Türk sermaye devletinin emperyalistlerin çıkarlarına bağlı olarak dinci çetelerle kurduğu işbirliği katliamların önünü açarken, sözde “güvenlik önlemi” adı altındaki uygulamalar da katliamlara engel olmayı değil, toplumsal muhalefeti ezmeyi amaçlıyor. Bunun son örneği Suruç Katliamı’nda sorumluluğu bulunan polisin “ihmali” üzerine mahkemenin aldığı kararda ortaya serildi.
Katliamda polisin sorumluluğunun ortaya çıkmasına rağmen, Suruç İlçe Emniyet Müdürü hakkında “görevi ihmal ve kötü kullanma” suçuyla ödül gibi 7,500 TL cezaya hükmeden mahkemenin gerekçeli kararı açıklandı. Mahkemenin gerekçeli kararında, polisin uyarılara ve mahkeme kararına rağmen gerekli önlemleri almadığının altı çizildi.
Gerekli önlemleri almadığı ortaya çıkan aynı polis ise, “önlem” adı altında katliam öncesinde SGDF’lilere keyfi “arama” ve “kontrol” dayatmalarında bulunmuştu.
Daha önce serbest bırakılan saldırgan aranıyordu
Katliamı gerçekleştiren Abdurrahman Alagöz’ün daha önce El Kaide’ye yönelik soruşturma kapsamında ifadesinin alındığı ortaya çıkmıştı. Gerekçeli kararda; 20 Temmuz 2015’te gerçekleştirdiği Suruç Katliamı öncesinde de Suruç Emniyet Müdürlüğü’ne Alagöz’ün “terör nitelikli kayıp şahıs” olarak bildirildiği ve Urfa Emniyet Müdürlüğü tarafından 17 Temmuz’da “canlı bomba saldırısı”na karşı önlem alınması uyarısı yapıldığı yer aldı.
Mahkeme kararına rağmen gerekli önlem alınmadı
Buna paralel olarak Suruç Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılan başvuru üzerine, Suruç Sulh Ceza Hakimliği’nin 8 Temmuz - 8 Ağustos tarihlerinde katliamın yaşandığı bölgeyi de kapsayan alanda arama kararı aldığına değinilen kararda, bütün bunlara karşın katliam öncesinde gerekli önlemlerin alınmadığı belirtildi. Kararda, SGDF’nin açıklama yapacağı Amara Kültür Merkezi’ndeki “önlemler”e ilişkin şu ifadeler kullanıldı: “Suruç Sulh Ceza Hakimliğinin vermiş olduğu arama kararının Amara Kültür Merkezi’nin olduğu cadde ve sokağı kapsaması, merkezin tek girişinin olması, sanığın görev ve sorumluluğunda olmasına rağmen merkez önünde gerekli tedbirleri almayıp içeriye girenlerin kimlik kontrolü ve üst aramasını yaptırmayarak görevinin gereklerini yapmakta ihmal göstermesi ve bu sebeple dışarıdan gelen canlı bombanın park içerisine girerek kendini patlatması sebebiyle savunmalarına itibar edilmemiştir.”
“Önlem” adı altında SGDF’lilere baskı yapılmıştı
Kobanê’ye yardım amacıyla SGDF tarafından başlatılan kampanya doğrultusunda kentte yapılacak kamp öncesi Suruç’ta 20 Temmuz günü basın açıklaması yapılacaktı. Sermaye devletinin sözde “emniyet” ve “güvenlik” güçleri bunca tehdide rağmen katliamın önünü açarken, “önlem” adı altında da Suruç’a gelen SGDF’lilerin otobüslerini iki kere durdurmuş, “kimlik” ve “arama” dayatmalarında bulunmuştu.