Açılışını dinci-gerici AKP’nin daimi şefi Tayyip Erdoğan’ın yaptığı 19. Milli Eğitim Şurası, AKP’nin eğitim alanını baştan aşağıya gericileştirme hedeflerine sahne oldu.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) İzmir 1 ve 3 No’lu şube başkanları, Milli Eğitim Şurası’nda alınan kararları ve Şûra’dan yansıyanları gazetemize değerlendirdiler.
“Şura kararlarını engellemek için fiili-meşru mücadele”
Eğitim Sen İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Bahri Akkan: Milli Eğitim Şuraları’nda alınan kararlar Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) yol gösterici ve tavsiye niteliğinde kararlar olmasına karşın bu şurada, siyasal İslam’ın TÜRGEV eliyle eğitimi şekillendirme operasyonu olduğu görüldü.
Alınan kararların önemli bir bölümünün gelecek tepkilere göre uygulanma ihtimali yüksektir. Alınan karalar içinde din derslerinin ana sınıflarına kadar indirilmesi AİHM kararlarının aksine zorunlu din derslerinin liselerde haftada 2 saate çıkarılması ve ilkokullarda 1. sınıftan itibaren okutulması yer almıştır. Şura’da ölümü gösterip sıtmaya razı etme taktiği kullanılmış, karma eğitimin kaldırılması tartışmalarının gölgesinde siyasal İslam’ın ana sınıflarına kadar indirilmesi kararlarının alınması sağlanmıştır. Bu yılki şûrada amaçlananlardan biri de özel okullara teşviktir. Bu şartlarda okumak istemeyenler özel okullara gitsin demektir. Şura, demokratik bir katılımla gerçekleştirilmemiştir. Yandaş kurum ve kuruluşların hegemonyasında gerçekleşmiştir. Özellikle yandaş sendikaların belirleyici olduğu bir süreç yaşanmıştır. Eğitim Sen bu süreçte kendi görüş ve önerilerini kamuoyuyla paylaşmış, yaşananın bir orta oyunu olduğunu gösterdikten sonra şura çalışmalarının son aşamasında süreçten çekilmiştir. Bu çekiliş şura kararlarına karşı yeni bir mücadelenin başlangıcı ve ilk adımı olacaktır. Bu sürecin ortaklarının teşhiri ile başlayacak eylem ve etkinliklerle şura karalarının uygulanmaması için fiili-meşru olarak elinden gelen mücadele hattını örme kararlılığını gösterecektir. Şura kararlarının uygulanmasını engellemek eğitimin özneleri olan veli, öğrenci ve eğitim emekçilerinin ortak mücadelesi ve kararlı karşı duruşlarıyla mümkündür. Eğitim Sen olarak şura kararlarından emekçilerin aleyhine olanların uygulanmaması için fiili-meşru ve hukuki her türlü mücadeleyi kararlılıkla gösterecektir. Bu mücadelede velilerin ve öğrencilerin sürece katılımını sağlamak Eğitim Sen’in görevleri arasında olacaktır.
“Milli Eğitim Şurası demokrasi oyunudur”
Eğitim Sen İzmir 3 No’lu Şube Başkanı Ümit Akıncı: Önümüzdeki 4 yılın eğitim politikalarının belirlendiği 19. Milli Eğitim Şurası 2-6 Aralık 2014 tarihleri arasında Antalya'da gerçekleşti. Şuraya, geniş katılımıyla ve geniş yelpazedeki tartışmalarıyla “demokratik” bir hava verilmeye çalışılsa da Cumhurbaşkanı'nın şuranın ilk gününde yaptığı konuşmasında “Bizim bazı sıkıntılarımız var hâlâ. Bu sıkıntıları anaokulundan başlayarak bir hayat tarzı sunarak yeneceğiz.” şeklinde ifadelere yer vermesi aslında şuranın amacını ve işleyişini ortaya koymaktaydı. İlk önce belirtmeliyiz ki, şura sadece tavsiye niteliğinde bazı görüşler oluşturması itibariyle egemenlerin “demokrasi oyunu”na hizmet etmektedir. Yaratılmak istenen hayat tarzı anaokulundan başlayarak, dini gericilikle örülmüş bir hayat tarzıdır. Sormayan, sorgulamayan, yaşamında akıl ve bilime yer vermeyen, toplumsal yaşamda erkek kadın eşitsizlik uçurumunun büyüdüğü, çocukların dahi cinsel obje olarak görüldüğü, çocuk gelinler ve çocuk işçilerle dolu bir toplum yaratılmak istenmektedir. Zorunlu din dersi, Osmanlıca dersi ve değerler eğitimi adı altındaki uygulamalar hep bu yöndedir. Çocuklarını böyle bir eğitim ve öğretime maruz bırakmak istemeyen velilere ise üstü kapalı olarak özel okullar adres gösterilmektedir. Devletin özel okullara verdiği teşvikler ve sağladığı kolaylıklar, sermayenin eğitim öğretim alanındaki değerlenmesini hızlandırmakta, görece daha “nitelikli” eğitim öğretim hizmetine emekçi kesimlerce erişimini daha da kısıtlamaktadır. Şura kararları hayata geçtiğinde ilk önce emekçilerin çocuklarını vuracaktır. Yani geleceğin emekçi sınıfı şekillendirilmektedir. İş cinayetleri için “fıtrat”, düşük ücretleri için “Allah’a şükür” şeklinde yaklaşımlar sergileyen bir emekçi topluluğu yaratılacaktır bu eğitim öğretim sistemi ile.
AKP'nin yürüttüğü ekonomik politikalar neticesinde bugün toplumun varlıklı ve yoksul kesimleri arasındaki makas öylesine açılmıştır ki, toplumun en zengin yüzde 20’lik kesimi toplam gelirin yarısını almaktadır. Toplumdaki 22 milyon insan aylık 527 TL ile geçinmektedir. Toplumsal eşitsizliklerin günden güne artmasına itiraz etmeyen, soru sormayan bir sınıf yaratmanın en etkili yollarından birisidir, dini motiflerin yaşamın her alanına sızması.
Demokratik öz yönetime sahip, eşitlikçi, sınıftan yana, bilimsel temellere dayanan eğitime sahip okullarımızı yaratacak olan tüm kesimlerle birlikte yükselteceğimiz mücadeledir.
Kızıl Bayrak / İzmir