Asgari ücret 2.324 TL oldu. Recep Tayip Erdoğan milyonlara jest yapacağını söylüyordu. Jestin, altı üstü 304 TL olduğu ortaya çıktı. Anamızın ak sütü gibi bize helal olan asgari ücretin insanca yaşamaya yeten noktaya çekilmesi her işçinin en doğal hakkıdır. Böylesi bir talebin, Cumhurbaşkanının iki dudağı arasından çıkacak söze bağlanması saçmalıktır.
Asgari ücretin ne kadar olacağı doğrudan 27,2 milyon işçiyi, dolaylı olarak ise 12 milyon emekliyi ilgilendiriyordu. Ailelerle birlikte aslında yaklaşık 78,4 milyonu ilgilendirmektedir. Ve tüm işçi ve emekçiler insanca yaşamaya yetecek ve vergiden muaf asgari ücreti hak etmektedirler.
Anayasanın 55. maddesinde Ücrette Adalet Sağlanması başlığında yer alan tanımlamada, “ücret emeğin karşılığıdır” ibaresi yer alıyor. Ayrıca; “Asgari ücret (minimum ücret): İşçilere ödenmek zorunda olunan en düşük ücrettir. İşçilere çalışmaları karşılığında ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım, kültür vb. temel gereksinimleri günün üzerinden en az düzeyde karşılanmasına yetecek kadar ücrettir.” denilmektedir.
Devlet çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli ücret elde etmeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür. Ama devlet sermayenin devleti olunca tüm bu ifadeler geçersiz kalmaktadır. Biz işçi ve emekçilere her yıl açlık sınırının altında asgari ücret reva görülmektedir.
Her yıl aynı mizansen sergileniyor. Asgari Ücret Komisyonu işçinin emeğinin karşılığını belirlemeye kalkıyor. Bir tarafta işveren temsilcileri sömürü düzeninin çarklarını yağlıyorlar ki daha fazla sömürebilsinler. AKP iktidarı temsilcileri de komisyonda yer alıyor ve tuzu kuru patronların dümenine su taşıyorlar. TÜİK de bu oyuna alet ediliyor.
İşçileri sözde temsil etmek üzere ise Türk-İş temsilcileri Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda yer alıyorlar. Oysa asgari ücrete talim eden milyonların hayatıyla ne Türk-İş ağalarının ne de komisyonda bulunan temsilcilerinin herhangi bir alakaları var. Altlarında lüks makam araçlarıyla, şatafatlı yaşamlarıyla, asgari ücretin kat kat üzerinde gelirlerle sefahat sürüyorlar. Bu ağaların yaptıkları, biz asgari ücretli milyonları güya korumaya dair açıklamaları gözümüzü boyamak içindir.
Asgari ücret görüşmeleri sürecinde enflasyon oranları açıklandı. Enflasyonun belirlenmesinde baz alınan çoğu ürünü asgari ücretli hayatı boyunca hiç alamıyor. Sokağın enflasyonu ile TÜİK rakamları arasında en ufak bir bağ bulunmuyor. Örneğin Kayseri’de belediye ekmek fabrikasında 60 kuruşa satılan ekmek 80 kuruş oldu. Normal fırınlardaki ekmeğin fiyatı 75 kuruştan 125 kuruşa fırladı. Doğalgaza, elektriğe, suya fahiş zamlar geldi. Asgari ücretli eziliyor, insanca yaşayamaz hale geliyor.
Asgari ücretle en yüksek ücret arasında 40 kat fark var. Bu fark dünyanın hiçbir ülkesinde yoktur. Söz konusu olan kendi ücretleri olunca cömert olanlar, işçiye açlıktan ölmeyi reva görüyorlar. Milli geliri böbürlenerek açıklayanlar paylaşmaya gelince cimrileşiyorlar.
Asgari ücret açlık sınırının altına düşmüşken, sermaye temsilcileri onu yine açlık sınırı altında bırakmak için mesai yaptılar ve bu yıl da bizleri açlığa mahkum ettiler. Dört kişilik bir ailesi olan asgari ücretli bir işçi ömür boyu çalışsa bile, kendisine yaşamını sürdürebileceği konut satın alamıyor. Yarı aç geçen bir yılların sonunda borçlu olarak ömrünü tamamlıyor.
Açıklanan asgari ücretin barınma, beslenme, giyim, öğrenim gideri, seyahat gideri, konut giderleri (elektrik-su-doğalgaz), haberleşme, haber alma, okuma, tatil ve dinlenme gibi ihtiyaçlarımızı karşılaması mümkün değil. İnsani ihtiyaçlarımızı karşılayacak düzeyde ücret talebimizdir. Açlığa ve ölüme mahkûm eden bir asgari ücret istemiyoruz!
Kayseri İşçi Birliği olarak yürüttüğümüz asgari ücret faaliyetinin parçası olarak basın açıklaması gerçekleştirdik. Bulunduğumuz kentte asgari ücret çalışması yürütmek bizim için onur vericidir. Asıl önemli olan ise insanca yaşamaya yeten vergiden muaf asgari ücret hakkını söküp almak için, biz işçilerin daha fazla birleşmesi ve mücadele etmesidir.
Kayseri İşçi Birliği çalışanı bir işçi