100. yıl dönümünü kutladığımız Sosyalist Ekim Devrimi, kadının kurtuluşu mücadelesi açısından tartışılmaz tarihsel bir değere sahiptir. Sınıflı toplumların tarihsel mirası olan kadının ezilmişliği sorununun çözümüne dair verilmiş en önemli yanıttır. Bundan dolayı Ekim Devrimi işçi sınıfı ve ezilen halklar için olduğu kadar kadın cinsinin de tarihsel önemde bir kazanımıdır.
Kadının kurtuluşu için devrimin gerekliliği
Her türden eşitsizliğin kaynağı olan özel mülkiyetin tarih sahnesinde görünmesiyle ortaya çıkan kadın sorununun, diyalektik materyalist dünya görüşü açısından çözümü açık ve nettir. Tarihsel gelişmenin seyri içinde, belli koşulların ve ilişkilerin ürünü olarak ortaya çıkan bu sorunun çözümü de onu yaratan toplumsal koşulların temelden değişmesiyle mümkün olacaktır. Bu çerçevede gerekli olan, kadın cinsinin “tarihsel yenilgisinin” de nedeni olan özel mülkiyet düzeninden kurtulmaktır. Bu da ancak mevcut düzeni temellerinden yıkacak toplumsal bir devrimle mümkündür. Marksizm biliminin teorik olarak ortaya koyduğu bu kurtuluş yolu, Ekim Devrimi’nin başarısıyla birlikte yaşamın içinde pratik olarak doğrulanmıştır.
“Proletarya kadınların tam kurtuluşu için savaşmadan kendisini kurtaramaz”
Sosyalist Ekim Devrimi, kadının kurtuluşunun ancak kadını ve erkeği ile örgütlenmiş proletaryanın önderliğinde gerçekleşecek bir toplumsal devrimle mümkün olduğunu tüm açıklığı ile göstermiştir. Kapitalist toplumun ezilen sınıfı olarak işçi sınıfının kurtuluşu ile ezilen cins olarak kadınların kurtuluşu arasındaki kopmaz diyalektik bağ tarihsel pratik içinde kanıtlanmıştır. Sadece işçi sınıfının öncülüğünde gerçekleşebilecek sosyalist devrim sayesinde, üretim araçlarının özel mülkiyetine son verilerek, sömürü ilişkilerini ortadan kaldıracak koşullar elde edilebilir ve kadının ezilmişliğine son verecek adımlar atılabilirdi. Bu maddi zeminde geçmişten miras gelen ataerkil kültüre ve gerici geleneklere karşı savaşılabilirdi. Ekim Devrimi bunu başarmış, bu alanda da “buz kırılmış, yol açılmıştır”.
Ekim Devrimi’nin programında kadının özgürleşmesi temel ideolojik ve politik ilkelerden biri olarak görülmüştür. “Erkeklerle kadınların geri fikirlerinin üstesinden gelme çabalarında tek bir taşı dahi tersyüz etmeden bırakmama” kararlılığı ile çalışmalar yürütülmüştür.
Çarlık Rusya’sında kadınlar her türlü haktan yoksunken, Ekim Devrimi’nin hemen ardından kadınların hak eşitliği hukuken ve siyaseten tanınmıştır. Kuşkusuz bu hukuksal düzenlemeler, ‘gerekli, ancak yetersiz bir ilk adım’ olarak tanımlanmıştır. Devrimden hemen sonra, kadın emeğinin ve annenin korunması, evlilik ve aile ilişkileri ile ilgili kararnameler yayınlanmıştır. Devrimle birlikte oy hakkı, dünya tarihinde ilk defa “eşit işe eşit ücret” ilkesi ve 8 saatlik iş günü hakkı elde eden kadınlar, çocukları üzerinde vesayet haklarını da ancak devrim sonrasında elde edebilmişlerdir. Evlilik içi ve dışı çocuk arasındaki hukuki ayrım tümden ortadan kalkmış, boşanma ve kürtaj hakkı gibi pek çok ülkede olmayan hakları kadınlar Ekim Devrimi ile elde etmişlerdir.
“Emekçilerin devlet gücünün sömürücüler olmadan yeni bir yaşam kurduğu yerde, kadın ile erkek arasında yasal eşitlik vardır. Ama bu yeterli değildir. Yasa karşısında eşitlik henüz yaşamda eşitlik değildir. Emekçi kadın yalnız yasa karşısında değil, yaşamda da erkekle eşit olmayı elde etmelidir. Bu amaçla, emekçi kadınların, kamusal kuruluşların yönetimine ve devlet yönetimine daha çok katılması zorunludur.” (Lenin)
Bu bilinçle hareket edilmiş, toplumsal kurumlaşmalar yoluyla ev işleri ve çocuk bakımı yükü en aza indirilerek kadınların toplumsal yaşama çekilmesinin önü açılmıştır. “Genel yemekhaneler, kreşler, çocuk yuvaları –bunlar, böylesi filizlerin (çn. komünizm filizleri) güzel örnekleridir; bunlar, tumturaklı sözlerden, tantanadan, törenlerden uzak, ama kadının kurtuluşuna gerçekten elverişli, toplumsal üretimdeki kadar kamusal yaşamda da kadının rolü yönünden onun erkek karşısında eşitsizliğini azaltmaya ve ortadan kaldırmaya gerçekten elverişli yalın, günlük araçlardır.” (Lenin)
Çarlık Rusya’sında eğitim hakkından yoksun bırakılmış kadınlar, Ekim Devrimi ile bu imkânlara kavuşmuş, çeşitli mesleki kurslarla da “erkek işi’ olarak görülen alanlarda yer almalarının önü açılmıştır. Kadın işçi sağlığını gözeten özel uygulamalar ve emeğin korunmasına ilişkin diğer önlemlerle, kadın işçiler insanca çalışma koşullarına kavuşturulmuştur.
Tüm bunlar ideolojik-kültürel cephedeki mücadeleyle birleştirilmeye çalışılmıştır. Ancak Bolşevikler binlerce yıllık sınıflı toplumdan miras olan gerici ataerkil kültürle mücadelenin hiç de kolay olmadığının farkındadırlar:
“… Bizi burada, bu yeni yaşam yolunda düşmanlarımızın orduları değil, kendi yaşantımızın atomları köstekliyor. Burada aileyle, eski toplumun bu temel hücresiyle, kadını sömüren ev iktisadıyla, yüzyıllar boyunca oluşmuş, önümüzde köstek olan, sosyalist inşa yolunda ağır yük olarak sırtımızda taşıdığımız tüm yaşam gelenekleriyle karşı karşıyayız. Ve bundan dolayı yeni yaşam için mücadele, açık düşmana karşı mücadele gibi çabuk sona erdirilemez; bunun için günler, yıllar yetmez: Yüzyılların birbirine eklediği yaşamı değiştirmek için, en büyük irade harcaması halinde bile, en iyi durumda onlarca yıla gereksinim vardır ve yeni yaşam biçimleri için mücadele eğer emekçi kadın bu mücadeleye en sıkı ve en etkin bir şekilde katılırsa başarıyla sonuçlanır.” (RKP’nin Kadınlar Arasındaki Çalışması)
Burada altı önemle çizilen bu gerçek, işçi ve emekçi kitlelerdeki köklü düşünce ve zihniyet değişimi için devrimin ne denli zorunlu olduğunu, öte yandan ise ideoloji, kültür, eğitim alanlarında sistemli bir mücadelenin olmazsa olmaz olduğunu göstermektedir. İşte tam da bu nedenle Ekim Devrimi ve Sovyetler Birliği deneyiminin dersleri kadının kurtuluş mücadelesinde başvuracağımız önemli bir mirastır.
Yüzyılın çağrısına yanıt verelim!
Günümüz koşullarında gericilik giderek koyulaşırken, kapitalist sömürü daha da katmerleşirken, beraberinde kadın cinayetleri artmakta, cinsel taciz-tecavüz vakalarında patlama yaşanmakta, devlet baskısı ve terörü işçi ve emekçi kadınları da cendereye almaktadır.
Yaşamın her alanında nefessiz bırakılan kadın işçi ve emekçiler için eşit ve özgür bir yaşam ancak sosyalizmle mümkündür. 100. yıl dönümünde Büyük Sosyalist Ekim Devrimi bizlere nasıl bir yol tutacağımızı göstermiştir. “Buz kırılmış, yol açılmıştır!”
Şimdi bu yoldan ilerlemenin, yüzyılın çağrısına “Yeni Ekimler” ile yanıt vermenin zamanıdır!