Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde Coca Cola fabrikası açılışına katılması, Türkiye-İsrail ilişkilerini tekrar gündeme getirdi. Geçmişte de İsrail’in Filistin halkını uçaklarla bombaladığı dönemlerde “İşte bunlar İsrail markaları” denilerek listeler yayınlanmış ve bu ürünlerin boykot edilmesini isteyen mesajlar dolaşıma sokulmuştu. Erdoğan’ın Coca Cola fabrikası açılışına katılması, yandaş medya tarafından “meyve suyu fabrikası açılışına katıldı” şeklinde duyuruldu.
Türkiye’nin İsrail’le ilişkileri ise gerçekte Coca Cola fabrikası vb. alanları katbekat aşan, ekonomik, siyasi, ticari, askeri birçok alanlarda sürüyor.
Türkiye-İsrail arasındaki ilişkilerin boyutuna birkaç örnek vermek gerekirse; 2005’te iki günlüğüne İsrail’e giden Erdoğan beraberinde birçok iş adamı da götürmüş, İsrail’e güven vermek için AKP’nin anti-semitizme karşı olduğunu, İran’ın ise tehdit oluşturduğunu söylemişti. Aynı yıllarda İsrail cumhurbaşkanı TBMM’de konuşturulmuştu. Erdoğan’ın iç politika malzemesi olarak kullanmak için yaptığı “One minute” gibi çıkışların nasıl da sahte olduğunu ise iki ülke arasındaki kimi başka ilişkilerde de görüyoruz. Filistin’in bombalanması karşısında “Müslüman kardeşlerimiz zulme uğruyor” edebiyatı yapılırken, İsrail pilotlarının Konya’da tatbikat yaptığı anılmıyor. İsrail’le yapılan ve yaklaşık 2 milyar dolar tutarındaki silah anlaşmalarının yanı sıra, ardından fırtınalar koparılan Mavi Marmara baskını davasının düşürülmesi de güncel örnekler arasında.
Türkiye’nin İsrail’le ticari ilişkileri ise hacimli. 2010 yılının ilk yarısında 1.59 milyar dolar olan İsrail-Türkiye arasındaki ticaret, 2011 yılının ilk yarısında 26% artarak, 2 milyar dolara yükseldi. İsrail Ticaret Odası’na göre, İsrail’in Türkiye’ye ihracatı yüzde 39 artarak 950 Milyon dolara yükseldi ve Türkiye’nin İsrail’e ihracatı yüzde 16 artarak 1.05 milyar dolara yükseldi.
Son olarak ise çalınan Filistin doğalgazının Avrupa’ya transferi konusunda da çalışmalar yapılırken, yıl sonuna doğru anlaşmanın imzalanacağı belirtiliyor. Söz konusu doğalgaz rezervleri Akdeniz’in hem “resmi” Filistin hem de “tarihsel” Filistin sınırları içinde kalan bölgelerinde yer alıyor. Bu doğalgaz projesine daha yakından bakmak, atıp tutulan sözlere karşın İsrail’le çok yönlü ilişkileri göstermeye yetiyor. İsrail, 2000’li yılların başında Doğu Akdeniz’de bir dizi doğalgaz rezervi keşfetti. Noa, Mari-B, Dalit, Tamar, Leviathan, Dolfin, Şimson, Tanin ve Kariş adını verdiği bölgelerdeki doğalgazın 800 milyar metreküp civarında olduğu tahmin ediliyor. Bu ise İsrail’in doğalgaz ihtiyacını 50 yıl boyunca karşılayabilecek kadar çok. Yani İsrail’in bu gazı gasp ederek kullanması durumunda işgal aygıtına büyük bir ekonomik rahatlama getirecek.
Türkiye’nin işgalin sıkılaştırılmasına ortaklığı ise bu gazın Avrupa’ya taşınmasıyla ilgili. Bu gazın kullanılması için üç rota belirlendi. İlki, Kıbrıs üzerinden Yunanistan’a uzanan bir boru hattı. Ancak 7 milyar dolarlık yüksek maliyeti nedeniyle İsrail tarafından tercih edilmiyor. İkinci rota, doğalgazın Mısır’da sıvılaştırılarak gemilerle Avrupa’ya taşınması. Ancak Mısır, bu işlem için var olan tesislerini kendi keşfettiği doğalgaz için kullanacağından bu seçenek de gerçekleşmedi. Son rota ise Türkiye’den geçecek doğalgaz boru hattı. Bunun maliyetinin de 7 milyar dolarlık Kıbrıs rotasına karşın 4 milyar dolar civarında olduğu ifade ediliyor. Basına yansıyan bilgilere göre Türkiye İsrail’den yılda 10 milyar metreküp doğalgaz satın alarak Avrupa’ya transfer etmeyi düşünüyor.
Filistin halkı üzerindeki ablukayı sıkılaştıracak, işgalci gücü kuvvetlendirecek bu proje için “normalleşme” adımlarıyla birlikte görüşmeler yapıldı. Geçen yılın Ekim ayındaki 23. Dünya Enerji Zirvesi’nde Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, İsrail’li mevkidaşıyla bir buçuk saat boyunca bu konuyu konuştu. Bir ay sonra da bu konuyla ilgili bir çalışma grubu oluşturuldu. İlk toplantısını İstanbul’da yapan bu çalışma grubunda iki tarafın uzmanları ve bürokratlarının yer aldığı ifade ediliyor. İsrail Enerji Bakanı Yuval Steinitz, bu boru hattının üç yıl içinde tamamlanabileceğini açıkladı.
Türk sermaye devleti, kamuoyunca çok da bilinmeyen bu projeye imza atarak, Filistin halkının katline ortak oluyor, olmaya devam ediyor. Filistin’den çalınan doğalgazın gelirleri, Filistinlilere savaş ve saldırganlık olarak geri dönecektir. Bundan kuşku duyulamaz. İsrail devleti, Filistin halkını katletmekle kalmıyor, bizzat devlet sözcülerinin ağzından ifade edildiği şekliyle IŞİD gibi katliamcı çeteleri de destekliyor. İşte bu doğalgaz projesi, Ortadoğu halklarının başına emperyalistler tarafından musallat edilmiş İsrail’in güçlenmesine yarayacak.