Yorgun argın eve gelmiştim. İş aramaya çıktığım on üçüncü gündü bu. Yine bir iş bulamamıştım. Hâlbuki bir an önce iş bulup biriken faturaları ve evin kirasını ödemem gerekiyordu. Bunun üstüne bir de eve alışveriş yapmam gerekiyordu. Kaç gündür sadece makarna ve pilav tüketiyorduk.
Bugün o kadar çok gezmiştim ki karnım epey acıkmıştı. Eşim sofrayı hazırladı. Yine saraylara yakışır bir sofra vardı! Pilavımı yedikten sonra her zamanki koltuğuma geçtim, haberleri açtım.
- Çalışma Bakanlığından müjde! Memlekette işsiz birey kalmayacak. Herkese bir iş verilecek. Üstelik herkesin yeteneğine ve ilgisine göre iş verilecek.
- Allah Allah! Yabancı kanal mı acaba bu, dedim kendi kendime. Bu işi kanıtlamak için başka bir kanalı açtım.
- Meclis onayladı! Milletvekilleri, biz hiçbir iş yapmıyoruz. Bu kadar maaş neyimize, dediler ve maaşlarında indirime gittiler. Ayrıca asgari ücret dört bin lira olacak.
- N’oluyor ya, kıyamet mi kopacak?
Bu kanallara anlam veremiyordum. Bunlar nasıl haberler? Hayır yani şaka yapıyorsanız da düzgün şaka yapın kardeşim! İnsanların duygularıyla oynamayın. Başka kanal açtım hemen.
- Et ürünlerine yapılan yirmi beş kuruşluk zammın geri çekilmesi için halk bugün meydanlara indi. Polis eylemcileri haklı buldu ve onlarla birlikte yürüdü. Başbakan, bu haklılık karşısında zammı geri çektiklerini açıkladı.
- Hükümet bize tuzak falan mı kuruyor, anlamış değilim. Çözemediğim bir şeyler var ama dur bakalım diğer kanalı açayım.
- Sağlıkta devrim! Özel hastaneler kapatıldı, devlet hastanelerinin kapasiteleri genişletildi. Sağlık artık tamamen ücretsiz. Hem de herkese.
Yavaş yavaş inanmaya başladım. Dört kanalın da şaka yapacak hali yok ya. Zaten olması gereken buydu. Neydi o önceki haberler. Hep sinir, stres… Şimdi keyifle değiştiriyordum kanalları.
- Eğitim de artık parasız!
- Oh, oh! Ne güzel!
- Ulaşım da ücretsiz!
- Yürü be aslanım!
- Sadece memurlara değil, artık herkese hafta sonu tatili var. Bundan sonra herkes hafta sonu sinemaya, tiyatroya, ailesiyle gezmeye gidebilecek!
- Yaşasın! Yaşasın!
- Bey! Bey! Uykunda ne bağırıp duruyorsun? Kalk hadi, kalk da yerine yat.
- Televizyonu niye kapattın? Ne güzel haber izliyorduk.
- Ayol ne televizyonu, ne haberi? Televizyonu dün sattık ya.
Bir an için inanmıştım gördüklerime. Pilavı fazla yiyince ağırlık yaptı herhalde. Ondan böyle şeyler gördüm. Fakat olsun, ne tatlı rüyaydı be! Tadı damağımda kaldı. Uykum fazla açılmadan hemen yerime yattım. Tatlı rüyalara kaldığım yerden devam edeyim.
Kemal Kaçamak