Etkinlikte bizler de içinde olmakla birlikte direnişte olan; Kumport liman, Punto Deri, Karşı direnişi, Enerji-Sen yönetcisi ve BEDAŞ işçisi, Cerrahpaşa'dan taşeron sağlık işçisi olmak üzere kısa bir konuşma yaptık.
Greif direnişi adına konuşmayı ben gerçekleştirdim. Direnişin başlama amacı ve önemi üzerinde duran ve sendikal bürokrasi gerçeğini ele alan bir konuşma yaptım. Biraz açacak olursak; biz Greif'in onurlu işçileri olarak, insanca bir yaşama yetecek ücret ve taşeron köleliğine karşı bir mücadele başlattık. Aynı zamanda işçi sınıfının fiili meşru mücadelesinin uzun yıllardır gerçekleşmediği bir zamanda, sınıfa kazanmanın yolunu gösteren bir eylem ve direniş gerçeğini gösterdik.
Düşük ücret ve taşeron köleliği biz işçiler için, insanlık dışı çalışma ve yaşam kosulları demektir. Bizler Greif işçileri olarak bunun bilincindeydik. Ve bunun sorumluğu ile mücadelemize leke sürdürmeden direnişimizi sürdürdük ve sürdürmeyede devam ediyoruz. Ama ne yazık ki; sendika birokrasisi bizim bu mücadelemizi anlayamadı ve kavrayamadı. Sendika ağaları işçi sınıfının çıkarları yerine kendi çıkarları doğrultusunda koltuk kaygısı güderek, onurlu, direnen ayrıca sınıfın çıkarları açısından son derece önemi olan bu direnişe ihanet ettiler. Sendikal bürokrasi, işveren danışmanı ve avukatları, sendikalar masasından polislerle ortak hareket ederek, Greif direnişini sırtından hançerlemiştir. Benim ordaki konuşmam kısa ve öz olarak bu gerçekleri anlatıyordu.
Benim arkamdan kendini BEDAŞ işçisi ve Enerji-Sen yöneticisi diye tanıtan biri ve Cerrahpaşa'dan taşeron sağlık işçisi konuşma yaptı. Sanki oraya benim konuşmama karşılık olarak zorla çıkartılmışcasına ikisi de, “DİSK'in eleştirilmesi doğru değil, bu konfederasyon mücadeleyle kuruldu” diyerek konuşmasını tamamladı. Hele sağlık işçisi arkadaş DİSK'in önlüğünü daha düz giymeyi bile beceremezken, “biz bu önlükle kazandık” diyerek, sanki Greif işçileri DİSK'i karalıyormuş gibi çıkış yaptı.
Oysa ki bu iki arkadaş ne bizim ordaki konuşmamızı anlamış, ne de bizim direnişimizin amacını kavramış değildir. Ben konuşmamda “Greif işçileri olarak Kavel'lerin yolundan ilerledik” dedim. Peki soruyorum size, Türk-İş anlayışına karşı DİSK'i kuran Kaveller'in mücadele ruhu değil miydi? DİSK'i ortaya çıkaran bu mücadele ruhunu temsil eden ve sahiplenen Greif işçisi değil miydi? Bizler burda DİSK'i değil, DİSK'e ve bağlı sendikalara çöreklenmiş sendika ağalarını ve bürokratlarını eleştiriyoruz. Şu iyi bilinmelidir ki, DİSK'i biz temsil ediyoruz. Biz sendikal bürokrasinin ihanetine uğradığımızda daha direnişimizin ilk günlerinde, isteseydik başka bir sendikaya geçebilirdik. Fakat bu bizim için kolaycı bir tutum olurdu ki yapmadık. Tam tersine DİSK'in mücadeleci ruhuna leke süren bu sendika ağalarına karşı mücadele verilmesi ve sendikalardan sökülüp atılması gerektiğini düşündük ve mücadele ettik.
Greif direnişini takip eden ve ilgilenen dostlarımız çok iyi biliyor ki, bu mücadele sedece sermayeye karşı değil, aynı zamanda sendikaların başına çöreklenmiş ağalarada karşı da verilmiştir. Oysa ki; bizler DİSK'in 47. yılını işgal fabrikamızda kutladık ve sınıf şehitlerini andık. Ve yine hatırlanacağı gibi Greif in Sultanbeyli'de bulunan taşeron fabrikasına yaptığımız uyarı eylemini ve yine Boğaz Köprüsü eylemini, biz DİSK'in önlükleriyle gerçekleştirdik. Üstelik öyle sizin gibi o önlüğü ters de giymedik.
Şu iyi anlaşılmalı ve kavranılmalı ki, Kavel'in de, DİSK'in de mücadele ruhunu ve onurunu Greif işçileri temsil etmektedir.
Greif işçisi ihanete, baskı ve tehditlere karşı başı eğik fabrikayı boşaltmadı. Tam tersinden başı dik elleri kelepçeli onurlu bir şekilde çıkartıldı.
Bizler Greif işçileri olarak sınıfımıza , onurlu bir direniş armağan ediyoruz.
İşgal, grev, direniş!
Yaşasın onurlu mücadelemiz!
Greif işçisi Coşkun Alsaç