- Son dönemde yaşananların tekstil işçilerine nasıl yansıdığını anlatabilir misiniz?
- Türkiye’de kayıtlı tekstil işçisi sayısının 1 milyon olduğu biliniyor. Kuşkusuz sigortasız, kaçak çalıştırılan on binlerce tekstil işçisi de var. Bu kadar çok işçinin sınıfın en örgütsüz kesimini oluşturduğu, düşük ücretlerle çalıştırıldığı da bir başka gerçek. Tüm bunlar ve daha fazlası elbette tekstil işçilerinin yaşamında ağırlaşarak sürüyor. Ancak son olarak başarısız darbe girişiminin ardından bir başka gerçek daha ortaya çıktı.
FETÖ soruşturması çerçevesinde birçok tekstil fabrikasına kayyım atandı, kimi fabrikalar kapandı. Bu fabrikalarda çalışan binlerce tekstil işçisi işinden oldu. 15 Temmuz öncesi zaten sömürünün en yoğun biçimini yaşayan tekstil işçisi arkadaşlarımız şimdi de işsizliğe mahkûm edildi. Kısaca sömürü düzeninin dişlileri birbiriyle didişirken çarklar arasında ezilen yine işçiler oldu. Düne kadar tekstil işçileri kapanan veya kayyım atanan fabrikalarda düşük ücretlerle, sendikasız, hatta sigortasız çalıştırılırken, bu patronlar düzenle çok uyumluydu. İşçileri gözlerini kırpmadan işten çıkartırlarken, kimse onlara “sen ne yapıyorsun” demiyordu. Teşvik paketlerinden yararlanabiliyorlardı. Diyeceğimiz; 15 Temmuz sonrası geldiği söylenen “demokrasi” tekstil işçilerinin yaşadığı sömürüyü daha da ağırlaştırarak devam ettirirken, binlercesi de bu “demokrasi” sonucu işsiz kaldı.
- Çukurova temsilciliği olarak yaptığınız çalışmalar hakkında bilgi verebilir misiniz?
- “Söz, yetki, karar” hakkının işçide olduğu, devrimci sınıf sendikacılığını hayata geçirme iddiasında olan Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası'nın Çukurova Temsilciliği olarak biz de bu ilkeler temelinde tekstil işçilerinin haklarına, dolayısıyla geleceklerine sahip çıkabilmeleri için mücadele ediyoruz. Bölgede oldukça yeni olan çalışmamız İlbeyli Beyteks işçilerinin haklarını aramamızla başlamıştı. Temsilciliğimizin yeri Mersin’de. Ancak bu bizim sadece Mersin ile sınırlı kaldığımız anlamına gelmiyor. Mersin Serbest Bölge başta olmak üzere Mersin’de çalışan tüm tekstil işçilerinin sendikalı olmasını sağlamaya çalıştığımız gibi, aynı zamanda Adana’da, Antep’te, Midyat’ta çalışan tekstil işçilerine ulaşmaya çalışarak, insanca çalışma ve yaşama mücadelesini büyütme çabasındayız. Kuşkusuz bu çalışmalarımız daha da büyüyerek sürecektir.
Örnek verecek olursak son bir ay içerisinde Adana’da, Mersin’de, Midyat’ta, Antep’te birçok tekstil işçisiyle görüşmelerimiz oldu. İşçi arkadaşlarımızın sorunlarını dinledik, onlara bu sorunların çözümü için neler yapılması gerektiğini anlattık. Kısaca “Hakkını yedirme, DEV TEKSTİL’e üye ol!” dedik.
- Yaptığınız bu görüşmelerde en çok dikkatinizi çeken ne oldu?
- Tekstil işçilerinin yaşadığı sorunlar hemen her yerde birbirine benziyor. Bu da tekstil alanındaki sendikal örgütlülüğün oldukça az olmasından geliyor. Fakat yaptığımız bu görüşmelerde dikkatimizi çeken başka şeyler de oldu. Örneğin on binlerce dokuma işçisinin çalıştığı Antep’te dokuma patronlarının ne kadar pervasızlaştıklarına tanık olduk. İşçiler tam bir köle muamelesi görüyorlar. İşçilerde Suriyeli işçilere dönük büyük bir tepki birikmiş durumda. Diğer taraftan mevcut sendikal anlayışa ve sendika patronlarına sırtını dönmüş olan dokuma işçileri aynı güvensizliği avukatlara karşı da duyuyorlar. Dokuma işçileri avukatların patronlar tarafından satın alındığını kendi deneyimleriyle anlatıyorlar. Zaman içinde ücretlerin nasıl düştüğünü söylüyorlar.
Adana’da ise tekstil işçilerinin durumu sendikal örgütlülük açısından oldukça kötü. Geçmişte binlerce tekstil işçisinin sendikalı olduğu Adana’da artık bundan eser yok. Kuşkusuz bu tablonun asıl sorumlusu sendika patronları. Mersin’de ise en dikkat çekici olan serbest bölge işçilerinin 2003’te aldıkları düzeyde bir ücret istemeleridir. O dönemde bölgede çalışan tekstil işçilerinin ücreti asgari ücretin brütüyle aynı orandaymış. Yine buna benzer bir ücret istiyorlar.
Fakat bu görüşmelerimizde içimizi en çok yakan ise Midyatlı tekstil işçilerinin talepleriydi. Midyat’ta işçilerle yaptığımız görüşmede bir işçiye “eğer sendikalı olursanız talepleriniz ne olacak” diye sormuştuk. Bize verilen cevap aynen şöyleydi; “asgari ücret almak istiyoruz.” Bu cevabı veren işçi 400 işçinin çalıştığı bir fabrikada çalışıyor. Yani Midyat’ta çalışan yaklaşık 2 bin tekstil işçisi asgari ücret almak istiyor. Öyle dolaplar dönüyor ki bu fabrikalarda, işçilerin banka hesaplarına patronlar 1300 yatırıyorlar ama daha sonra bu paranın 500’ünü, 600’ünü işçilerden geri alıyorlar. İşçiler asgari ücretin çok çok altında, 500 TL’ye kadar düşük ücretlerle çalıştırılıyorlar. Bunları yasaların gözleri önünde yapıyorlar. Biliyorsunuz bölgede patronlara devlet tarafından muazzam imkânlar, krediler sunuluyor. Patronlara bunlar yetmiyor, bir de asgari ücretten bile çalıyorlar.
Ayrıca İŞKUR sayesinde patronların rahatlatıldığını, gerek SGK’dan gerekse iş yapılan ana firmalardan gelen denetimlerin nasıl savuşturulduğunu, hangi dolapların döndüğünü sadece buradan değil, tekstil iş kolunun tamamından biliyoruz. Yani tekstil/dokuma işçilerinin sorunlarını anlatmaya kalkarsak söyleyecek daha çok şey var. Biz DEV TEKSTİL olarak tekstil işçilerinin saymakla bitmeyecek bu sorunlarının çözümü için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Greif Direnişi'nin açtığı yoldan, tekstil işçilerini örgütlenmeye, birlik olmaya çağırıyoruz.
- Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederiz.
- Medyanın satın alındığı, satın alınamayanların susturulmaya çalışıldığı şu günlerde tekstil işçilerinin seslerini duyurmamıza yardımcı olduğunuz için biz teşekkür ederiz.
Kızıl Bayrak / Mersin