Emperyalist-kapitalist sistem her geçen gün dünyayı daha da yaşanmaz hale getirirken kuraklık ve çölleşme oranları tehlikeli artışını sürdürüyor.
Dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de kuraklık ve çölleşme, giderek daha fazla toprak parçasını etkisi altına almaya, her geçen gün artan insan nüfusunun gıda ihtiyacını karşılayan verimli arazileri yok etmeye devam ediyor.
Doğal etkenlerin yanı sıra sera gazı salınımı, aşırı gübre kullanımı gibi insan etkileri sonucunda dünya topraklarının üçte biri, Türkiye topraklarının ise beşte üçü çölleşme tehdidi altında.
Ayrıca “Dünya Çölleşme Tehlikesi Haritası”nda Türkiye “çölleşmeye fazla duyarlı” ülkeler kategorisinde yer alıyor. Öyle ki 1960’ta kişi başına düşen tarım arazisi 7 dekarken bu oran 2008 yılında 4,5 dekara kadar gerilemişti.
“Dünyamızın geleceği ve insanlığın gıda güvencesi tehlikededir”
17 Haziran Dünya Çölleşme ile Mücadele Günü vesilesiyle Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar tarafından yapılan açıklama, bir kez daha bu gerçekliği hatırlatırken atılması gereken adımlara da işaret ediyor.
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, “Çölleşme yüzünden dünyamızın geleceği ve insanlığın gıda güvencesi tehlikededir” ifadelerini kullandığı açıklamasında şu vurguları yaptı:
“Kurak, yarı kurak ve az yağışlı bölgelerde iklim değişikliği ve insan faaliyetleriyle ortaya çıkan çölleşmenin en önemli nedeni ise erozyondur. Ülkemiz topraklarının yüzde 90’ında değişik derecelerde erozyon yaşanmaktadır. Erozyonun en önemli sebebi ise ormanların ve bitki örtüsünün tahrip edilmesidir.
“Tarım alanlarındaki erozyona neden olan en önemli etkenler yanlış sulama, anız yakma, toprağın yanlış işlenmesidir. Aşırı sulama verimli toprakların taşınmasına, tuzlulaşmasına, çoraklaşmasına sebep oluyor. Zaten su zengini olmayan Türkiye’nin aşırı sulama bir yana bir damla suyunu dahi heba etme lüksü yoktur.”
“Dünyada kara alanlarının dörtte biri çölleşme tehdidi altında”
Çölleşmenin, dünyanın geleceği ve insanlığın gıda güvencesi açısından büyük tehlike oluşturduğunu vurgulayan Bayraktar, dünyada her yıl Hollanda’nın üç katı büyüklüğünde bir alanın çölleştiğini belirtti. Dünyadaki toplam kara alanlarının dörtte birinin farklı düzeylerde çölleşme tehdidi altında olduğuna dikkat çeken Bayraktar şunları ifade etti:
“Kurak, yarı kurak ve az yağışlı bölgelerde iklim değişikliği ve insan faaliyetleriyle ortaya çıkan çölleşmenin en önemli nedeni ise erozyondur. Ülkemiz, erozyona en fazla maruz kalan ülkeler arasındadır. Türkiye topraklarının yüzde 90’ında değişik derecelerde erozyon yaşanmaktadır. Erozyonun en önemli sebebi ise ormanların ve bitki örtüsünün tahrip edilmesidir. Toprağın aşırı kullanımı, iklim değişikliği, ormansızlaşma, anız yakma, amaç dışı toprak kullanımı, meraların tarıma açılması, aşırı otlatma, plansız sulama ve eğitimsizlik gibi nedenlerle çölleşmeyi hızlandırmaktadır.
“Ayrıca nüfus artışına paralel olarak gıda, toprak ve suya olan talebin artması, zenginleşmeyle insanların tüketim alışkanlıklarının değişmesi doğal kaynaklar üzerinde baskı yapmakta, bu da çölleşmenin bir başka nedenini oluşturmaktadır.”
Türkiye topraklarının beşte üçü çölleşme tehdidi altında
Birleşmiş Milletler’in ‘Dünya Toprak Yılı’ ilan ettiği 2015’te Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı’nın (TEMA) açıkladığı veriler, Türkiye’deki çölleşmeyi ortaya koyuyor. TEMA raporunda, dünya topraklarının üçte biri (4 milyar hektar arazi), Türkiye topraklarının ise beşte üçünün çölleşme tehdidi altında olduğu belirtiliyor. Bunda, su ve rüzgâr erozyonu gibi doğal etmenler kadar, insan etkisiyle oluşan küresel ısınma, şehirleşme ve aşırı gübre kullanımı gibi hususlar da belirleyici oluyor.
Raporda ayrıca şu hususlara dikkat çekiliyor:
-Hızla artan dünya nüfusunun beslenme ihtiyacını karşılayan tarım arazileri tehdit altında.
-1960’ta kişi başına düşen tarım arazisi 7 dekarken, 2008’de bu 4,5 dekara düştü. 2050 yılında 4 dekara kadar gerilemesi bekleniyor.
-Gelişmekte olana ülkelerde ise bu sayı 1960’ta 3,35 dekarken, 2008’de 1,86 dekar oldu. 2050 yılında 1,35 dekara kadar düşmesi öngörülüyor.
-Avrupa’da her bir saatte 11 hektar tarım arazisi binalarla örtülüyor.
-1960'ta 50 milyon tonun altında olan gübre kullanımı 2010'da 200 milyon tona ulaştı.
-Türkiye topraklarının yüzde 60’ı doğal ve insani nedenlerle risk altında.
-Türkiye'deki arazilerin 5,6 milyon hektarında hafif, 15,6 milyon hektarında orta, 28,3 milyon hektarında şiddetli ve 17,4 milyon hektarında çok şiddetli erozyon görülüyor.
-Tarım arazilerinin yüzde 59’unda, orman alanlarının yüzde 54’ünde, meraların ise yüzde 64’ünde erozyon söz konusu.
-Türkiye'de her yıl 743 milyon ton toprak erozyonla taşınıyor. Bu durum her yıl 0,8 mm, her 12 yılda ise 1 cm üst toprağın kaybedilmesi anlamına geliyor.
-Gıda güvenliği açısından önemli olan meralar hızla kaybediliyor. 1920’lerin başında Türkiye'de arazilerin yüzde 56’sını oluşturan meraların oranı bugün yüzde 19’a geriledi. Mevcut meraların yüzde 70’inde bitki örtüsü zayıf ve verimsiz.
-Gerçek çöllerin, çölümsü steplerin ve çölleşmeye eğilimli alanların bulunduğu, çok kurak, kurak, yarıkurak ve kurakça-yarınemli araziler, dünya üzerindeki karalarının yaklaşık yüzde 41.3’nü kaplamaktadır.
Türkiye’nin yüzde 47’si ‘çok yüksek risk’ grubunda
Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın 2015 yılında çıkardığı çölleşme risk haritasında Türkiye topraklarının yaklaşık yüzde 47’sinin orta ve üzeri 'çok yüksek risk' grubunda yer aldığı vurgulanıyor. Çölleşmenin görüldüğü Konya-Karapınar, Iğdır-Aralık ve Urfa-Ceylanpınar bu bölgeleri kapsıyor.
Tuz Gölü havzası, Ereğli-Karaman bölgesi, Urfa-Ceylanpınar-Mardin-Batman hattı, Eskişehir çevresi ise orta ve yüksek risk grubunu oluşturuyor.