Ev işçisi kadınlar: Modern çağın kayıt dışı köleleri

Kuveyt’ten yansıyan görüntüler ev işçisi kadınların yaşadığı sorunların ibretlik bir görüntüsünü vermiştir yalnızca. Sınıfsal tutumları ve ayrımları, tüm çıplaklığı ile bir kez daha ortaya sermiştir. Bu ibretlik görüntüler; işçi ve emekçilerin yaşamlarının sudan ucuz olduğu kapitalist sistem karşısında, güvenceli çalışma ve insan onuruna yakışır bir yaşam için örgütlenmek zorunda olduğunu hatırlatmıştır.

  • Haber
  • |
  • Kadın
  • |
  • 01 Nisan 2017
  • 16:45

Kuveyt’te ev işinde çalışan bir kadın pencereden düştü. Düşme, ev işçisi kadınların en sık yaşadığı “kaza”lardan birisi. Ancak Kuveyt’te yaşanan “kaza”yı diğerlerinden ayıran nokta, kadın işçinin pencereden düşme anında patronun ona yardım etmek yerine bu anları videoya çekmiş olması oldu. Video görüntüleri Kuveyt’ten olsa da, benzer durumlar dünyanın dört bir yanında olduğu gibi Türkiye’de de yaşanıyor.

Bir kadın patronun, pencereden düşmek üzereyken kendisine yalvaran bir insana yardım etmek yerine olup biteni videoya çekmesi tamamen sınıfsal bir mahiyet taşımaktadır. Tıpkı, camdan düşerek ölen Rukiye Şimşek’in ‘patroniçesi’nin, duruşmada kendisine yöneltilen “Evinizde güvenlik tedbirleri alıyor muydunuz?” sorusuna “Sabun kullandırmazdım çünkü sabun izine tahammülüm yok” diyerek cevap vermesi gibi.

Kayıt dışı ‘iş cinayetleri’

Birçok ev işçisi kadın iş cinayetlerinde hayatını kaybediyor. Lakin, bu alanda kayıt dışı çalışmanın yaygın olması nedeni ile pek bir veriye rastlanmıyor. Ancak basına yansıyan ve yargıya taşınan örneklerden görüldüğü üzere, sermaye devleti tıpkı madenlerde olduğu gibi ev işlerinde de ‘düşme’nin bu işin “fıtratında” olduğuna kanaat getiriyor. Zira bu konuda ne yasal düzenlemeler yapılıyor ne de var olanlar denetleniyor. Gültekiye Özmen, Fatma Aldal, Pakize Akçam, İslim Göbek ve Rukiye Şimşek ise cam silerken katledilen kadınlardan sadece kamuoyuna yansıyanları...

Bu alanda yaşanan iş cinayetlerine karşı sergilenen sınıfsal tutum yargı alanında da sürdürülüyor. Sermaye devletinin yargısı çoğunlukla ‘düşme’ durumunu, “işçinin asli kusuru” olarak değerlendiriyor. Bu konu ile ilgili yargı arşivlerinde “deneyimli bir çalışan olarak pencerenin eski olduğunu görerek, pencerenin kendisini taşımayacağını düşünerek pencereye çıkmamalıydı” şeklinde bilirkişi raporlarına rastlanmakta.

Ve belirtmek gerekir ki, “kaza”ların yargıya taşınmış olması dahi, kamuoyu baskısı ve bu alanda çalışmalar yürüten sendika ve derneklerin girişimleri ile mümkün olmuştur.

Yasalarda ve istatistiklerde ev işçisi kadınlara yer yok

Ev işçisi kadınlar; uzun çalışma saatleri, işin düzensizliğinin getirdiği gelir süreksizliği, psikolojik, fiziksel, cinsel şiddet, iş cinayetleri, kayıt dışı istihdam edilme, sosyal güvenceden mahrum olmanın yanı sıra, bel fıtığı, cilt-deri vb. meslek hastalıkları gibi sorunlarla karşı karşıya bulunuyor.

Tüm bu sorunlara karşı kadın işçilerin bir güvencesi bulunmuyor. 189 sayılı ILO sözleşmesi ve 201 sayılı ILO “Ev İşçileri İçin İnsana Yakışır İş” tavsiye kararı ile ILO’nun 177 sayılı “Evde Çalışma Sözleşmesi”ni imzalamayan sermaye devletinin yasalarında, ev işçisi kadınlar ‘işçi’ kapsamında değerlendirilmediği için kendilerine İş Kanunu’nda yer bulamıyor. Buna karşılık Borçlar Kanunu’nun “Genel Hizmet Sözleşmesi”ne ilişkin hükümleri ev işçileri açısından geçerli sayılıyor. Borçlar Kanunu’nda, patrona işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ve işçilerin psikolojik ve cinsel tacize uğramamaları için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak ibareli maddeler yer almakta ve bu kapsamın içine ev içi çalışan kadın işçiler de girmektedir. Ancak “kanun” bu ibarelerin denetimi hususunu boşlukta bırakmıştır. Ev işçisi kadınların yararlanabileceği “yasal” haklar bu denli güdüktür.

2014 tarihli torba yasa ile sunulan “müjdeler” içerisinde de ev içinde çalışan kadın işçilere sigorta hakkı tanınacağı iddia edilmişti. Fakat bir işyerinde aylık olarak 10 günden az çalışan kadın işçiler ‘işçi’ sayılmamıştı. İşçi kabul edilenler ise; yüksek primler, sigorta edimlerine hak kazanmak için gereken prim gün sürelerinin uzunluğu, aylık bağlama oranlarının düşüklüğü ve sigorta işlemlerindeki bürokratik zorluklar karşısında kayıtsız çalışmaya devam etmek zorunda bırakılmıştı. Aylık 10 günden az süreyle ev işçisi çalıştıran patronlar sadece iş kazası ve meslek hastalığı primi öderken, hastalık ve yaşlılık primlerini ödememektedir.

Yasalarda ve kayıtlarda kendilerine yer verilmeyen ev içinde çalışan kadınlar doğal olarak istatistiklerde de yer bulamıyor. Buna karşın Türkiye’de bir milyon dolaylarında ev içinde çalışan kadın olduğu tahmin ediliyor.

Patronların çözümü istihdam büroları

Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu kayıtsız ve güvencesiz çalışan kadın işçilerin sorununa kendince çözüm önerileri sıralamaktan geri durmuyor. İşçi kadınların karşı karşıya kaldığı sorunları çözmek için öncelikli “kayıtlı” olmaları gerektiği söyleniyor, lakin bunun aracı olarak güvencesizliğin ve örgütsüzlüğün kapısı olan istihdam büroları işaret ediliyor.

Çözüm örgütlülükte

Kuveyt’ten yansıyan görüntüler ev işçisi kadınların yaşadığı sorunların ibretlik bir görüntüsünü vermiştir yalnızca. Sınıfsal tutumları ve ayrımları, tüm çıplaklığı ile bir kez daha ortaya sermiştir. Bu ibretlik görüntüler; işçi ve emekçilerin yaşamlarının sudan ucuz olduğu kapitalist sistem karşısında, güvenceli çalışma ve insan onuruna yakışır bir yaşam için örgütlenmek zorunda olduğunu hatırlatmıştır.