi ve 103 kişi hayatını kaybetti.

1990 yılında Amasya’da yaşanan grizu patlamasında 68 kişi hayatını kaybetti.

1992 yılında Zonguldak Kozlu beldesinde zincirleme patlama meydana geldi. Grizu patlaması sonucu 263 madenci hayatını kaybetti.

1995 yılında Yozgat’ın Sorgun ilçesinde Grizu patlaması sonucu 38 kişi göçük altında hayatını kaybetti.

2003 yılında Karaman’ın Ermenek ilçesinde özel bir firmanın işlettiği kömür ocağında grizu patlaması sonucu 10 madenci hayatını kaybetti.

2004 yılında Kastamonu’nun Küre ilçesinde bulunan yeraltı bakır ocağında meydana gelen yangın sonucu patlama meydana geldi ve 19 işçi hayatını kaybetti.

2009 yılında Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesinde grizu patlaması sonucu 19 madenci hayatını kaybetti.

2010 yılında Balıkesir Odaköy’de grizu patlaması sonucu 17 kişi, Zonguldak’ta 30 kişi, Edirne Keşan beldesinde madende çıkan yangın ve göçük sebebiyle 3 kişi hayatını kaybetti.

2013 yılında Zonguldak Kozlu ilçesinde metan gazı patlaması sonucu 8 kişi öldü.

2014 yılında Manisa’nın Soma ilçesinde meydana gelen yangın sonucu 301 işçi hayatını kaybetti. Bu maden faciası Türkiye’nin yaşadığı en büyük iş ve madencilik toplu cinayeti olarak kayda geçti.

2016 yılında Siirt’in Şirvan ilçesinde bakır madeninde 16 kişi hayatını kaybetti.

2022 yılında Bartın Amasra ilçesinde maden ocağında patlama meydana geldi ve 42 işçi hayatını kaybetti.

(Kaynak: Dünya Madenciler Günü nedir, ne zaman kutlanır? Türkiye’de yaşanan maden kazaları- www.gazeteilksayfa.com)

Burada sıralananlar daha çok madencinin yaşamını yitirdiği katliamlardır. Bir ya da iki madencinin yaşamını yitirdiği sayısız başka cinayet de vardır. Bu katliamların hiçbiri, ama hiçbiri beklenmedik, kadere fatura edilebilecek “kaza” değildi. Madenciler gaz sızıntısını fark ederken “hassas” olduğu iddia edilen aletler gaz sızıntısını tespit etmiyor. Bartın da olduğu gibi sorun tespit edilse bile işçiler yine bile bile ölüme gönderiliyor. Ne de olsa Ankara’daki sarayda oturan reisleri, “madenci öldürmek serbest” diye vaazlar veriyor.

Bartın'da madene inen işçiler de sorunu görüyor. Çözüm ötelendiğinde madene inmemek, onları ölüme sürmek isteyenlerden hesap sormak gerekiyordu. Yazık ki işçiler bunu yapamadı. Böyle bir mücadele verilseydi Bartın Amasra’da bugün Madenci günü kutlanırdı. Ama mücadele verilmediği için yas tutuluyor.

Madenciler sessiz kaldıkça fatura hep "kadere" kesilir. En çok bir iki günah keçisine hafif cezalar verilir. Esas katiller ise saraylarında sefahat sürmeye devam ederler.

Ölümün kol gezdiği bir ülkede madenci günü kutlamak abesle iştigaldir. Madenciler 4 Aralık’ı mücadele günü olarak değerlendirmeli, vahşi sömürü düzeninden, onlara ölümü reva gören saray rejiminden ve onun tepesinde oturan zattan hesap sorma günü ilan etmeliler.  

H. Ortakçı