Ankara’da pandeminin yükünü en ağır yaşayan sağlık emekçisi kadınlarla, pandemi sürecinde sağlık emekçisi kadınların yaşadıkları sorunlara ve taleplerine ilişkin konuştuk.
İbn-i Sina Hastanesi’nde çalışan bir kadın işçi iş yerinde yaşadığı sıkıntılara değinerek şunları ifade etti:
“Bizi zayıf görüyorlar, bizim yapacağımız herhangi bir işin kararını bile bize değil erkeklere danışıyorlar, bu da bizi itibarsız kılmalarına hizmet ediyor. Aynı işi yaptığımız halde erkeklerle aynı ücreti almıyoruz. Zaten evde de ev işleri, çocuk bakımı, temizlik gibi işler biz emekçi kadınların üzerine yıkılmış durumda. Birçok açıdan sömürüye maruz kalıyoruz yani. Pandemiden önce de çok yoğun çalışıyorduk, pandemiyle birlikte endişe ve korkularımızın yanında iş yükümüz de arttı. Korunmak için giydiğimiz izole kıyafetlerle 2-3 saat çalışmak zorunda kalıyoruz. Yeterli personel olmadığı için çok yoğun çalışıyoruz. Tüm bu yoğunluğa ve çabamıza rağmen hiçbir değer görmüyoruz. Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı ek ödemelerden biz 4/D’li işçilerin yararlanamaması, düşük ücretlerle çalışmak hem psikolojik hem de bedenen yorgunluğumuza eklenmiş oluyor tabi.”
Pandemi sürecinde sağlık çalışanlarının yaşadığı birçok zorluk karşısında hükümetin ve bakanlığın göstermelik önlemler dışında önlem almadığını söyleyen kadın işçi konuşmasına şöyle devam etti:
“Bizim sorunlarımızı çözmeye yönelik hiçbir önlem alındığı yok. Ücretsiz ve nitelikli kreş talebimizi defalarca belirttiğimiz halde duymamazlıktan geldiler. Yine bakmakla yükümlü olduğumuz diğer bireyler, yaşlılar vs. için nitelikli bakım evleri olması gerekiyor. Ayrıca şunu da ekleyeyim, çocuklarımıza EBA üzerinden verilen dersler eğitimleri için yeterli değil, daha nitelikli bir eğitim programının hazırlanması, ücretsiz internet ve cihazların tüm çocuklara verilmesi gerekiyor. Bütün bu taleplerimiz için de mücadeleyi büyütmemiz gerekiyor tabi.”
İntörn Hekim olan bir sağlık emekçisi kadın ise bu süreçte hastanelerde yaşadıkları sıkıntıları şöyle ifade etti:
“Bizim çalışma koşullarımız genellikle zordur. İntörn hekimler hastanelerde ucuz iş gücü olarak görülürler ve iş tanımları belirlenmiş değildir. Bunların yanı sıra, koşullarımız pandemi şartlarında daha da ağırlaştı. Covid-19 hasta sayısının fazla olmasıyla birlikte acil ameliyatlar dışında ameliyatların yapılmaması ve polikliniklerde kısıtlı hastaya hizmet verilmesi intörnlük eğitimimizi oldukça kötü etkiliyor. Normal süreçte kadın olarak yaşadığımız mobbing ve akademik engellemeler de aynen devam ediyor.”
İntörn hekim, koruyucu ekipmana ulaşma ve önlemler konusunda ise şunları ifade etti:
“En net ifade ile sağlığımızı koruyamıyoruz. Bunu TTB ve tabip odalarının her gün açıkladıkları hayatını kaybeden sağlık emekçilerinin sayısından da rahatlıkla görebiliriz. Ekipman sorunumuz zaten vardı ama sorun sadece bu değil. Çalışma saatleri çok uzun, personel sayısı yetersiz, yemekler besleyici ve yeterli değil. Bunun yanı sıra sağlık emekçilerine verilen ücretlerin eşitsizliği ve birkaç gün öncesine kadar Covid-19 ‘un meslek hastalığı dahi kabul edilmemesi sağlık emekçilerine fiziksel yorgunluğun üzerine stresin de eklenmesine neden oluyor. Yani başta da dediğim gibi, sağlık emekçileri kendilerini koruyamıyor, korumuyorlar.”
Konuşmasında sağlık alanında olan emekçi kadınların sorunlarına ve taleplerine de değinen İntörn hekim konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
“Kadın emekçilerin taleplerinin arasında yıllardır değişmeyen eşit işe eşit ücret talebi var. Pandeminin başından itibaren söylenen tavandan ödemeler sözde kaldı, sağlık emekçilerin bu yetersiz ödemeleri bile hiyerarşik olarak aldı. Yeterli ekipman talebi, insani çalışma saatleri, daha önce de gündeme gelen sağlık emekçilerine tahsis edilmesi istenen yurtlar bu talepler arasında. Bunun yanı sıra, çocuk ve yaşlı bakımının kadının üzerine yıkıldığı bir sistem var. Dolayısı ile kreşler ve anaokullarının kapanması anne olanlarımızı tam bir çıkmaza soktu. Çocuklarını güvenle bırakacakları bir yer bulamıyorlar. Çocuk, hasta ve yaşlı bakımının kadının üzerinden alınıp ücretsiz ve nitelikli bir şekilde devlet tarafından çözülmesi gerekiyor. Çalışma koşulları ve Covid-19’un yüksek bulaş riski bahane edilerek bir hemşirenin kızından ayrılması ve velayetin tacizci babasına verilmesi aslında yaşanan sıkıntıların özet hali. Tabi yaşadığımız tüm bu sorunlardan sadece mücadele ederek kurtulabileceğimiz de işin değişmez tarafı.”
Kızıl Bayrak / Ankara