Kapitalizm, depresyon, kadın

Kadınlarda majör depresyon tanısının iki kat fazla yaşanmasının iyi bir araştırma konusu olduğu açıktır. Ama tarihsel materyalist bakış açısına sahip her insanın bu durumun nedenleri konusunda cevapları bellidir.

  • Haber
  • |
  • Kadın
  • |
  • 26 Ekim 2016
  • 07:30

Depresyon, büyük bir üzüntü, endişe, suçluluk ve değersiz hissetme, başkalarından uzaklaşma, uyku ve iştahta azalma ya da her zamanki faaliyetlerine karşı ilgisizlikle belirginleşen duygu durum bozukluğudur. Depresyonda olan kişiler bir problemle karşılaştıkları zaman hiçbir çözüm akıllarına gelmez. Çoğu zaman keyifsiz, umutsuz ve inisiyatiften yoksun, endişeli, kaygılı ve ümitsiz olabilirler. Bu belirtilerin yaklaşık iki hafta ve günün neredeyse tamamında kendini göstermesi gerekir ki o zaman kişiye majör depresyon tanısı konulabilsin. Çünkü her insan nasıl ki zaman zaman kaygı hissetmişse, aynı şekilde yaşamımızda büyük olasılıkla hüzün yaratan ancak depresyon tanısı gerektirmeyecek birçok olay yaşarız.* Her birimizin depresif anları vardır. Depresyon görülme sıklığı işçi ve emekçilerde daha fazladır. Kadınlarda görülme sıklığı erkeklerin iki katıdır.

Kadınlarda majör depresyon tanısının iki kat fazla yaşanmasının iyi bir araştırma konusu olduğu açıktır. Ama tarihsel materyalist bakış açısına sahip her insanın bu durumun nedenleri konusunda cevapları bellidir. Özel mülkiyetin gelişmesiyle kadınların eve kapatılması ve sosyal hayatlarının ellerinden alınması aynı döneme denk gelir. İlk köleleşen insan kadındır. Binlerce yıldır taşınan ataerkil zihniyet, her tarihsel evrede o dönemlerin üretim biçimlerine göre şekillenmiştir ama özü aynı kalmıştır. Kapitalist üretim işleyişinin hâkim olduğu bu tarihsel evrede işçi-emekçi kadınların da akıbeti bu yöndedir.

Horlanan, aşağı görülen, kölece çalıştırılıp eşit ücret verilmeyen, çifte sömürüye uğrayan işçi-emekçi kadınlarda depresyonun daha fazla görülmesi şaşırtıcı değildir. Kadınlar hem iş hayatlarında hem de evlerinde şiddetin her türünü yaşamaktadır. Fiziksel şiddet, ekonomik şiddet, cinsel ve psikolojik şiddet emekçi kadınların yaşamlarının bir parçasıdır. Hele ki kapitalizmin yapısal krizlerinden kaynaklı ürettiği emperyalist savaşlarda kadınların payına en iğrenç yaşayışlar düşmektedir. Depresyonun tanımı yukarıda yapılmıştır, nedenleri arasında psikoloji bilimi birçok kuram geliştirmiştir. Bunlardan biri olumsuz üçlemedir. Kişinin kendisi, geleceği ve dış dünyanın durumu ile ilgili karamsar duygulara sahip olmasıdır. Yaşanan işsizlikler, tecavüzler ve savaşlar gerçekliğinde olumsuz duygulara kapılmamak elde değildir. Sokağa çıkma yasaklarında evin üstüne bomba düşmesi, annelerin gözleri önünde çocuklarının parçalanması, çocuklarının ölü bedenlerini buzdolaplarında saklamak zorunda kalmaları sadece ağır depresyon durumu yaratmaz, kişileri intihar etmeye sürükleyecek sebebiyet oluşturur.

Öğrenilmiş çaresizlik kuramı da depresyonun nedenleri konusunda birkaç açıklama getirir. Günümüz dünya tablosunun karşısında insanların birçoğu çaresiz olduklarını düşünüp kendilerine atıfta bulunurlar. Benlik saygısının, kendilik değerinin azalması ile beraber kişiler depresyon tanımında geçen duyguları yaşamaya başlarlar. İşsiz kadınların evlerinde harcadıkları emeklerinin görülmemesi, yok sayılması ve çocuk bakımı, eş bakımı, yaşlı, hasta bakımı gibi sorumlulukların hepsinin kadınlara yüklenmesi emekçi kadınlarda depresyonun daha sık görülmesinin nedenlerinden biridir. Bu kadar sorumluluk üstüne kadınların en küçük bir hatada aşağılanması, kişiliklerinin bastırılması, çalışmayan ev kadınlarının çaresizce boyun eğişi bir olgudur. “Böyle gelmiş, böyle devam edecek” algısı/öğretisi ile kadınların bu durumda umutsuzca kabullenişleri mevcuttur.

Psikoloji bilimi, majör depresyon bozukluğu için hem ilaç kullanımı hem de psikoterapi tedavi yöntemlerini çözüm olarak görmektedir. Oysa ilaçlar kesildikten sonra bozukluğun tekrarlanmasına sıklıkla rastlanmaktadır. Bir, işçi ve emekçilerin psikolojik destek alma konusunda yeterli imkânları bulunmamaktadır. İki, psikoloji bilimi günümüz dünyasını değiştiremez. Depresyona sebep olan kapitalist düzeni ortadan kaldıramaz. Psikoloji bilimine başvurmak gereklidir ama bu düzende yeterli değildir. Bu düzende ruh sağlığının yerinde olma olasılığı yok denecek kadar azdır. Bundan kaynaklı sağlıklı bir birey olmak ancak ve ancak kapitalizmin aşılması ile mümkündür.

Z. Umay

* Anormal Psikolojisi, Gerald C. Davison ve John M. Neala, s.234…