Yitirilmiş değil rüyalarımız
Balık pazarları,
kürek işçileri
ve işte bak madenler!
Kazınırken tortusu sevdanın
Tırnaklarımızda biraz kir kalacak elbet
Utanma!
Utanma çarpık dişlerinden!
Onlar ki en pahalı incilerin en ak seçilmişlerinden
Daha parlak
Daha gerçek
ve daha çok yakışmaktadırlar ekmeğe dişlenen!
Bak ki gör
Gör: iki gözümsün, kör koma beni.
Hala orada
Ben seni kim bilir kaç sokaklar boyu aramışım
Sen demişsin hey amigo
Ben dönmüşüm köşeden
yoldaş diye
heval diye
can diye
Oy akmaktadır
sokaktan kan, su!
Memeden kan, süt!
Gözden kan, yaş!
Diye diye
Orada hala kurumuş yüzü Kastilya’nın
Orada dört nala esmekte portakal kokan rüzgarların!
Gör ki anla
Anla: bilincimsin, cahil koma beni.
Hiç tanımadığım dostumsun benim
Dertleşmemiz yıllar sonrasını buldu
Geç kalınmış bir buluşma için yine de fazlasıyla erken
Sen Nazım’ı özledin
Ben hem Nazım’ı hem seni
Sen Nazım’ın dilini bilmeden ona şiirler yazdın
Ben dilini bilmeden ağlamaktayım sana şimdi
Suç mudur özlediysem ağladığım?
İşte bundandır nesirler yetmez;
Devrimci bir şaire kuralı bozulmuş imlalar yaraşır
Bir halk ozanına düzeni bozuk koşmalar
Sürgün bir isyankarsın -n’edelim- gizli özneli mektuplar yollamalı sana
Kaçaksın
Belki ben de kaçağım
İç postadır gizli adresimden hücrene yollanan pusula
Alıcı: Şakran’da bilginin meyvesini yiyen son Havva.
Alıcı: Sincan’da kutsal ruhu deviren son oğul ve baba.
Gönderen: Ben, Nazım, Lorca ve Neruda.
Anla ki tanı:
Tanı: Kazandığım kimliğimsin benim, el koma beni.
Vanlı bir işçinin gözlerinde gördüm seni, tanıdım
Roboski’de vurulup düşen konuşmuyordu senin dilini, tanıdım
Mendil satan çocuk -merhaba!- sigara sardığında tanıdım
Don kesmiş kaldırım,
hava eksi bilmemkaçyüz derece
Bir grev çadırında devrim konuşurken
Seni
ben
işte
orda tanıdım!
Ümidin şiirlerini okudum
Güllerin, Hazalların
açlıkla,
kurşunla,
alevle imtihanında
Terbiye edilmez dik başları Cesar Tapia’yı anımsattı, tanıdım!
Çiftçi bir dedenin işçi bir oğlu 16 yaşında bir kızla evlendi
Kız güzelliğince ürkek,
ürkekliğince cahildi
Çocuk oldu
Mevsimlerden güz
Aylardan eylül
Şili’de ve Türkiye’de kara atlılar zamanı
idamlar zamanı
ucubeler zamanı
Yalnız sana mı kıydılar güzelim?
Milyonlarca yürek kıtalar arası bir kanlı ayinde
Avuçlar içine alınıp sıkılırken
Çocuk, bebekti
Sen, oradaydın
Çocuk, büyüdü
Sen, hala oradasın
Senin öldüğün mevsimde kaç köyde kaç devrimci bebe işte böyle doğdu
Yirmi yaşında nenemin ellerine benzemiş anamın elleri
Seni ben işte o emektar, o kadın, o belâ ellerde tanıdım!
Yoldaşlarımın sırtına inen faşist ellerin kara-n-lığını
Allende’ye kıyan elleri anlatışından tanıdım!
Ekmeği şarapla nasıl katıştırdıysan
Devrimi aşkla öyle barıştırdın işte
Türkiye’de yağmur, Peru’da bulut, İspanya’da fırtına
Komünist bir güvercin havalanıyor Şili’nin doruklarında
İşçi gülümsüyor ilk kez suyun değdiği tüm kara parçalarında
Partisi yelkenli, deniz açık, alesta tramola!
K. Ehram