İşyerlerinde çifte sömürüye ek olarak kadınlara yönelik eşitsizlik ve ayrımcılık yaşanıyor. Aynı zamanda şiddet farklı biçimlerde devam ediyor.
AKP iktidarı göz boyamaya ve kitleleri manipüle etmeye dönük nasıl açıklamalar yaparsa yapsın, yapılan araştırmalara göre, kadınların %63’ü çalışma yaşamından memnun değil. Her on kişiden 3’ü sosyal güvenceden yoksun ve kadınların %44’ünün hiçbir güvencesi yok. Kadınların %23,2’si işe alım sürecinde ayrımcılık ile karşı karşıya kalıyor. Kadınlar erkeklerden %17,8 daha düşük ücret alıyor. Kadınların %92’si sendikasız çalışıyor. Aynı zamanda çalışma yaşamına katılabilen kadınların en temel sorunu ise, sigortasız, kayıt dışı çalışma ve düşük ücret.
Bu tabloya işyerlerinde kadınlara uygulanan şiddeti de eklemek mümkün. Şiddet, 3 temel biçimde gerçekleşiyor. Fiziksel şiddet, mobbing (yıldırma) ve cinsel taciz… Bu şiddet biçimleri, patronlar ve patron vekilleri tarafından uygulandığı gibi, çalışma arkadaşları tarafından da yaşanabilmektedir. Güvencesiz ve kuralsız çalışma koşulları da kadınlar üzerindeki şiddeti daha da artırmaktadır. Sendikal örgütlülüğün olmadığı işyerlerinde bu durum daha da ağırlaşmaktadır.
Türkiye’de ekonomik krizin daha da derinleşmesi kadın işçilerin karşı karşıya kaldığı sorunların her açıdan ağırlaşması anlamına gelmektedir. Bir yandan kadın işsizliğinin artması, öbür yandan ise, işte kalma pahasına güvencesiz ve düşük ücretlerin dayatılması yaşanmaktadır.
Her açıdan kadınlar için yıkım anlamına gelen bu süreçte, örgütlü davranmak, kadın emeğinin korunması açısından da önem taşımaktadır.