Geçtiğimiz günlerde sabah mesai saati başlarken patron fabrikaya grev kırıcıları sokmak istemiş, işçiler buna engel olmuştu. Polis direnen işçilere saldırmıştı. Yaşanan saldırıda 4 işçi ve bir sendika yöneticisi gözaltına alınmıştı. Direnişteki işçiler ise yaşanan süreci gazetemize anlattı.
Baldur işçisi Cemil Dikmen “Elimize yetki belgemizi aldık, daha önce mahkemelik olmuştu başkan; sendikayla firmamız. Biz mahkeme sürecini kazandık. Şu anda iş veren oylama istedi. Oylamayı işçiler kazandı. Yani 109 kişi falan katıldı oylamaya. 77 tane evetimiz çıktı. Yaklaşık 30, 31 tane de hayır çıktı. Şu anda yetki belgemiz elimizde. Direneceğiz, sonuna kadar devam edeceğiz. Gece gündüz buradayız, hakkımız olan her şeyi alabilmek için elimizden geleni yapacağız" dedi.
Hakan Güler isimli işçi ise Baldur’daki tanloya dair şunları söyledi:
“İşçiler hiçbir zaman destek almadı, yani bir kere destek alsak tamam diyelim. Yılda bir kere zam veriyorlar, o da eriyor bitiyor. %12’ye çıkıyor enflasyon %5-6 zam oluyor. Biz burada hepimiz kardeşiz, çoluğumuz çoğumuz uğraşıyoruz.”
Baldur işçisi İbrahim Türkmen ise yaşanan gelişmeler hakkında şunları ifade etti:
“Yıllardır bu firmada çalışıyorum. Girdiğimde bize dediler ki, TC kimlik numaranla e-devletten şifreni al, direkt fabrikamızda işte kayıt yapılacak. Vardiya amiri yukarı odaya çağırdı bizi. Kimsenin olmadığı bir odaya. Dedi ki şifreni ver, beni Türk-Metal’e kaydetmişler. Benim haberim yoktu. Birkaç ay geçtikten sonra arkadaşlarımızın daha önceden örgütlendiği Birleşik-Metal sendikasının olduğunu öğrendik. Türk-Metal'deyiz ama hiçbir şekilde bizlere maddi olarak faydası yok. Sadece resmi olarak Türk-Metal'de görülüyoruz. Daha sonra biz sendikaya geçtik.
Geçtiğimizden itibaren fabrikanın tavrı bize farklı olmaya başladı. Gerek maaşlarda gerekse mesailerde kesintiler yapıldı. Biz oraya geçtiğimiz için işten çıkarılmakla tahdit edildik. Ücretsiz izinler devreye girdi, izin isteme ya da bir talebimiz olduğunda reddedildik. Farklı bölümlere kaydırıldık. Bize dedikleri ilk kelime şu, “bugün bu makinadasın güzel prim alabiliyorsun ama sen o sendikaya geçtin, daha sonra geldiğinde farklı bir yerdesin” ya da “sen evet dediğinde, farklı bir makinadasın daha az primle çalışacaksın”. Bize İspanyolların dediği aynen bu şekilde. 1-2 aydır arkadaşlarımız kapı önündeler. Toplam beş öncü işçi işten çıkarıldı. İki kişi temsilcimiz, üç kişi fabrikanın ileri gelen, konuşan kişilerinden, yönlendirici oldukları gerekçesiyle işten çıkarıldı. 25. maddeden bu kişiler işten çıkarıldı. Yaklaşık iki aydır arkadaşlarımıza herhangi bir ödeme yapılmıyor. Yani şöyle bir örnek vereyim, sıcak suya ihtiyaçları oluyor sabahları en azından kahve içmek için, güvenliği tembih etmişler sıcak su vermiyorlar. İçme suyunu vermiyorlar kesinlikle, bu kadar katı bir uygulama yapıyor firma. Daha sonra biz de içeriden tepkilerimizi göstermeye başladık firmaya. Örneğin öncelikle iki aydır arkadaşlarımızın işe alınsın talebini göz önünde bulundurarak dedik ki mesaiye kalmayacağız. İki aylık süre zarfında mesaiye kalmadık. Başka eylemler de yaptık. Fabrika içerisinde sadece birlik beraberlik içinde olduğumuzu göstermek için yemekhanede yemekleri yedik, tabak çatal, kaşığı normalde kaldırmamız gerekirken masanın üzerinde bıraktık. Böyle eylemlerde bulunduk.
İçerdeki arkadaşlara gidip dedik ki, bize geçin. Sayımızı yükseltmeye başladık. Onlar da bize tepki olarak durmadan yeni eleman almaya başladı. Aldıklarını direk tehdit ediyorlar. Biz asgari ücretle başlarken, yeni başlayan elemanlar bizden yüksek alıyor. 2 bin 700, 2 bin 800 TL maaş teklif ederek işe aldılar bu elemanları. Yeni gelenlerin hepsi, “bizim şartlarımız böyleymiş, bizim şartlarımız şöyleymiş” diyor, anlattıklarına biz inanmıyoruz. Bizim böyle bir şartımız olmadığı için. Bir haftalık elemanın böyle bir maaş alması mümkün değil. Ki aldığı ilk maaşla hepsi anladı ki böyle bir şey olmadığını. Onlar da o yüzden bize geçme kararı aldılar. Yani bir müddet sonra toplantılar ertelendi. Sürekli İspanya'daki pandemiyi gerekçe gösterdiler. Önce dediler ki İspanya'da pandemi var, oradaki yetkili müdürle iletişime geçemiyoruz. Avukatınız gelsin dediler, avukat geldi imzaladı. Bir sonrakine ertelendi, yine avukat geldi dedi ki uzlaşma sağlanamıyor. Neyse bir süre sonra arabulucuya gitmek zorunda kaldık, ki süremiz dolmuştu, arabulucu geldi, arabulucuyla anlaşamadılar. Dediler ki istediğiniz para çok, biz dedik ki her şekilde anlaşmaya razıyız, en azından bir masaya oturalım. Siz hiçbir maddeyi incelemeden bize red kararı veriyorsunuz dedik. Derken uzlaşma sağlanamadı, arabulucu red kararı verdi.
Bir müddet geçtikten sonra içeride seçim yapılacağı belli oldu, tarih belli oldu. Dediler ki işte Ayın 15'i ya da 5'i içerde seçim yapılacak. Bu sefer içerdekilerin tavrı bize karşı iyice değişti. Bize “işte bu makinada çalışanlar işte bu primi alacak. Greve evet dersen farklı bir maaş alacaksın, farklı bir makinada çalışacaksın, izinlerin düşecek, fabrikayı taşıyacağız” dediler. İşte caydırma amaçlı birçok şey yaptılar. Servislerimizle oynama yaptılar, mesafeleri uzattılar. Dediler ki “servisler evinizin yanından geçmeyecek artık, servis saati kısaldığı için biraz yürüyeceksiniz”. Üç km'yi, dört km’yi yürüyen arkadaşlarımız var. İşte giriş-çıkış saatlerini incelmeye başladılar. Dediler ki “5 dakika ya da 2 dakika makineye geç başlamışsın”. 10 dakika çay molasını düşürdüler. 20 dakika yemek molasını düşürdüler. Bütün bölümü vardiyalı sisteme çevirdiler. Tepkileri bize günden güne büyüdü.”
İbrahim Türkmen konuşmasının devamında şunları ifade etti:
“10'da vardiyama başladım. Saat 10'dan 12'ye kadar çalıştık Arkadaşlar dedi ki “12'de üretimi durduracağız, vardiyamız tutuyor, grev sürecine giriyoruz”. Bu sırada vardiya devam etti, biz üretimi durdurduk, saat 4 buçuk civarında -akşam vardiyasındaki arkadaşlar üretim yapıyorlar- çoğunu aramışlar ve demişler ki “saat 6 girişini 5 girişine çekeceğiz, herkes saat 5'te fabrikada olacak”. Saat beşe çekiyorlar birkaç kişiyi arıyorlar diyorlar ki “vardiyanı değiştirdik, şu saatte geleceksin”. Neyse gece oluyor, saat 4 buçuk civarında fabrikaya araçlar girmeye başlıyor. Servisler geliyor, normalde gerek olmadığı halde. Fabrika işçilerini, birkaç kişiyi, işi daha iyi bilenleri içeri almaya kalktılar, makineleri çalıştırmaya kalktılar. Bizim arkadaşlar da direkt tepki gösterdi. Arkadaşlar dedi ki “servisten iner misiniz, arkadaşım bugün çalışma yok”. Arkadaşlar hayır dediler, “biz çalışacağız, içerdekilerin tehdidiyle”. İçeri girdi arkadaşlar, bizim arkadaşlar gittiler çıkardılar. Nazik bir şekilde “çıkabilir misiniz?” dedi bizim arkadaşlar. Bu sırada polisler geldi. İçeri girdikleri için buradan 5 kişiyi gözaltına aldılar.
Sürece destek olan arkadaşlar da var. Diğer partilerden arkadaşlar destek için geldiler, teşekkür ediyoruz hepsine.”
Kızıl Bayrak / Gebze