İhanet çemberini parçalamak öncü tekstil işçilerinin elinde
Bağımsız-Sen 2 Nisan’da gerçekleştirdiği olağanüstü genel kurulla DİSK Tekstil’e katılma/birleşme kararı aldı. Genel kurulda birleşmenin işçi sınıfı adına önemli bir adım olduğu ve diğer sendikalara da örnek olması gerektiği vurguları sıkça dillendirildi.
Genel kurul salonunda Bağımsız-Sen yönetici ve üyelerinin yanı sıra, DİSK Tekstil’in tescilli ihanetçileri de yer alıyordu. Greif işgali döneminde ihanetleri ayyuka çıkmış olanlar genel kurulda mücadeleci bir görüntü oluşturmaktan geri durmadılar. İhanet şebekesinin şimdiki başı Kazım Doğan, geçmiş ihanetlerinin basıncını ve ağırlığını üzerinde taşıdığı için konuşmasında sık sık “ben hiçbir zaman tekstil işçisine ihanet etmedim” gibi ifadeler kullanma ihtiyacı duydu. Bu ifadeleri sıklıkla kullanmasının nedeni ise genel kurul salonundakilerin hemen hemen hepsinin Kazım Doğan’ın ihanetlerinden öyle ya da böyle haberdar olmasıdır. Kazım Doğan, salondaki işçiler nezdinde kendini aklama çabasında yalnız da değildi. Şimdiki baş yalakası, Greif’ın baş ihanetçilerinden Cihangir Şahan da yaptığı konuşmada Kazım Doğan’ı aklamak için seferber olmuştu. Kazım Doğan’ın “işçi babası” olduğundan, “Greif’te sendika içindeki karşı çıkmalara rağmen 44 taşeronun kaldırılması için tek başına mücadele” etmesine kadar kendisinin de inanmadığı sözleri sarf etti. Sonuç olarak, işçi kahyalarının samimiyetsizliklerinin ayyuka çıktığı bir genel kurul gerçekleşmiş oldu.
Neden birleşme ihtiyacı duydular?
Bağımsız-Sen kurucu başkanı Asalettin Aslanoğlu yıllarca Teksif’te örgütlenme müdürlüğü yaptıktan sonra birden Teksif’in mücadeleci olmadığını, işçilere sahip çıkmadığını vb. hatırladı. İş kolundaki diğer sendikaların da tekstil işçilerinin ihtiyacını karşılamaktan uzak olduğu gerekçesiyle Teksif’le yollarını ayırır ayırmaz kendisine bir “dükkan” açmak için kolları sıvadı. Teksif’in olanaklarıyla yıllardır elde ettiği tekstil işçisi ilişkilerini de kullanarak 104 işçinin kurucusu olduğu bir sendika kurdu. Ayrı bir sendika kurmalarını “Deri ve tekstil sektöründe yasanın aradığı yüzde bir barajını aşan üç sendika var. Bu sendikalarda bilindik sendikacılık anlayışı hakimdir. Biz, Bağımsız-Sen’i kurarken kol kola giren işçi arkadaşların büyük kısmı zaten bu sendikaları yakından tanıyan kişilerdik. Bu sendikaların sendikacılık adına yürüttüğü faaliyetleri yetersiz bulan insanlar olarak yola çıktık”* biçiminde gerekçelendiriyorlardı. O zamandan bu zamana bu sendikalarda hiçbir şeyin değişmemesine, hatta daha kötüye gitmesine rağmen bugün o üç sendikadan biriyle birleşme kararı aldılar.
Birleşme kararlarıyla ilgili Asalettin Aslanoğlu bir gazete röportajında “Bu durumda bir sendika ‘Gelin, birleşelim, daha güçlü olalım’ diyorsa biz sendikanın ilkelerini, kendi ilkelerimizle karşılaştırırız. Zaten bizim ilkelerimiz, DİSK’in kuruluş ilkeleriyle aynıydı”** ifadelerini kullanıyor. DİSK Tekstil, DİSK’in hangi kuruluş ilkesini temsil ediyor? Madem ki ediyordu, şimdiye kadar üye yaptığınız işçileri neden kandırdınız, ayrı bir sendika kurdunuz? Bunları yanıtlamak zorundasınız. Biz bunlara samimi bir yanıtı vermeyeceklerini de biliyoruz.
Yukarıdaki alıntılar birleşmenin başını çekenlerin asıl niyetlerini ve çapsızlıklarını göstermektedir. Asalettin Aslanoğlu Bağımsız-Sen’i kurarken tekstil işçilerinin fiili meşru mücadelesinden ziyade kendi egolarını tatmin etmek için yola çıkmıştır. Amacı ise, işçi sınıfı mücadelesini tek başına adliye koridorlarına sıkıştırmaktır. Sınıf mücadelesi algısı da budur. Yıllarca sendika müdürlüğü yaptıktan sonra mevcut sendikacılardan daha fazla sendika “patronluğunu” hak ettiğini düşünerek yeni bir sendika kurmuştur. Kazım Doğan’ın Bağımsız-Sen genel kurulunda sarf ettiği “bir gün Asalettin kardeşime dedim ki; neden iki ayrı dükkan olsun. Gel dükkânları birleştirelim” ifadesi bile bu zatların sendikacılık, işçi sınıfı mücadelesi anlayışını ortaya koymaktadır. Bu anlayışlara göre sendikalar dükkân, işçiler de dükkânda pazarlık konusu edilen ürünlerdir. Keza Asalettin Aslanoğlu, Bağımsız-Sen üyesi işçilerin sağladığı avantajı değerlendirerek DİSK Tekstil patronlarıyla arka planda sıkı bir pazarlık yapmış ve birleşme yolunu tercih etmiştir. Her iki tarafın başını tutanların, yılların sendika “tacirleri” olduğunu göz önünde bulundurursak, işçi sınıfının fiili meşru mücadelesini büyütme iddiası ve iradesi gösterenler için engel olmaya devam edeceklerini söyleyebiliriz.
Kazım Doğan gibi bir sendika taciri durduk yere Asalettin Aslanoğlu gibi birini başına musallat etmez. Bizden daha çok Kazım Doğan, Asalettin Aslanoğlu’nun Ali Cengiz oyunlarını, politik kıvraklığını, manevralarını bilir. Her iki tarafın da kendi ajandaları ve kişisel gizli hesapları olduğunu unutmamak gerekir.
***
DİSK Tekstil Sendikası Greif işçileri örgütlenmeseydi baraj altında kalacaktı. Yani toplu sözleşme yetkisini kaybedecekti. Şimdi de benzer bir durumla karşı karşıyaydı. Üye kazanamadıkları gibi her geçen gün üye kaybediyorlardı. Kastlaşmış yapıları ve tekstil işçilerine ciddi oranda teşhir olmaları yeni üyeler kazanmaları açısından zorlayıcı bir durumdu. Bir çözüm bulunmazsa daha da dibe vuracaklarını bildikleri için Asalettin Aslanoğlu’ndan hayat öpücüğü istediler. Karşılıklı çıkarlarda anlaşınca ilkeler, söylenen sözler bir çırpıda unutuldu.
DİSK Tekstil patronları Bağımsız-Sen’in üyelerinin dinamizminden faydalanmak ve içinde bulundukları dibe vuruşa son vermek için bu yolu tercih ettiler. Asalettin Aslanoğlu ise yıllardır özlemini çektiği büyük sendika “patronu” olma fırsatını böylece yakalamış oldu.
Birleşmenin özü özeti budur. Ne birleşme için yapılan genel kurulda, ne de yayınlanan açıklamada nasıl bir mücadele ortaklığı sağlandığına, hangi ilkelerle hareket edileceğine dair tek bir kelime dahi edilmemiştir. Her iki taraf da kürsü konuşmalarında kişisel hikayelerini ön plana çıkarmayı tercih etmişlerdir…
Birleşme kime kazandıracak?
Sınıf mücadelesinin önünde engel olmuş tescilli iki anlayışın başını çektiği birleşmeden kazançlı çıkacak olanın işçi sınıfı olmayacağı ortadadır. İşçi sınıfının, patronların sömürüsüne karşı öfkesinin arttığı, bir çıkış aradığı bu günlerde mevcut zeminde yapılan birleşme ancak işçi sınıfı mücadelesini düzen içinde tutma çabasını güçlendirmeye hizmet edecektir. Birleşme tekstil işçilerinin sendikalarının başını tutan patronlara yarayacaktır. Bu gerçekliğe karşı öncü tekstil işçilerini uyarmak, aydınlatmak karşı karşıya kalınan tehlikeyi bertaraf etmek için önemlidir. Çünkü bu birleşme görüntüde (Bu konuda Asalettin Aslanoğlu fazlasıyla yeteneklidir) mücadeleci pozlar verecektir. Esasta ise işçi sınıfı mücadelesine ideolojik, politik, örgütsel, manevi vb. açıdan ciddi zararlar verecektir.
Öncü tekstil işçileri, sendikaları patronların danışma ofislerine çeviren, işçileri patronların yasaları, yasaklarıyla sınırlayan, işçilerin fiili-meşru mücadelesini yasadışı ilan ederek patronlarla birlikte hareket edenlere karşı mücadeleyi büyütmelidir.
Sendikaların ya da çeşitli işçi örgütlerinin işçilerin çıkarına olacak biçimde birleşmesi, ancak işçi sınıfının kapitalist düzene karşı verdiği mücadelenin temel yasalarının eksen alınmasıyla mümkün olur. Bu da bugünün koşullarında patronların yasalarına sıkışmayan, sendika ağalarını ve her türlü uzlaşmacı anlayışı hedef alan adımların atılmasıyla sağlanır. Şanlı Greif işgali işçi sınıfının mücadelesini ileriye taşıyacak mücadele hattını ve ilkelerini bütün açıklığıyla ortaya sermiştir. İşçi sınıfının gerçek birliğine giden yol yeni Greif’ler yaratmak ve fabrikalarda komiteler vb. kurmaktan geçiyor. Sınıfın gerçek birliğinin başka yolu ve yöntemi yoktur.
*Neden Bağımsız-Sen? (Madde 5)
** Aydınlık gazetesi (11.03.2017)
Komünist Tekstil İşçileri