Geçtiğimiz günlerde AKP’li başkanvekili tarafından söylenen ‘AKP’den önce kadının adı yoktu’ söylemi, yürütülen kirli ve ikiyüzlü politikaların sadece bir örneğini oluşturuyor. Evet, iktidara geldiği zamandan beri AKP’nin kadınlar üzerinde ayrı bir politika uyguladığı kesindir. Fakat kadınlar üzerinde uygulanan politikaların çerçevesi her daim sömürü üzerine çizilmiştir. Geleceksiz, güvencesiz çalışma, ucuz iş gücü, itaatkâr ve dinci toplum yaratma hayallerinin bir parçası olarak kadına biçilen ikincil konum, gericiliğin artmasıyla paralel olarak artan taciz, tecavüz, çocuk istismarı ve şiddet, AKP döneminde ‘kadının adının’ bolca anılmasını sağlamıştır.
Yapılan araştırmalar, AKP döneminde kadın cinayetlerinin %471 arttığını gösteriyor. TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nun verilerine göre 2016 yılında 329, 2017 yılında 409, 2018 yılında 440, 2019 yılında 474 kadın, kadın cinayetlerinde katledilmiştir. Son 18 yılda 7 bin 500 kadın öldürülmüştür. 2020 yılının ilk 6 ayında 88 bin 491 şiddet vakası kaydedilenler arasındadır. Son 15 yılda 197 bin 960 cinsel taciz dosyası hazırlanmıştır.
Üstelik vahim tablo bununla da sınırlı kalmıyor. Her fırsatta çocuk istismarını yasalaştırmak için uğraşan AKP iktidarı döneminde, son 10 yılda 145 bin 939 çocuk istismarı davası açılmıştır. Bu utanç tablosunun bir diğer tarafı olan ‘çocuk pornosu’ vakaları da 2009 yılından 2017 yılına kadar, yani 8 yıl içinde %440 artmıştır. Pornografik içeriklerde çocukları kullanıp yargılanan 2190 kişiden sadece 901’i ceza almıştır. Tabi bu veriler sadece kayıtlı olanlar. İşin gerçek yüzünün daha da vahim olduğunu belirtmemize gerek dahi yoktur.
Bütün bunların yanı sıra DİSK’in 2018 yılında hazırladığı ‘Türkiye’de Kadın İşçi Gerçeği’ raporunda yer alan veriler, kadınların iş yaşamında karşılaştığı sorunlar üzerinden ‘kadının adının’ sıkça anıldığı bir başka alanı ortaya koyuyor. Rapora göre kadın işçiler aynı işi yaptıkları erkek işçilerden daha düşük ücret alıyor, iş yerlerinde cinsiyetçi ayrım ise yüksek. Kadın işçilerin en az %92’si sendikasız. %86’sının iş yerlerinde çocuk bakım desteği yok. Yapılan araştırmaya göre kadın işçiler, çalışma hayatının en önemli sorunlarını düşük ücret, işsizlik ve sigortasız çalıştırılma olarak belirtiyor.
Kürt halkına yönelik yürütülen kirli savaşta ise Kürt kadınlarına yönelik saldırganlık had safhada. Kürt kadınlarının bedenleri üzerinden aşağılık bir söylem ve teşhir geliştirilirken, gözaltında yapılan işkenceler de bunlara dahil oluyor. HDP Yerel Yönetimler Kurulu Üyesi Rojbin Çetin’e yapılan köpekli işkence, Kürt halkına ve Kürt kadınlara karşı izlenen saldırganlığa sadece bir örnektir.
İktidarın soytarıları, emekçi kadınlara dönük pervasızca söz söyleme gücünü işçi ve emekçilerin örgütsüzlüğünden alıyor. Tıpkı kıdem tazminatının gaspını ön gören düzenlemeyi övgüler dizerek sundukları gibi. Ya da tıpkı çocuk istismarını ‘evlilik’ vaadiyle meşrulaştırmaya çalıştıkları gibi.
Sömürü düzeninin kadınlara biçtiği rol, kendi çıkarları çerçevesindedir. İşçi ve emekçiler düzenin çarklarını durdurmadıkça kadın ve erkek tüm emekçilerin adları sömürü sisteminin istediği şekilde anılmaya devam edecektir.
K. Meydan