Derby fabrika işgali: İşçi sınıfı tarihinde çığır açan ilk şanlı işgal!

Aslında Derby bir yetki mücadelesinin ötesinde derin anlamlar taşıyordu. Derby’de de Greif’de olduğu gibi iki ayrı mücadele anlayışı çatışıyordu. Bir yanda işçilerin iradesini hiçe sayan işbirlikçi, icazetçi bir anlayış, diğer taraftan da demokratik ve fiili-meşru mücadele anlayışı vardı.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 03 Mart 2014
  • 06:24

Derby’nin işgal ruhu Greif’te yaşıyor!

 

Greif işçilerinin işgal eylemi, işçi sınıfının mücadelesinde yeni bir başlangıçtır. Çünkü bu eylem, on yıllar boyunca işçi sınıfına kaybettiren yasalcı ve işbirlikçi mücadele anlayışını parçalayan bir sınıf eylemidir. Ancak bu geri mücadele anlayışı işçi sınıfının en fazla son 30 yıllık tarihine egemendir. Türkiye işçi sınıfı, kendisinin hep kaybettiği bu dönemin öncesinde Greif benzeri fabrika işgallerine sayısız kez başvurmuştur. Ancak bu yaygın işgal eylemleri dönemini açan da yine bugün Greif işçilerinin yaptığı gibi öncü bir sınıf bölüğü olmuştur: Derby işçileri.

 

İşgal geleneğinin ilk halkası!

Bundan yaklaşık 46 yıl önce Derby işçileri Türkiye işçi sınıfının tarihinde bir yeni sayfa açarak ilk fabrika işgal eylemini yapmışlardır. Fabrika işgalini kararlılıkla sürdürerek başarıya ulaşan Derby işçileri böylelikle işçi sınıfına örnek olarak bir fabrika işgal geleneğinin yaratılmasına zemin hazırlamışlardır. Derby işgalinin ardından fabrika işgalleri dalga dalga gelmiş, işçi sınıfı sermaye ve uşaklarına kök söktürmüştür.

12 Eylül askeri darbesi işçi sınıfını ezmiş ve zaman içerisinde onu sermaye ve uşakları tarafından konulan sınırların dışına çıkamaz hale getirmiştir. İşçi sınıfı çeşitli zamanlarda bu sınırları zorlamışsa da aşamamıştır. Öyle ki, aradan geçen bu 30 yıllık dönemde fabrika işgal girişimleri de görülmüştür. Ancak bunlar sendika bürokratlarının özel çabalarıyla içi boşaltılan ve önü alınan kısa süreli denemeler olmanın ötesine geçememiştir. İşte böylelikle de işçi sınıfının genç nesilleri, pek çok mücadele biçimini olduğu gibi fabrika işgalleri geleneğini de unutmuştur.

Greif işçileri işte bu militan mücadele geleneğini yeniden canlandırıyorlar. İşçi sınıfına, on yıllar boyunca kaybettiği bir geri mücadele evresinden sonra kazanmanın yolunu gösteriyorlar. Bunun için Greif işçileri sadece Derby işçilerinin yarattığı mücadele geleneğinin bugünkü temsilcileri olarak kalmıyorlar, aynı zamanda Derby işçileri gibi çağır açan bir rol oynuyorlar. İşçi sınıfını Derby işçilerinin o onurlu ve şanlı mücadele çizgisine çağırıyorlar.

46 yıllık bir arayla gerçekleşen bu iki fabrika işgal eylemi arasındaki bu tarihsel bağlantı vesilesiyle Derby işçilerinin şanlı işgal eylemini anımsatmak istiyoruz. Dikkatli okurlarımız Derby işgaliyle Greif işgali arasında bu tarihsel yakınlığın ötesinde bir dizi benzerliğin farkına hemen varacaktır.

 

Haksızlığa yanıt işgal oldu!

Yıl 1968. Dünyada büyük bir öğrenci ve işçi hareketinin dalga dalga yayıldığı ve böylelikle tarihte iz bırakan olaylara sahne olduğu o şanlı yılın Temmuz ayının 4’ndeyiz. Günlerden Perşembe. Günün sabahında Türkiye işçi sınıfının Derby’de çalışan 1600 neferi tarihi bir adım attılar. Türkiye’de yapılan ilk fabrika işgalini başlattılar.

Fabrika işgali, Derby işçilerinin örgütlülüklerinin sarı bir sendika devreye sokularak kırılmaya çalışılmasına bir yanıt olmuştu. Şöyle ki, Derby işçileri DİSK’e bağlı Lastik-İş Sendikası’na üyeydi. Ancak işçilerin bu örgütlü gücünü kırmak ve bir satış sözleşmesinin yolunu açmak için fabrikanın yönetimi Türk-İş’e bağlı sarı sendika Kauçuk-İş’i kullanma yoluna gitti. Fabrikanın müdürleriyle Kauçuk-İş’in yöneticileri el ele vererek, düzmece belgelerle Derby işçilerini bu sendikanın üyesiymiş gibi gösterdiler, Çalışma Bakanlığı da bu düzmece belgelere dayanarak Kauçuk-İş’i yetkili sendika ilan ettiler. Arkasından mahkeme de bu kararı onayladı. Tüm bunlar olduktan sonra patron ve işbirlikçileri buna tepki gösteren işçileri yıldırmak için 3 kadın işçiyi kıyasıya dövdürdüler. Böylelikle de büyük patlamaya sebep olan kıvılcımı çaktılar.

Kauçuk-İş ile patronun masaya oturacağı 4 Temmuz sabahı işçiler fabrikayı işgale başladı. Patronları içeri almayan işçiler kapıları kapattılar ve fabrikanın santraline de el koydular. Taleplerini de şöyle sıraladılar:

* Kauçuk-İş Sendikası’nı istemiyoruz

* Fabrika müdürü Naci Güney ve işletme şeif Ruhi Bey’i istemiyoruz

* Sosyal haklarımızın verilmesini,

* Toplusözleşmenin Lastik-İş tarafından yapılmasını,

* Yemeklerin düzeltilmesini,

* Fabrika baştemsilcisinin çalıştırılmamasını,

* İşçi ücretlerinin düzenlenmesini,

* İşyerimizin değiştirilmemesini istiyoruz.

Taleplerini açıkladıktan sonra büyük bir disiplin içerisinde, hiçbir çalışma aracına zarar vermeden işgal eylemini sürdürdüler.

 

Baskılar, tehditler, tutuklamalar işe yaramadı!

İşgal basında ve kamuoyunda büyük yankılar yarattı. Sermaye ve işbirlikçileri direnişin kırılması için asılsız iddialarla kamuoyunu yanıltmaya çalışıyorlardı. İlk olarak işçilerin makinaları tahrip ettiği iddia edildi. Bu iddiaya karşılık olarak basın mensuplarını fabrikaya alan işçiler hiçbir aracın tahrip edilmediğini gösterdiler. İkinci iddia ise işçilerin zorla işgale katıldığı biçimindeydi. Bu iddianın çürütülmesi de yine zor olmadı. Basın mensupları içerideyken işçiler fabrikanın kapılarını ardına kadar açtılar ve isteyenin gidebileceğini yüksek sesle haykırdılar. Fakat bu bildirime Derby işçileri hep bir ağızdan “Biz kendi isteğimizle kalıyoruz” diye yanıt verdiler.

İşgal sürerken dönemin İstanbul Valisi Vefa Poyraz arabuluculuk girişiminde bulundu. Ancak bu girişimlere karşılık patron, zaman kazanmak için işçilerin hangi sendikaya üye olduklarını bilmediği yalanına sarıldı. Lastik-İş yöneticileri ise Bölge Çalışma Müdürlüğü’ne referandum talebinde bulunduklarını ama bu talebin reddedildiğini, bu durumda valinin bu referandum sürecini üstlenmesini istediler. Patron ve sarı sendika referandumdan kaçtı.

Bu arada da işçiler üzerindeki baskılar artı. Dönemin başsavcısı işçiler hakkında soruşturma açılacağını duyurdu. Türk-İş yönetimi de işgale müdahale edilmesi için dönemin başbakanı Süleyman Demirel ve Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’la görüşmeler yapıyordu. Bu görüşmelerde bir biçimde belirtildiği gibi, asıl korku bu işgalin diğer fabrikalara yayılmasıydı. Bu arada üç işçi önderi “işçileri işgale teşvik” suçlamasıyla tutuklandı.

Fakat Derby işçileri bu tehdit ve baskılara boyun eğmeden eylemlerini sürdürdüler.

 

İşgal zafere ulaştı!

En sonunda işçilerin direncini kıramayan sermaye ve işbirlikçileri geri adım atmak  zorunda kaldılar. Yapılan referanduma katılan 950 işçiden 920’si Lastik-İş’i, 6’sı da Kauçuk-İş’i tercih etti. Böylece Kauçuk-İş Sendikasına verilen yetkinin sahte olduğu ortaya çıktı. 6 gün süren işgal eylemi sonucunda kazanan işçiler ve Lastik-İş Sendikası olmuştu. Bu aşamadan sonra yapılan anlaşmanın maddeleri şöyle sıralanıyordu:

1. İşgalci işçiler işten çıkarılmayacak,

2. İşveren tatbikatta bulunulmasını istemeyecek,

3. 1 Temmuz’dan geçerli olmak üzere sözleşme imzalanıncaya kadar ikişer lira zam uygulanacak.

4. Müdür Naci değiştirilecek,

5. İşbaşı yapılacak,

6. İşveren, tevkif edilen 4 kişiden şikayetçi olmayacak ve kefalet ödeyerek serbest bırakılmalarını sağlayacak,

7. İşveren, toplusözleşme sonunda mahkemeye itirazda bulunmayacak.

Bu anlaşma sonucunda 10 Temmuz günü işbaşı yapıldı.

 

İşçi sınıfı Derby işçilerinin açtığı yoldan ilerledi!

Aslında Derby bir yetki mücadelesinin ötesinde derin anlamlar taşıyordu. Derby’de de Greif’de olduğu gibi iki ayrı mücadele anlayışı çatışıyordu. Bir yanda işçilerin iradesini hiçe sayan işbirlikçi, icazetçi bir anlayış, diğer taraftan da demokratik ve fiili-meşru mücadele anlayışı vardı. Eğer Derby’de işbirlikçi anlayış kazansaydı, bu kazanım giderek DİSK’te temsil edilen mücadeleci sendikacılık anlayışının boğulmasıyla sonuçlanan bir sürecin başlangıcı olabilirdi. Fakat sonuçta Derby işçilerinin kararlı mücadelesiyle fiili-meşru mücadele anlayışı galip geldi.

Derby işgalinin işçi sınıfı üzerindeki etkileri büyük oldu ve sonrasındaki döneme damgasını vurdu. Öyle ki Derby işçilerinden öğrenen işçi sınıfı dalga dalga gelen işgal eylemlerine imza attı. Böylelikle de en ileri noktasına 15-16 Haziran Direnişi’nde ulaşacak olan büyük bir sınıf hareketliliği ivme kazandı. İşçi sınıfı bu dönem boyunca hak ve örgütlülükleri bakımından büyük kazanımlar elde ederken sermayeye de kök söktürdü.

Sermaye iktidarı uzun bir dönemin ardından, büyük çabalar sonucunda sınıf hareketini ezmeyi başardı, böylelikle Derby ile kapıları sonuna kadar açılan dönemi sona erdirdi. Ancak artık yolun sonuna gelmiştir. Çünkü Derby işçilerinin ruhunu taşıyan, onların devrimci mirasına sahip çıkan Greif işçileri eylemleriyle bu gerçeğin altını çiziyor ve sınıf mücadelesinde yeni bir dönemin kapılarını açıyorlar. Bunun için, son derece anlamlı bu büyük direnişe destek vermek, geleceği kazanmak isteyen tüm ileri ve öncü işçilerin boynunun borcudur.