Kasım ayının başlarında İstanbul Ataşehir’de Başak Cengiz, Can Göktuğ Boz tarafından samuray kılıcıyla öldürülmüştü. Boz ifadesinde Başak Cengiz’i kadın olduğu ve kendini “kadından daha güçlü olduğunu düşündüğü için” öldürdüğünü söylemişti.
Dün de Bursa’da kadına şiddete aynı bahane öne sürüldü. Ablasıyla nişan alışverişinden dönen 22 yaşındaki Z.E., 20 yaşındaki Mert Demir’in yumruklu saldırısına uğradı. Saldırıdan sonra gözaltına alınan Mert Demir’in ifadesinde “gücünün yeteceğini düşündüğü için” Z.E.’ye saldırdığını söylediği iddia edildi.
Kadını “güçsüz” kılan kapitalizmdir
Her iki saldırganın ifadeleri de “kadının güçsüzlüğü”nde ortaklaşıyor. Belki saldırganlar “fiziki gücü” üzerinden böyle bir bahane ortaya atmış olabilirler. Ama kadınlar “fizik gücü”nün ötesinde “toplumsal olarak güçsüz” olmaya mahkum ediliyor.
Kadını toplumsal olarak baskı altında tutan, erkeğin “nesnesi olmasını” ve ona “itaat etmesini” telkin eden, tüm bunların bir parçası olarak da kadını “güçsüzlüğe” mahkum eden dinsel gerici AKP-MHP iktidarı ve onun başında olduğu kapitalist özel mülkiyet düzenidir.
Kadın üzerindeki bu baskı AKP iktidarı ve onun yargısı eliyle de teşvik ediliyor. Kadına şiddet uygulayanlar, “üç beş ay yatar çıkarım”, diyor. Tecavüzcüler, kadın katilleri, kadına şiddet uygulayanlar cezasızlık zırhıyla korunuyor.
Dinci gerici iktidar bu saldırıyı teşvik ediyor çünkü cezasızlık zırhı teşviğin bir parçasıdır. Bu koşullarda kadınlar “güçsüz oldukları” bahanesiyle her türlü saldırıya açık hale getiriliyor. Kadın düşmanlığına, baskıya, gericiliğe ve şiddete son vermenin yolu, kadın düşmanı bu düzene karşı birlik olmaktan geçiyor.