Güzel memleketimde 1 Mayıs bir başkadır. Tüm siyasi partiler kutlama mesajı yayınlar ama, 1 Mayıs öncesi ve sonrası çok işçiye kan kustururlar. Odalar, dernekler ve STK’lar vardır bir de. Onlar da meydandadırlar bu gün. Ama koca 1 yıl ne işçi sınıfı için ne de direnişte olan işçiler için kıllarını kıpırdatmazlar. Hatta çıkarları varsa işçi düşmanları ile kol kola bile girerler. Ama 1 Mayıs’ta koca koca pankartlar ile 1 Mayıs meydanlarındadırlar.
Bunlardan daha kötüsü işçinin en çok güvendiği Sendikalar vardır. Bunlardan bazıları vardır ki; ağalık düzeninin kurulduğu patronlarla bir olup işçinin kanının emildiği bir düzen içinde kendi çıkarları için kendi sınıfına ihanet eden bazı ciğeri beş para etmez ahlaksızlar var.
Bu vampirlerin arasında, sırtında tüm emperyalizmin yükünü taşıyan işçi sınıfı 1 Mayıs’ı doyasıya yaşayamaz. Çünkü onlar çalışmak zorundadırlar. Çünkü bu ülkenin yükü işçi sınıfının sırtındadır.
Bu 1 Mayıs’ta gündem kıdem tazminatıydı. Tüm sendika ve STK’lar karşı olduklarını söyledi ama korkum şudur: Ülkedeki ne bir direnişte birlik olabildiler ne de işçi sınıfı için ellerini taşın altına koyabildiler.
Şu sendika bu partinin, bu sendika bu partinin, işçiler kara toprağın... Bu kadar ucuz olmamalı hayatımız. Eğer tüm işçi sınıfı ve savunucuları birlik olup çıkarlarını bir yere bırakıp silkinmezse bırakın şartları düzeltmeyi, modern köleliği zirveye çıkarırlar. Bizler de işçi sınıfı değil köle sınıfı oluruz.
Bu yüzden işçi sınıfı patronlara olduğu kadar da sendikalarla da mücadele etmeli. Yoksa biz işçi sınıfı olarak daha çok eziliriz. Beklentilerimiz işçilerin lehine iş kanunlarının düzeltilmesi, sendikalaşmanın önü açılması ve siyaset sendikacılığının son bulmasıdır.
Eşit işe eşit ücret, eşit yaşam hakkı için birlik olalım. İş cinayetlerinin olmadığı, meslek hastalıklarının konuşulmadığı, işçilerin refah içinde yaşadığı bir ülke için, çocuklarımızın geleceği için gelin birlik olalım.
Aydın Büyükşehir Belediyesi direnişçilerinden Yusuf Cengiz