Geçtiğimiz günlerde bir Suudi din adamı “tecavüzlerin sorumlusu kadındır” açıklamasında bulundu. Şüphesiz ki bu sözler dinci gericiliğin her yerde kadına düşmanca bakışının bir örneği olarak tarihe geçti. Tecavüzün, tacizin sorumlusunu kadın olarak gören dinci gerici bakışın bu coğrafyada da Suudi din adamından aşağı kalmayan savunucuları var. Öyle ki, “hamile kadınların sokakta gezmesi günah”, “şort giydiği için saldırıyı hak ediyor” “9 yaşındaki kız çocukları evlenebilir” söylemleri sermaye devletinin temsilcileri ya da din adamlarının ağzından milyonlarca insanın izlediği TV yayınlarında, meclis oturumlarında çıktı.
Bunun son örneği ise, müftülüklere evlenme yetkisini veren tasarı hakkında konuşan Erdoğan’ın “isteseniz de istemeseniz de geçecek” sözü oldu. Bütün bu açıklamalara, her gün gittikçe gericileşen yasal düzenlemelere çok da şaşırmamak gerekiyor. Kapitalist sistemin dinci gericilikle buluştuğu birçok yerde (Suudi Arabistan, Yemen, Katar, İran) kadına bakış açısı bu söylemleri ve yasaları üretiyor. Öyle ki, bu coğrafyalarda kız çocuklarının evlendirilme yaşından tecavüzcüleri ile evlendirilmelerine, araba kullanmasından sokağa tek başına çıkabilme hakkına kadar pek çok şey sürekli olarak tartışma konusu oluyor.
“Burjuvazinin dini ve her biçimiyle dinsel kurumları ayakta tutması, desteklemesi ve güçlendirmesi, dini topluma, özellikle de ezilenlere karşı etkili bir ideolojik silah olarak kullanması, en berbat sonuçlarından birini de kadın sorunu üzerinden ortaya koyuyor. Çünkü dinler kategorik olarak kadınları erkeklerin kölesi olarak görürler; erkeği efendi, kadını da onun hizmetçisi olarak gösteren bir ideolojik içeriğe sahiptirler.
“Günümüzün tüm büyük dinleri, sınıflı toplumun ve dolayısıyla erkek egemenliğinin oluştuğu tarihi döneme aittirler ve dolayısıyla bu egemenliğin ideolojik yansısı durumundadırlar, onu olumlamakta, dahası kutsamaktadırlar.” (Kadın sorunu üzerine konferanslardan.../1 - H. Fırat, tkip.org)
Kapitalist sistem var olduğu sürece kadınlar “köle”, “ikincil konumda” bir insan olarak görülmekten kurtulamayacak, dinci-gerici ideolojilerce daha çok katledilecek, tecavüze, tacize, şiddete uğrayacaktır. Üstelik yıllardır süren mücadelelerle kazanılmış hakları ve yasal düzenlemeler yerini daha gerici yasa ve uygulamalara bırakacaktır. Son dönemde bu saldırının bir parçası olarak gündemimize giren müftülüklere evlendirme yetkisi verilmesi ve kadınların gece çalışmasını düzenleyen yasalar bunun güncel örnekleri oldu.
Kapitalizmin toplumsal yaşamın her alanında (sokakta, iş yerinde, okulda) kadınlar için yarattığı yıkım ortadadır. Yani sorunun kaynağında kapitalizm; özel mülkiyete dayalı sınıflı toplumlar yatmaktadır. Bu nedenle dinci-gericiliğin saldırılarına karşı verilecek mücadeleyi onun kaynağı olan kapitalizme karşı mücadele ile bir arada ele almak gerekmektedir.
21. yüzyılda köle pazarlarında dinci cihatçı çetelerce satılan Lamia’ya, tacize tecavüze uğrayan milyonlarca kadına, katledilmiş bedeni PÖH-JÖH çetelerince sergilenen Ekin Wan’a, sokak ortasında vurulan Helin’e, tecavüze uğradığı için intihara sürüklenen Cansel Buse’ye sözümüz, bu katliamcı sistemden hesap sormak ve onu yıkmak olacaktır!
İ. Y. Gün