Avrupa’da sanayi devriminin başladığı dönemde Rusya geri bir tarım ülkesi idi. Daha sonraları üretim araçlarının gelişimi işçi sınıfını Rusya'da da ön plana çıkarmaya başladı. Lenin’in deyimiyle “Orağın ve dövenin Rusya’sı hızla sabanın ve harman makinesinin, buhar değirmeninin ve buharlı dokuma tezgâhının Rusya’sına dönüşmeye başladı.” O dönemde işçi sınıfının devrimci rolünü kavrayan aydınlar bu bilinci ülkelerine taşıdılar. 1870-1880 yıllarında fabrikaların ortaya çıkışı işçi sınıfı mücadelesini ivmelendirdi. Aynı zamanda olaylar kahramanlarını da yaratıyordu. Rusya işçi sınıfı ilk sanayileşme ile birlikte vahşi kapitalizminin sömürüsü altında eziliyor ve kölece bir yaşantıya mahkûm ediliyordu. Aristokratların sonu gelmez tahakkümü, işçilerin kendi sınıf bilincine yabancı oluşları devrimcilerin işlerini zorlaştırıyordu.
Pyotr Alekseyev, Victor Pavloviç, Stepan Nikolaviç Holtrin, Dokumacı Pyotr Anisimoviç Moisiyenko isimli 4 işçi önderinin mücadele deneyimlerinin anlatıldığı ‘Fırtına Kuşları’ isimli kitapta dönem ustaca özetleniyor.
Biyografik tarzda kaleme alınan bu romanda yazar, sınıf mücadelesinin içinde o zorlukları bizzat yaşamış birisi. O dönemde yaşanan gelişmeleri objektif olarak yansıtmayı da başarmış. 4 işçi önderinin devrimci mücadeleyi fabrikalara nasıl taşıdıklarını ve sınıfı hareketinin gelişim seyrini anlatıyor kitap. Aynı zamanda Odessa, Petersburg, Moskova birimlerinin kuruluşunu, bu mücadele içerisinde işçi önderlerinin hapse düştüğünü, yargılanıp idam edildiğini ya da Sibirya’ya sürüldüğünü çarpıcı bir şekilde aktarıyor bizlere.
Kitaba konu olan dört işçi önderi kendilerini hedef alan baskı ve zorbalık karşısında hiçbir zaman baş eğmiyor; mahkemelerde, idam sehpalarında, sürgünlerde Rus işçi sınıfının çıkarlarını ve haklı davalarını sonuna kadar savunuyorlar. Aynı şekilde fabrikalarda kendi emeklerine yabancılaşmış işçilerin, bir umut ışığı gördüklerinde öncülerine sahip çıkıp onlarla nasıl birleştiklerini anlatıyor kitap. Bu yüzden Bolşevik işçi önderleri kendilerine fırtına kuşları adını vermişler. Zaman içinde proleter devrimci teori, işçi birlikleri ile birleşiyor ve işçi sınıfının partisinin öncülüğünde sosyalist devrim gerçekleşiyor.
Fırtına kuşları tanımlaması Güney Amerika’daki Albatros kuşlarından esinlenerek yapılmış. Albatros kuşları Ant Dağları’nın okyanusa bakan kayalık kıyılarında uçarlarken rüzgarın gücüyle daha da yükseliyorlar. Rus proletaryası kendi birim örgütlerini kurduktan sonra tıpkı Albatros kuşları gibi toplumsal fırtınayı arkalarına alıp onu avantaja çeviriyorlar.
Tarih bize hedefe giden yolun nasıl zorlu ve engebeli olduğunu gösteriyor. Bugün de tarihten aldığımız güçle işçi sınıfının devrimci hareketini yaratabilmek için aynı şekilde çalışmalı ve her türlü güçlüğe dayanabilmeliyiz. Büyük fırtınalara hazırlıklı olmalı, onu her anlamda arkamıza alabilmeliyiz.
‘Fırtına Kuşları’ kitabı bu anlamıyla okunması gereken önemli kitaplar içerisinde yer alıyor.
Ümraniye’den bir emekçi