Greif İşgali’ne 4 yıl aradan sonra kamu davası açılmasına ilişkin bilgilendirme toplantısı gerçekleştirildi. Bugün saat 14.00’te Taksim’deki Divriği Kültür Derneği’nde başlayan toplantının açılış konuşmasında, açılan davayla yalnızca 191 kişinin yargılanmadığı, fiili-meşru mücadele çizgisinin yargılanmaya çalışıldığı ifade edildi. Sendikal bürokrasinin gerekçelerine dayanarak yargılama sürecinin başlatıldığı ifade edilen toplantıda, derinleşen krizle artan işçi eylemliliklerine değinildi. 3. havalimanı işçilerinin tutuklanmasının işçi sınıfına pervasız saldırıların yeni ayağı olduğu söylenerek, krizin bedelinin işçi ve emekçilere ödetilmeye çalışıldığına, Yeni Ekonomi Programı’nın (YEP) da bu amacı güttüğüne dikkat çekildi.
“Dava merkezi bir kararla açıldı”
Greif Direnişi’ne ilişkin sinevizyon gösteriminin ardından, davanın avukatı Bülent Şimşek konuştu. 191 işçiye işgal gerçekleştirmek ve polise mukavemet etmek gerekçeleriyle dava açıldığını belirterek konuşmasına başlayan Şimşek, soruşturma dosyasının seyrinden bahsetti. 7 klasörlük dosyada birkaç şikayet dilekçesinin dışında yalnızca yazışmalar vb. olduğunu aktaran Şimşek, Nisan 2014’ten sonra Kasım 2017 tarihine dek dosyada hiçbir işlem olmadığını belirtti ve bu tarihten sonra, dosyada şikayetçi olanların tekrar dinlenmesine ilişkin karar verildiğini söyledi. Tekrar dinlenen şikayetçiler arasındaki bir Greif yöneticisi hariç kimsenin şikayetçi olmadığını aktaran Şimşek, aradan geçen süreye karşın davanın açılmasının politik atmosfer ve OHAL koşullarından kaynaklı olduğunu söyledi. Greif İşgali’nin gerçekleşmesinde cebir ve tehdit olmadığı için suç olarak da tanımlanamayacağını belirten Şimşek, 10 Nisan 2014 tarihinde yapılan polis operasyonunda ise işkence ile gözaltına alınanlar olduğunu hatırlattı, polisler hakkında yapılan suç duyurusuna ise takipsizlik kararı verildiğini aktardı. Dosyanın üstünkörü hazırlandığını, davanın açılmasına ise merkezi bir hamle ile karar verildiğini söyleyen Şimşek, mahkemede Greif’teki taşeronluğun kendisinin iş kanununa aykırı olduğunu anlatacaklarını ifade etti.
“Sınıfa saldırılarda sendikal bürokrasinin de payı var”
Greif İşgali’ne katılan Engin Yılgın, bugün işçi ve emekçilere bu kadar pervasızca saldırıların gerçekleşmesinin nedenleri arasında sendikal bürokrasinin varlığının da olduğunu belirtti. Sendikal bürokrasinin “işçiler yapmaz” savının, sendikaya rağmen gerçekleşen Greif İşgali’yle çürütüldüğünü vurguladı. DİSK Tekstil Sendikası’na üye olmalarına karşın sendikadan habersiz olarak hareket ettiklerini hatırlatan Yılgın, DİSK/Tekstil’in ihanetini DİSK’in de yanıtsız bıraktığını ifade etti. O dönemde DİSK’in taşeron cumhuriyetine karşı kampanya yürüttüğünü ancak 44 taşeronu hedef alan Greif İşgali’ne destek olmadığını hatırlattı.
“İşçi sınıfı haklarını hep böyle kazandı”
Greif İşgali sırasında temsilci olan Orhan Purhan, işgalci işçilerin büyük çoğunluğunun düzen ideolojisi etkisinde olduğunu hatırlatarak, buna karşın işçi sınıfının harekete geçirilmesinin mümkün olduğuna dikkat çekti. Sendikal bürokrasinin Greif İşgali için “gereksiz ve uç bir eylem” dediğini, ancak işçi sınıfının kazanımlarını hep bu şekilde kazandığını vurguladı. Greif’i de aşan mücadelelerin gerçekleşmesi için, politik çalışmanın ihmal edilmemesi gerektiğini söyledi.
Toplantı katılımcıların konuşmalarıyla sürdü. Bir HT Solar işçisi fabrikalarındaki işgal sürecine değinerek sendikal bürokrasi gerçekliğine dikkat çekti, mücadelenin bu anlayışla sürdürülemeyeceğini vurguladı.
Bir kamu emekçisi, sendikal bürokrasinin gerçek yüzünü bir kez de bu dava üzerinden açığa çıkarmak gerektiğini belirtti.
İkitelli’deki Mutlusan Elektrik fabrikasındaki işinden kriz gerekçesiyle atılan Burcu Koçlu patronların emekçilerin mücadelesine dönük saldırılara dikkat çekti.
Yapılan diğer konuşmaların ardından 12 Kasım günü saat 9.30’da Gaziosmanpaşa 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek davaya çağrı yapılarak toplantı sonlandırıldı.
Kızıl Bayrak / İstanbul