Zeynep Şenpınar, Sema Gülnur Kocabaş, Aleyna Çakır (Sema Esen)… Saydığımız isimler sadece son günlerde yakınlarındaki erkekler tarafından katledilen kadınlar… Her türlü vahşetin uygulandığı kadın cinayetleri artmaya devam diyor.
Bu gerçeğe rağmen İçişleri Bakanlığı, yılın ilk 5 ayında Türkiye’de kadın cinayetlerinin azaldığını iddia ettiği yeni veriler açıkladı. Yayınlanan verilerde bir önceki yılın aynı dönemine göre, kadın cinayetlerinde %35 oranında düşüş yaşandığı öne sürülüyor. Hatta Bakanlık “korona döneminde dünyada kadın cinayetlerinde artış yaşanırken, Türkiye’de azalması başarısı” ile övünüyor.
Kadın cinayetlerini önlemenin yolu...
Kadın sorunu, yaşadığımız düzende en temel toplumsal sorunlardan biridir. Özel mülkiyete dayalı ve eşitsizlik üzerine kurulu olan kapitalist sistem, kendi bekası için bu eşitsizliği sürdürür ve her biçimde yeniden üretir. Toplumsal mücadelelerin sonucu olarak kadınların koşullarında değişiklik olsa bile, burjuva düzen kadın sorununu esasen çözemez. Eşitsizliğe yol açan koşullar, yani özel mülkiyet düzeni ortadan kalkmadan, kadın sorunu da varlığını sürdürmeye devam eder.
Elbette kapitalizmin ilk dönemlerinden itibaren verilen mücadelelerin sonucu olarak kadınlar yeni haklar elde ettiler. Bu hakların düzeyini ise, verilen mücadelelerin seyri belirledi. Bugün gelinen aşamada, dünya olduğu kadar Türkiye’de de kadınların maruz kaldığı eşitsizlik, baskı ve şiddetin tırmanışa geçtiği bir dönemdeyiz. Sistemin yapısal krizlerinin sonucu olarak eşitsizlikle beraber şiddet de artmaktadır. Hele ki Türkiye’de AKP’nin izlediği politikalarla kadına yönelik saldırganlığın her geçen gün arttığına tanık oluyoruz.
İçişleri Bakanlığı, kadın cinayetlerinin azaldığına dair verileri, aylar öncesinde artan vakalar ve oluşan tepkiler sonucu alınan göstermelik önlemlerin sonuçlar ürettiğine yoruyor. Ancak bunların bir ciddiyeti yoktur. Zira birincisi, rakamlar gerçekliği yansıtmıyor. Yapılan bağımsız araştırmalar, kadına yönelik şiddetin bu dönemde %27 oranında arttığını söylüyor.
İkincisi, karantina günlerinde, “evde kal” çağrılarıyla birlikte, kadınların uğradıkları şiddet ve baskı ortamında güvenlik güçlerine ve yargıya ulaşma koşulları ortadan kalktı. Pandemi süreci şiddetin gizlenmesine ve üstünün örtülmesine yol açtı. Dahası, iktidar HSK’nın aldığı kararla 6284 sayılı yasada kısıtlama getirerek, karantina koşullarında evden uzaklaştırma kararlarını öteleyerek, adeta şiddete davetiye çıkardı.
Üçüncüsü ise, İnfaz Yasası’nda tam da bu tabloyu daha da ağırlaştıracak şekilde tacizcilerin, tecavüzcülerin, şiddet uygulayanların tahliyesinin önünü de açan değişiklikler yapıldı. Yasa değişikliğinin hemen ardından kadın cinayetlerine tanık olduk. Meclis’teki soru önergelerine verilen yanıtlara göre, İnfaz Yasası değişiklikleri sonrası istismar ve şiddet şikayeti başvurularının 20 günde 2 bin 506’ya ulaşması da bunu doğruluyor.
AKP iktidarı, gerçeği yansıtmayan İçişleri Bakanlığı verileri ile algı oluşturmaya çalışıyor. Dünyanın büyük devleri pandemiyle mücadelede yenilgiye uğrarken, AKP iktidarının “sergilediği büyük başarı” ile Türkiye’nin şahlanmasının önünü açtığı manipülasyonuna sarılanlar, kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet konusunda da “başarı” tablosu sunarak, yalanlar ve dezenformasyonlar eşliğinde kitleleri manipüle etmeye çalışıyorlar.
Tüm bu yalanlar söylenirken, Muğla’da Zeynep Şenpınar, yargı kurumlarına ardı ardına yaptığı başvurulara rağmen, ayrılmak istediği erkek arkadaşı tarafından katlediliyor. Manisa’da genç bir işçi kadın sokak ortasında eski erkek arkadaşı tarafından öldürülüyor. Antep’te infaz yasası değişikliğiyle tahliye edilen Müslüm Aslan 9 yaşındaki kızı Ceylan’ı öldürüyor. Ankara’da Aleyna Çakır (Sema Esen) erkek arkadaşı tarafından bayıltıncaya kadar dövülüyor, tedbir kararı alınmasının ardından şüpheli bir şekilde yaşamını yitiriyor.
Bu örneklerin büyük çoğunluğunda, kadınların yakınlarındaki erkeklere verilen uzaklaştırma kararları, alınmayan önlemler ve sonrasında aleni bir şekilde gerçekleşen cinayetler var. Yalan ve demagojiye dayanarak bu raporları hazırlayanların ellerinde ise, ölmemek için her yola başvuran kadınların kanları duruyor.