Gerçekleri söylemeye devam edeceğiz. Bu savaş bizim savaşımız değil! Sadece bedelini biz ödüyoruz...

Yılları bulan ve Ortadoğu’ya kan ve gözyaşı dışında bir şey getirmeyen bu savaş hangi ihtiyacın ürünüdür? Terör demagojisi, dış tehditler, emperyalist güçlerin oyunu vb. yalanlara ortak edilmeye çalışıldığımız bu mezalime dur demek için bir şeyler yapmanın zamanı gelmemiş midir?

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 07 Mart 2020
  • 08:14

Putin- Erdoğan görüşmesinden ateşkes çıktı. Ancak bilinmelidir ki Ortadoğu’da emperyalistlerin çıkarları ekseninde şekillenen kirli savaş devam ediyor. Ateşkes de mutabakat da operasyonlar da harekatlar da uluslararası sermaye gruplarının ve onları destekleyen emperyalist devletlerin hesap ve ihtiyaçlarına göre şekilleniyor. Bu çıkar ve ihtiyaçlar ise işçi sınıfı ve emekçi halklara “milli hassasiyetler” “vatan savunması” olarak pazarlanıyor. Ne yazık ki birçok arkadaşımız da bin bir türlü yalan ve hile ile pazarlanan bu düşüncelerin etkisi altında kalıyor.

Bugün yaşananlar da bu gerçeklerin dışında değildir. Sadece imzalanan anlaşma ile AKP iktidarın gördüğü emperyalist büyük Türkiye hayaline yeniden bir set çekilmiştir. Rusya ile anlaşma imzalanarak dayatmalar kabul edilmiştir. Yok sayılan rejim denilerek sözde küçümsenen Suriye devleti bir kez daha resmi muhatap kabul edilmiştir. Esad rejimi Rusya’nın desteği ile M-4 ve M-5 olarak adlandırılan yolları fiilen ele geçirmiş, bu yollara kadar olan kısmı kontrol altına almıştır. Günleri bulan çatışmaların sonucu şimdilik budur. Olan bu savaş için cephede ölen insanlara ve savaşın her türlü faturasına mahkûm edilen biz emekçilere olmuştur.

Şimdi kendimize bazı soruları daha cesur sormanın tam zamanıdır. Yılları bulan ve Ortadoğu’ya kan ve gözyaşı dışında bir şey getirmeyen bu savaş hangi ihtiyacın ürünüdür? Terör demagojisi, dış tehditler, emperyalist güçlerin oyunu vb. yalanlara ortak edilmeye çalışıldığımız bu mezalime dur demek için bir şeyler yapmanın zamanı gelmemiş midir? Bu ülkenin askerleri hangi gerekçeyle halen yabancı bir ülkenin toprağında bulunmaktadır? Neden kendini bombalayan Rus ordusu ile birlikte devriye görevi yapacaktır? İblid adlı kasabada ölümüne korunmaya çalışılan ve çoğu yabancı cihatçı çetelerden oluşan gruplara neden ısrarla hamilik yapılmaya çalışılmaktadır?

Dün ümmet diye sahiplenilen mülteciler şimdi hangi “ulu çıkarların” ürünü olarak Avrupa emperyalizminin insafına terk edilmektedir? Hangi vicdanın ürünü olarak açlıkla, soğukla ve Yunan polisinin şiddetiyle baş başa bırakılmaktadır? İçişleri Bakanı sınıra 1.000 özel harekât polisini göndererek “Yunanistan’ın göçmenleri geri itmelerini engelleyeceğiz” derken arada sıkışanların da insan olduğunu nasıl bu kadar çabuk unutabilmektedir? Sorular uzatılabilir.

Görmek isteyen, vicdan ve akıl sahibi herkes aslında bu soruların cevabını az çok bilmektedir.

Biz işçi-emekçiler, mülteciler, Ortadoğu halkları hiçbiri, hiçbirimiz sermayenin, uluslararası tekellerin ve onların hizmetindeki siyasetçilerin zerre umurunda değiliz. Onların tek umurunda olan kârları, sınıf çıkarları, yeni pazar ve ham madde alanlarıdır. Bu savaş da bu pazarlıklar da onların ihtiyaçlarının ürünüdür.

Bu savaş bizim savaşımız değil dedik, demeye de devam edeceğiz. Ancak, sadece savaşa hayır demeyeceğiz, kendi çıkarlarımız için, işçi-emekçilerin ortak talepleri için mücadeleyi sürdüreceğiz. Barışın, özgürlüğün ve adaletin bu topraklara ancak işçi sınıfı ve emekçi halkların ortak mücadelesi ile geleceğini söylemeye devam edeceğiz.

Metal İşçileri Birliği