ABD ile Türkiye arasında yaşanan gerilimle beraber uzun süredir yükselişte olan dolar yakın zamanda olağan seviyelere inecek gibi gözükmüyor. Geçtiğimiz hafta içinde 7 TL’yi aşan dolar sık sık yaşanan dalgalanmalara rağmen genel olarak 6,50 TL bandının altına düşmüyor. Bunun piyasalardaki yankıları da duyulmaya başlandı. Özel sektörün borç miktarı birkaç hafta içinde 2-3 katına çıkarken, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye’nin notunu sürekli düşürüyor. Haliyle bu durum özel sektör temsilcilerini rahatsız ediyor.
Geçtiğimiz Salı günü TÜSİAD ve TOBB, Erdoğan’a 5 maddelik bir uyarı listesi ilettiler. Erdoğan’ın ABD’ye “alternatifsiz değiliz, yeni ittifaklar olabilir” çıkışlarına karşı “yönümüz Batı’dır” uyarısı yapan patronlar, yeni açıklamalarında da ABD’yle yaşanan sorunların diplomasi yoluyla ivedilikle çözülmesini, “en önemli ekonomik partnerleri olan” AB ile ilişkilerin yeniden olumlu bir çerçeve kazanmasını ve enflasyonu düşürecek, güven verecek bir mali programın ilk elden açıklanmasını istediler.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın 10 Ağustos’ta açıkladığı “Yeni Ekonomi Yaklaşım Modeli” ise genel geçer anlamda bakıldığında patronları memnun etse de piyasaların yangınına derman olacak mahiyette değil. Albayrak, Türkiye’nin tüm kurumları ve stratejileriyle hızlı ve güçlü politikalarıyla hedefinde ilerleyeceğinin altını çizerek, Merkez Bankası’nın bağımsızlığına özen göstereceklerini, mali disiplini çok daha etkin ele alacaklarını, tasarrufa başladıklarını belirtti. Üst lige çıkmak için kararlılık içinde, katılımcılığı hedefte tutacaklarını; tüm piyasalarla daha etkin iletişim içinde finans sisteminin ve bankacılığın güçlü yapısını korurken, sermaye piyasasını güçlendirerek buna ekleyeceklerini; bütçe disiplinini sürdüreceklerini; ihracatı arttıracak, cari açığı azaltacak politikalara ağırlık vereceklerini vurguladı. Vergi sisteminde çok güçlü bir dönüşümün hazırlığı için çalışmalar yapıldığını açıkladı. Bu vurgularla sermaye temsilcilerine verilen mesaj ‘sizin çıkarlarınızı korumaya devam edeceğiz’ demekti. Fakat kurun bu kadar dalgalı seyrettiği, TL’nin her gün değer kaybettiği, ABD’nin Türkiye’ye ek gümrük vergileri uyguladığı bir süreçte beklenen, piyasaları bugünden rahatlatacak daha acil ve somut bir programdı.
Pek çok sermaye grubu ve örgütü programı olumlu karşıladıklarını somut uygulamalarının hayata geçirilmesi gerektiği kaydı düşerek açıklarken, Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı yeni bakana ve programına güvendiğini belirterek öne çıktı: “Başarılı bir enerji bakanlığı yapmıştır. Bugün de bize orta ve uzun vadede yeni dönemin, dönüşüm döneminin, neler yapılacağının ana hatlarını verdi. İnanıyorum ki; önümüzdeki dönemde eylül başında OVP çıktığında hepimiz, daha fazla detaylara hakim olacağız. Ancak duyduğumuz, OVP’nin ön hatları bakanımızın geçmişini de bildiğim için tek tek uygulanacağına, ülkemizin hak ettiği dönüşümü gerçekleştireceğine olan inancımız tamamdır.”
Güler Sabancı’nın bu güveninin altının boş olmadığı, Sabancı Holding’in her sene katlanan kâr oranlarına, özelleştirme yağmalarından aldığı paya bakılarak görülebilir. AKP’li yıllarda kârlarına kâr katan Sabancılar, AKP’nin ilk hükümet yıllarında yaptıkları bir açıklamada, 2003’ün ilk 9 ayında borsada kayıtlı 10 bankanın vergi öncesi kârlarının toplamı içinde Akbank’ın payının yüzde 61 olduğunu belirterek, “önceleri zayıf görünen noktaları pozitife dönüştü” demiş ve beğenilerini dile getirmişlerdi.
O günden bugüne Sabancılar’da ok hep yukarıyı gösterdi. Örneğin bugün özelleştirilen 18 elektrik dağıtım şirketinin üçte biri Sabancı Holding’e ait. Sabancılar’ın 2017’de ikinci çeyrek net kârı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 11 artışla 790 milyon 200 bin liraya çıktı. Holding, ilk altı ayındaki operasyonel kârlılığını da yüzde 21 arttırarak 4 milyar 300 milyon TL’ye çıkardı. Sabancı Holding’in toplam varlıkları ise 2017 yılının ilk yarısı itibari ile 326 milyar 582 milyon TL’ye ulaştı. 2015 yılında açığa çıkan belgelerle devletin 2010 yılında birçok kişi ve kurumla birlikte Sabancılar’ın da milyonlarca liralık vergi borcunu sildiği ortaya çıkmıştı. Akbank’ın yüzde 95,9, Suzan Sabancı Dinçer’in yüzde 92,5, Güler Sabancı’nın ise yüzde 92,8 oranındaki vergi borçları silinmişti.
Tüm bunlar gösteriyor ki Türk burjuvazisinin kaymak tabakası, OHAL’de “grev mrev bırakmayan”, bu kriz ortamında dahi sermayeyi rahatlatmak için elinden geleni yapan sadık hizmetkarlarından ziyadesiyle memnunlar.