Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihi önemli deneyimlerle doludur. Kitlesel yürüyüşlerden boykotlara, fabrika işgallerinden militan sokak çatışmalarına kadar... Bu tür eylemlilikler 1980 askeri darbesi öncesi çok yaygın bir şekilde gerçekleştiriliyordu. Günümüzde de 80 öncesi kadar yaygın olmasa da kitlesel işçi eylemlilikleri yaşanmaya devam ediyor. Sonuçta kapitalist sömürü düzeni hüküm sürmekte ve her geçen saniye emek-sermaye çelişkisini üretmeye devam etmektedir.
1968 yılı yalnızca Türkiye açısından değil dünya genelinde yaşanan kitle eylemleri ile sarsılıyordu. Gençlik hareketi boykotlardan üniversite işgallerine evrilmekte, anti-emperyalist nitelik kazanmaktaydı. İşçiler çalışma koşullarını düzeltebilmek için sendikal mücadeleyi büyütmekteydiler. 67 yılında öncü işçiler Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nu (DİSK) kurmuşlardı. 68 yılında Derby fabrikası işçileri DİSK’e bağlı Lastik-İş Sendikası’nı patronun tanımaması üzerine fabrikalarını işgal etmişlerdi ve kazanmışlardı. Bu eylem sonrası fabrika işgalleri yaygınlık kazandı. 1970’e gelindiğinde 100’e yakın fabrika da işgal vardı. İşçiler, DİSK’in kapatılmasına yönelik hazırlanan yasa tasarına karşı Türkiye işçi sınıfı tarihinin en büyük ve militan eylemlerinden birini gerçekleştirerek direndiler. 15-16 Haziran 1970’te yüzbinlerce işçi sokaklara döküldü, yürüyüş kortejleri oluşturdu, polis ve jandarma barikatlarını aşarak yer yer de çatışarak eylemini sürdürdü. Türk-İş’e bağlı işçiler de bu eylemde boy gösteriyordu. Bu militan direniş henüz ikinci günündeyken sıkıyönetim ilan edilerek önü kesilmeye çalışıldı. İşçiler garnizonlar eşliğinde fabrikalarında üretime devam etmeye zorlandı. Toplu tutuklanmalar yaşandı...
İstanbul’da sıkıyönetim ilanından sonra yapılan ilk eylem General Elektrik ve General Motor işçilerinin eylemleriydi. 18 Ağustos 1970 tarihi: İşçiler toplu sözleşmede yer alan maddelerin yerine getirilmediğini beyan ederek fabrikalarını işgal ettiler ve Amerikalı genel müdür Mr. Diehl ile birlikte üç yöneticiyi belli bir süre alıkoydular. İşverenin toplu sözleşme şartlarını kabul etmesi ile direnişi bitirdiler.
General Elektrik (GE) Forbes ekonomi dergisinin 2017 verilerine göre dünyanın en büyük 14. şirketi olarak belirlendi. 1878 yılında Thomas Edison’un da kurucusu olduğu bu şirket uzun bir dönem boyunca elektrik dağıtımının tekeliydi. General Motor (GM) şirketi de bir zamanlar otomotiv sektörünün en büyüğüydü, 2010 yılı itibarıyla iflas bayrağını çekti, bazı otomobil markalarını sattı, halen birkaç model üretmeye devam ediyor.
Her iki şirket de dünya devleri arasında. Bu şirketlerin bünyesinde çalışan binlerce işçinin yaşam koşulları ile şirket sahiplerinin yaşam koşulları arasındaki uçurum ise devasa boyutlarda.
1970 yılında İstanbul’da bulunan GE ve GM fabrikalarında işçilerin hakları için yaptıkları fabrika işgali sıkıyönetim ilanına rağmen gerçekleştirilmiş ve kazanımla sonuçlanmıştı.
İşçi sınıfının mücadele yasalarına göre hareket eden işçiler haklarını almışlardı.
Sınıflar arasında mücadelenin yöntemleri çeşitlilik göstermektedir. Fakat fabrika işgallerinin daha ayrı bir anlamı vardır. Zira kutsal görülen kapitalist mülkiyete işçiler tarafından el konulmakta, sarsılmaz denilen mülkiyet düzeni işgal eylemleri ile sarsılmaktadır.