“Talimatla iş gören hakim tutuklu avukatları cezalandırma peşinde”

Savunma Komitesi, ÇHD ve HHB üyesi tutuklu avukatların davalarına ilişkin basın toplantısı yaparak, mahkemenin özel atanmış bir heyetçe yürütülerek avukatları cezalandırma amacı güttüğüne dikkat çekti.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 17 Aralık 2018
  • 14:17

Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve Halkın Hukuk Bürosu’ndan (HHB) avukatların tutuklu yargılandığı davaya ilişkin açıklama yapan Savunma Komitesi, soruşturma ve dava sürecindeki hukuksuzlukları ortaya koydu.

Saat 13.00’te İstanbul Barosu’nda başlayan basın toplantısında Savunma Komitesi adına açıklama Av. Several Ballıkaya tarafından okundu. 2011’de başlayan avukatları gözaltına alma ve tutuklama operasyonlarının 2013, 2015 ve 2017 yılında devam ettiği hatırlatılan açıklamada, 12 Eylül 2017 günü başlatılan, aynı yılın Kasım ve Aralık aylarında genişletilerek 20 avukatın yargılandığı davaya dönüşen süreç anlatıldı.

 

“Poliste ve hapishanede işkence”

 

İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nın yasal koşulları bulunmadan ve gerekçesiz şekilde verdiği kararla 20 avukatın Ankara, İstanbul ve Diyarbakır’daki ev ve ofislerine polis baskınları gerçekleştirildiği, yasal zorunluluğa rağmen aramalara savcının katılmadığı, eşyalar, savunma evrakları ve bilgisayarlara el koyulduğu belirtilen açıklamada, bunun, söz konusu avukatların her gün adliyede, duruşma salonlarında olduğu bilinmesine rağmen yapılmasına dikkat çekildi. Gerekli değilken 9 gün boyunca gözaltında tutulan avukatların gördüğü psikolojik ve fiziki işkencenin raporlarla da ortaya konduğu hatırlatılan açıklamada tutuklanan 17 avukatın uzaktaki ayrı hapishanelere dağıtıldığı ifade edildi. Hapishanede tecrit ve işkenceye maruz kalan avukatlardan Engin Gökoğlu’nun kolunun kırıldığı da eklenen açıklamada avukatların ilk duruşmaya ancak 1 yıl sonra, 10 Eylül 2018 tarihinde çıkarıldıkları söylendi.

 

“Tekrar tutuklanabilmeleri için tahliyeleri geciktirildi”

 

5 gün süren yargılamanın ardından mahkeme heyetinin dosyadaki delil durumu, suç vasfının değişmesi ihtimali, sanıkların avukat olması, tutukluluk süresi ve AİHM içtihatlarını göz önüne alarak oy birliğiyle tüm avukatları tahliye ettiği hatırlatılan açıklamada, sonraki sürece dair şunlar belirtildi: “Mahkeme kararı saat 22.00’de açıklanmasına karşın Silivri Cezaevi’nde tutulmakta olan 9 avukatın tahliyesi sabaha kadar bilinçli bir şekilde gerçekleştirilmedi. Ailelerin ve avukatlarının cezaevi önünden karşılamasına dahi olanak verilmeden tahliye kararından 8 saat sonrası cezaevi jandarması tarafından otobanda, önceden belirlenen yere uzak bir mesafede bırakıldılar. Aynı şekilde İstanbul Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutulmakta olan 8 avukat da 6 saat bekletilerek, sabaha karşı 4.30’da serbest bırakıldılar. Tahliyedeki gecikmenin nedeni çok kısa bir süre sonra yeniden verilen tutuklama kararı ile anlaşılmış oldu.”

Tahliye kararına 3 saat sonra yapılan itiraz üzerine İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin 15 Eylül günü saat 16.30’da 12 avukat hakkındaki tahliye kararını geri aldığı ve usulde olmamasına rağmen “tutuklamaya dönük yakalama kararı” çıkardığı belirtilen açıklamada, buna gerekçenin ise “dosyadaki delil durumu, kuvvetli suç şüphesi ve verilmesi beklenen ceza” olarak gösterildiği aktarıldı.

 

“Tahliye kararı veren heyet dağıtıldı”

 

“On saat içinde aynı mahkemenin verdiği birbirine tamamen zıt bu iki kararı mahkeme heyetinin özgür iradesi ile verdiğine inanmak mümkün değildir” denilen açıklamada avukatlar Aytaç Ünsal, Behiç Aşçı, Engin Gökoğlu ve Aycan Çiçek’in 16 Eylül günü isim olarak İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi, fakat heyet olarak İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi hakimleri tarafından tutuklandıkları belirtildi. Av. Selçuk Kozağaçlı’nın ise İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 17 Eylül mahkeme başkanlığını hakim Akın Gürlek’in yaptığı heyet tarafından tutuklandığı, tüm avukatların müdafileri olmadan tutuklandıkları eklendi.

Avukatların tekrar tutuklanmasının ardından tahliye kararı veren İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin dağıtıldığı, başkanının asliye ceza hakimi, bir üyesinin de ticaret mahkemesi hakimi yapıldığına dikkat çekilen açıklamada İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti yerine tutuklama kararı veren 26. Ağır Ceza Mahkemesi hakimlerinin başkan ve üye olarak atandığı ifade edildi. Yeni heyetin avukatlara dahi haber vermeden duruşma yeri ve gününü değiştirdiği, yeni tanıkların dinlenmesi için çağrı yaptığı belirtilen açıklamada “Bu süreçte yaşananların yeni atanan heyetin bağımsız ve tarafsız olmadığını gösterdiği gerekçesi başvurduğumuz reddi hakim talebimiz reddedilmiştir” denildi.

 

Mahkeme başkanının tanıkları yönlendirdiği bir “yargılama”

 

3-5 Aralık 2018 tarihlerinde Silivri Hapishanesi görülen duruşmalarda yaşanan hukuksuzluk ise şöyle anlatıldı: “Sanıklar itirafçıya tanıtılarak teşhis etmeye yönlendirilmiş, itirafçı tanığın hatırlayamadığını söylediği olaylar yönlendirici tariflerle ve sorularla anlattırılmaya çalışılmış, sanık müdafilerinin soru sorması engellenmiş, müdafilerin soruları üzerine itirafçının yalan söylediğinin ortaya çıkması üzerine soru soran avukat duruşma disiplinini bozduğu gerekçesi ile duruşma salonundan çıkarmıştır. İtirafçıların müdafilere yönelik hakaret ve ithamlarına sessiz kalınmış, buna tepki gösteren avukatlar ise duruşma salonundan atmakla tehdit edilmiştir. Belirtilen tablo ile duruşma yürütmekte ısrar eden mahkeme heyeti sanık müdafilerinin her itirazına karşı duruşmadan çıkaracağı uyarısı yapmış, üç avukat hakkında duruşmadan çıkarma kararı vermiş, heyet hakkındaki ret gerekçelerini açıklamak isteyen sanıklar hakkında duruşma salonundan çıkarma ve duruşmanın izleyicisiz yapılmasına karar vermiştir. Sanıkların duruşma salonundan çıkarılması kararına karşı müdafiler zorunlu olarak duruşma salonundan çıkmış ve dinlenmesine önceden karar verilmemiş olan itirafçı tanık sanıkların ve müdafilerinin yokluğunda dinlenmiştir. Duruşmanın ikinci günü heyetin yargılamayı tarafsız şekilde yürütmediği itirazı ileri sürülmüş, mahkeme heyeti oy birliği ile ret talebini geri çevirerek yargılamayı sürdürmüştür.”

Tüm bu yaşananların “görünüşte bir yargılama ile cezalandırma yoluna gidileceği” görüntüsü ortaya çıkardığına dikkat çekilen açıklamada savunmanın, yargılamanın dışında bırakıldığı ifade dildi.

Açıklamanın okunmasının ardından Av. Güçlü Sevimli söz alarak yargının AKP ve Erdoğan’ın doğrudan talimatıyla hareket ettiğini, İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bunun en üst seviyede yaşandığını vurguladı. Hakim Faruk Özsu’dan bir alıntı okuyan Sevimli, Özsu’nun hakimler için kullandığı “taşranın kültürel ve davranış kodlarına hapsolmuş, güce tapan, toplum ve birey düşmanı, anti-entelektüel, ortalamacı, ahlakçı, asosyal bir cemaattir” tanımlamasının 37. Ağır Ceza Mahkemesi başkanı Akın Gürlek’i tarif ettiğini ifade etti. Gürlek’in, avukatların yeniden tutuklanması, hiç tahliye edilmeden ve en üst sınırdan cezalandırılmaları için özel olarak görevlendirildiğini vurgulayan Sevimli, böylesi bir yargı pratiğinin 12 Eylül yargılamaları ve “FETÖ”nün yaptığı yargılamalarda dahi görülmediğini ifade etti. Sevimli son olarak tüm bunlara rağmen meslektaşlarının yanlarında olacaklarını vurguladı.

 

“Avukatlık pratikleri nedeniyle hedefteler”

 

Av. Çiğdem Akbulut da 12 Eylül 2017’de başlayan operasyonda hiçbir usul kuralına uyulmadığına, tutuklu avukatlar ve müdafilerine düşman hukukuyla yaklaşıldığına dikkat çekti. Avukatların maruz kaldığı bu hukuksuzluğun nedeninin, onların avukatlık pratiği olduğunu vurgulayan Akbulut, gerçek nedenin Soma Katliamı, polis tarafından katledilen Berkin Elvan ile Dilek Doğan davalarında ve devrimcilerin avukatı olmalarında yattığını vurguladı. “Tanıklar”ın bundan başka da hiçbir bilgisi olmadığını söyleyen Akbulut, yapılan “tanıklığın” da avukatların kendisine gözaltında işkence görüp görmediğini sormasından ibaret olduğuna dikkat çekti.

 

Kızıl Bayrak / İstanbul