Şili’nin krizantemleri, kuru barut ve pirinçten Pablo Neruda’ya bir eylül çelengi

Sosyalizmin büyük şairi Pablo Neruda'nın ölümünün 42. yılı...

  • Haber
  • |
  • Kültür-sanat
  • |
  • 23 Eylül 2015
  • 07:22

Yitirilmiş değil rüyalarımız

Balık pazarları,

kürek işçileri

ve işte bak madenler!

Kazınırken tortusu sevdanın

Tırnaklarımızda biraz kir kalacak elbet

Utanma!

Utanma çarpık dişlerinden!

Onlar ki en pahalı incilerin en ak seçilmişlerinden

Daha parlak

Daha gerçek

ve daha çok yakışmaktadırlar ekmeğe dişlenen!

 

Bak ki gör

Gör: iki gözümsün, kör koma beni.

Hala orada

Ben seni kim bilir kaç sokaklar boyu aramışım

Sen demişsin hey amigo

Ben dönmüşüm köşeden

yoldaş diye

heval diye

can diye

Oy akmaktadır

sokaktan kan, su!

                       Memeden kan, süt!

                                                                    Gözden kan, yaş!

Diye                                                 diye

Orada hala kurumuş yüzü Kastilya’nın

Orada dört nala esmekte portakal kokan rüzgarların!

 

Gör ki anla

Anla: bilincimsin, cahil koma beni.

Hiç tanımadığım dostumsun benim

Dertleşmemiz yıllar sonrasını buldu

Geç kalınmış bir buluşma için yine de fazlasıyla erken

Sen Nazım’ı özledin

Ben hem Nazım’ı hem seni

Sen Nazım’ın dilini bilmeden ona şiirler yazdın

Ben dilini bilmeden ağlamaktayım sana şimdi

Suç mudur özlediysem ağladığım?

İşte bundandır nesirler yetmez;

Devrimci bir şaire kuralı bozulmuş imlalar yaraşır

Bir halk ozanına düzeni bozuk koşmalar

Sürgün bir isyankarsın -n’edelim- gizli özneli mektuplar yollamalı sana

Kaçaksın

Belki ben de kaçağım

İç postadır gizli adresimden hücrene yollanan pusula

Alıcı: Şakran’da bilginin meyvesini yiyen son Havva.

Alıcı: Sincan’da kutsal ruhu deviren son oğul ve baba.

Gönderen: Ben, Nazım, Lorca ve Neruda.

 

Anla ki tanı:

Tanı: Kazandığım kimliğimsin benim, el koma beni.

Vanlı bir işçinin gözlerinde gördüm seni, tanıdım

Roboski’de vurulup düşen konuşmuyordu senin dilini, tanıdım

Mendil satan çocuk -merhaba!- sigara sardığında tanıdım

Don kesmiş kaldırım,

hava eksi bilmemkaçyüz derece

Bir grev çadırında devrim konuşurken

Seni

            ben

        işte

    orda tanıdım!

Ümidin şiirlerini okudum

GüllerinHazalların

açlıkla,                                        

kurşunla,                         

alevle imtihanında

Terbiye edilmez dik başları Cesar Tapia’yı anımsattı, tanıdım!

Çiftçi bir dedenin işçi bir oğlu 16 yaşında bir kızla evlendi

Kız güzelliğince ürkek,

 ürkekliğince cahildi

Çocuk oldu

Mevsimlerden güz

Aylardan eylül

                  Şili’de ve Türkiye’de kara atlılar zamanı

                                                                 idamlar zamanı        

                                                                 ucubeler zamanı      

                  Yalnız sana mı kıydılar güzelim?

                  Milyonlarca yürek kıtalar arası bir kanlı ayinde

                  Avuçlar içine alınıp sıkılırken

                  Çocuk, bebekti

                  Sen, oradaydın

                  Çocuk, büyüdü

                  Sen, hala oradasın

Senin öldüğün mevsimde kaç köyde kaç devrimci bebe işte böyle doğdu

Yirmi yaşında nenemin ellerine benzemiş anamın elleri

Seni ben işte o emektar, o kadın, o belâ ellerde tanıdım!

Yoldaşlarımın sırtına inen faşist ellerin kara-n-lığını

Allende’ye kıyan elleri anlatışından tanıdım!

 

Ekmeği şarapla nasıl katıştırdıysan

Devrimi aşkla öyle barıştırdın işte

Türkiye’de yağmur, Peru’da bulut, İspanya’da fırtına

Komünist bir güvercin havalanıyor Şili’nin doruklarında

İşçi gülümsüyor ilk kez suyun değdiği tüm kara parçalarında

Partisi yelkenli, deniz açık, alesta tramola!

K. Ehram