Kadına yönelik şiddet, son 15 yılda sistematik bir şekilde artış sergiliyor. Resmi rakamlara göre, 2003 yılında gerçekleşen kadın cinayeti sayısı 83 iken, 2017 yılında bu rakam 409’a ulaşıyor. 2018’in ilk sekiz ayında ise, 284 kadın öldürülüyor. Oranlara baktığımızda, kadın cinayetlerinde yaklaşık %400 oranında bir artış gözleniyor.
2018’in ilk sekiz ayında ise, yine resmi rakamlara göre, 870 kadın şiddet gördü, 342 kadın ise tecavüze uğradı. Boşanan kadınların %34’ü uğradığı şiddet nedeniyle boşanıyor.
Kadına yönelik şiddetin bir başka boyutunu ise, çocuk yaşta evlilikler ve çocuk istismarı oluşturuyor. Son 10 yılda 500 bin kız çocuğu zorla evlendirilirken, son 6 ayda doğum yapan kız çocuğu sayısı ise 142 bin 28.
Rakamları daha da uzatabiliriz. Ancak şu bir gerçek ki, kadının üzerindeki şiddet gün geçtikçe artıyor. Kuşkusuz ki bunun en temel sebebi, erkek egemen ideolojiye dayanan ve çözümsüzlük içinde debelenen kapitalist sistemdir. Ancak AKP’nin izlediği politikalar ile bu durum daha da ağırlaşmıştır. Dine dayalı çizgisiyle kadını yok sayan ve aşağılayan politikaları, kadın yönelik şiddeti beslemiştir. Yasalarla şiddet uygulayanlar adeta korunmuştur. Yargı, iyi hal indirimleriyle şiddet uygulayanlarla adeta ödül gibi cezalar vermiştir. Kadının korunmasını değil, “ailenin korunmasını” esas alan politikalar izlenmiştir. 6284 sayılı koruma kanunu etkin uygulanmamış, sığınma evleri kapatılma noktasına gelmiş, koruma tedbirleri çerçevesinde kolluk görevini yerine getirmemiştir. Devlet tüm kurumlarıyla, şiddetin arkasında yerini almıştır. Gelinen yerde, 6284 sayılı koruma kanunu ve nafaka kanununda da değişiklik yapmayı planlayarak kadınları daha da savunmasız bırakmayı hedeflemektedir.