Urfa’nın Halfeti ilçesi Dergili (Dêro) Mahallesi’nde 18 Mayıs’ta yaşanan çatışmanın ardından gözaltına alınıp 29 Mayıs’ta çıkarıldıkları mahkemede “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla tutuklanan kadınlar, Jandarma ve İl Emniyet Müdürlüğü TEM Şube’de 12 gün boyunca gördükleri işkenceyi anlattı.
Mezopotamya Ajansı’ndan Erdoğan Alayumat’ın haberine göre, tutuklu kadınlar, Filistin askısı, falaka, cinsel organdan elektrik verme, kaba dayak, işkence görenlerin seslerinin dinletilmesi ve cinsel işkenceyi Urfa Barosu’na kayıtlı avukatlara cezaevinde anlattı. Sistematik bir şekilde işkence gördüklerini kaydeden kadınlar, polislerin kendilerine toplu tecavüz tehdidinde bulunduğunu belirtti.
Evde herkes darp edildi
Adliyeye çıkarılacağı son güne kadar işkencede gördüğünü belirten kadınlardan G.A., olay yaşandığında mahallede olmadıklarını, 3 gün önce ziyarete gittikleri Urfa merkezdeki akrabalarının evinden alındıklarını ve herkesin yere yatırılarak darp edildiğini anlattı.
Çocukların başına silah dayattılar
Eve baskın yaptıklarında ilk olarak eşinin kafasını duvara vurduklarını, kızının kafasına silah dayayıp “babanı vururuz” tehdidinde bulunduklarını, büyük ve küçük oğullarına kelepçe takıp o halde darp ettiklerini ifade eden G.A., “Görümcem K.K. daha sonra kendisine ve eşine de arabada vurduklarını söyledi. Daha sonra adını sonradan öğrendiğim TEM Şube’ye getirdiler. TEM Şube’ye geldikten yarım saat sonra beni F.A.’yı ve S.A.’yı bir arabaya; eşim, K.K. ve onun eşini de başka bir arabaya; oğlum M.’yi de başka bir arabaya alıp hastaneye götürdüler. Hastaneden sonra bizi tekrar TEM Şube’ye getirdiler. Bizi alt kattaki nezarethaneye getirdiler. Beni nezarethaneye getirdiklerinde ablam F.’yi gördüm. Üstü-başı toz içindeydi. Yine orada gördüğüm yeğenim B.A.’nın yüzü tamamen kanlar içindeydi. Ablamla aynı nezarethanedeyken bana kendisine işkence yapıldığını, kendisine elektrik verildiğini, aynı zamanda küfürler edildiğini” diye anlattı.
‘Seni parçalardım’
Gözaltının 10’uncu gününde TEM Şube’nin 2’nci katına çıkarıldığını aktaran G.A. sonrasında gelişen olayları şöyle dile getirdi: “Beni üst katlarda karanlık arşiv gibi bir yerden geçirdiler. Koridor gibi olan yer karanlıktı. Bana eşlik eden polis siyah saçlı, renkli gözlü bir kadındı. Yanlış hatırlamıyorsam ismi Gülay idi. Çünkü kendisine öyle sesleniyorlardı. Koridorda ilerlemeye başladık. Daha sonra bir kadın polise sen dur dedi ve durdu. Ben ilerledim. Çok karanlıktı. Korkuyordum. Daha sonra odada biri arkanı dönme dedi. O esnada saçımdan tuttu, sağa döndük. Karanlıkta çok iyi görmedim ama sanırım ilk odaya aldılar. Odanın içinde bir masa ve sandalye vardı. Yan tarafta küçük bir koltuk ve koltuğun üzerinde rengi yeşile çalan bir adet kırlent vardı. İçerde iki erkek polis ve bir kadın polis vardı. Erkek polislerden biri beni götüren kişiydi. İçerdeki erkek polis kilolu, orta boylu, sakalsız, saçları normal idi. İki erkek polisi görsem tanırım. Oturan erkek polis bana küfür etti ve tecavüz etmekle tehdit etti. Daha sonra silahını çıkarıp ‘bana doğruyu söyle’ dedi. Ben de ‘bir şey bilmediğimi’ söyledim. Arkadan saçlarımı tutup odanın bir ucundan diğer ucuna getirip götürdü. Suratını duvara vurup ‘paramparça ederim’ dedi. ‘Yasalara dua et yoksa seni bu arada bıçakla paramparça ederim’ dedi. Daha sonra esmer renkli gözlü erkek polis, kadın ‘polise bunu alıp götür yoksa öldüreceğim’ dedi.”
Gece 2’den sabah 7’ye kadar...
Tutuklanan kadınlardan diğeri F.A. da, çatışmadan birkaç saat sonra gözaltına alındığını söyledi. Mahallede gece silah sesleriyle uyandıklarını anlatan F.A., çatışmadan bir iki saat sonra evi basıldığını, polislerin eve girer girmez, “Teslim olun” dediklerini ne olduğunu daha anlamadan elleri havada eşi önde kendileri de arkada dışarı çıktıklarını ifade etti. Evden dışarı çıkarıldıklarında bir polisin silahın kabzasıyla eşinin sırtına vurduğunu, bunun üzerine eşinin yere yığıldığını vurgulayan F.A., “Daha sonra hepimizi yere yatırdılar, saat 2'den 7'ye kadar yerde kaldık. Sonra eşime oğluma vurmaya başladılar. Ben yapmayın diye çığlık atınca bana da vurmaya başladılar. Sürekli başımı tekmeliyorlardı, bir tekme kulağıma geldi kulağımdan kan aktığını hissettim” diye belirtti.
İşkence hastanede de sürdü
Sabaha doğru evde bulunan herkesi Birecik Devlet Hastanesi'ne götürdüklerini hastanede doktorların yanında oğlunun darp edildiğini aktaran F.A., devamla şunları söyledi: “Oğlumu dövdükten sonra pansuman yapılıyordu daha sonra bizi Urfa TEM Şube’ye getirdiler. Bizi alt kata indirdiler. Alt katta her birimizi bir köşeye koyup, yüzümüzü duvara yasladılar. Yüzünüzü dönmeyin dediler. Bu şekilde 1 saat ayakta yüzüm duvara dönük şekilde kaldım. Bir kadın polis gelip beni üst kata çıkardı. Bir odanın önünde durdum, arkadan görmediğin bir kişi başıma çuval tarzı bir şey geçirdi ve gözlerimi tamamen kapatıp ellerimi arkadan kelepçeledi.”
'Toplu tecavüz' tehdidi
Kendisini üst katta bir odaya aldıklarını kaydeden F.A., söyle sürdürdü: “İçeri girer girmez beni yere yatırdılar tekmelemeye başladılar daha sonra beni soymaya başladılar. Biri cinsel organıma bir kabloyla elektrik vermeye başladı. Elektriğin şiddetiyle bayılacak gibi oldum. Sonra meme uçlarıma da elektrik verdiler. Aynı zamanda kollarım ve bacaklarıma da elektrik verdiler. Elektriği veren şahıslar beni toplu tecavüz etmekle tehdit ediyorlardı. Ben de onlara ‘sizin anneniz, kardeşiniz yok mu’ dedim. Bunun üzerine vurmaya başladılar. Sürekli ‘kime yardım ettin’ diye soru soruyorlardı. Ben de kimseye yardım etmediğimi ve ne olduğunu dahi bilmediğimi söyledim. Fakat işkenceye devam ettiler. Ne kadar sürdüğünü bilmiyorum. Sonra odadan çıkardılar. Arşiv odasına benzeyen dosya ve evrakların çok olduğu bir yerde gözümü açtılar. Bir polis beni tekrar aşağıya indirdi ve nezarete koydular. Nezarette G.A., R.K., K.K. ve tanımadığım bir kadın vardı. Gözaltında kaldığım süre boyunca 2-3 günde bir aynı yere çıkarılıp aynı işkencelere maruz kaldım. Bana yaptıkları şeyleri F.A. ve G.A.’ya da yaptıklarını onlardan öğrendim.”