Devrimci tutsaklara yönelik olarak başlatılan yayın yasağına karşı dışarda tepki örgütleyen sol basınla yayın yasağı ve buna karşı örgütlenen mücadeleyi gazetemize değerlendirdiler...
Özgür Gelecek: Kalemimizi ve objektifimizi her daim ezilen halktan yana tutacağız
Hapishanelere getirilen/dayatılan bu yas(AK)ların amacı sadece tutsaklara giden yayını kesmek değildir. Tecrit-tredman politikasının bir parçası olan bu yas-AK-larla devrimci, sosyalist ve yurtsever tutsakları kimliksizleştirmek ve kişiliksizleştirmek isteyen devlet, bu dayatmalarını geçmişten bu yana envai çeşit politikalarla sürdürmektedir. Tutsakları sadece bedenen değil esas olarak düşüncelerini hedef alan bu uygulama, devletin hapishaneler politikasının ana temelini oluşturmaktadır. İnfaz yasaları disiplin cezaları vb. tüm uygulamalar bu kapsam içine girmekte ve ideolojik ve politik bombardımana dönüşmektedir. Bu yasakların diğer hedefinde ise devrimci, sosyalist ve yurtsever basın durmaktadır. Devlet esasta bu yas-AK-ları işçilere, emekçilere, ezilen ve yok sayılan halk kitlelerine, ezilenin ezileni kadınlara, eğitim hakkı gasp edilen gençlere, Rojava’da ve Kobanê’de verilen destansı direnişlere getirmektedir. Çünkü devrimci yurtsever sosyalist basın gerçeklerin savunucusudur ve gerçeklerin devrimci olduğu ilkesi ile hareket eder. Bu kapsamda sansür vb. saldırılarda bu kapsama girmektedir. Aynı zamanda devletin yayın yasağı ile ortaya attığı “örgütlerle ilişkilerini kesmek” tespiti ile özgür basın hedef alınmakta ve saldırılar devlet eliyle meşrulaştırılmaktadır. Bizler her zaman olduğu gibi içeride hücreleri dışarıda ise yas-AK-ları zorlayarak bu saldırıları devrimci dayanışmayla püskürtmüş bulunmaktayız. Buradan bir kez daha bildiriyoruz, bizler Özgür Gelecek emekçileri olarak kalemimizi ve objektifimizi her daim ezilen ve yok sayılan halktan yana tutacağız. Gerçekleri halk kitlelerinde örgütlemenin misyonu ile gerçekler devrimcidir şiarını her türlü baskı ve saldırılara karşı haykıracağız.
Meydan Gazetesi: Duvarları beraberce yıkmalıyız!
Son günlerde, devletin devrimcileri yıldırmak, onları toplumdan, dahası yaşamın kendisinden uzaklaştırmak ve tecrit etmek için giriştiği saldırı silsilesine yeni bir halka daha eklendi: Yayın yasağı! Bizler biliyoruz ki, devletin uyguladığı bu yasak, sadece içerideki devrimci tutsakları değil, aynı zamanda dışarıdaki devrimcileri de hedefliyor. Devlet bir yandan, içerideki tutsakların dışarı ile bağlantısını kesmek sureti ile onlara tecrit uygularken, dışarıdaki devrimcilerin yayınlarını içeriye sokmayarak ötekine de “farklı” bir tecrit uyguluyor!
Devletin, devrimci tutsaklara yönelik uyguladığı yalnızlaştırma politikasına uzun zamandan beri aşinayız. F tiplerinden, görüş yasaklarından sağlık ihtiyaçlarına ulaşamayan hasta tutsaklardan ötürü aşinayız! Fakat biliyoruz ki, devletin tüm tecrit politikalarına karşı, devrimci basının arasındaki dayanışma en büyük silahımız olmuştur, olacaktır. Gerek içeride uygulanan, gerekse dışarıda uygulanan tecride karşı tüm devrimci kurumlar ile yayınlar omuz omuza mücadele etmeli ve aramıza örülmeye çalışan duvarları beraberce yıkmalıyız!
Devrimci basın susturulamaz!
Dayanışmayla!
Kaldıraç: Yasağa karşı ortak refleks önemli
Tutsakların dışarı ile bağ kurmalarında önemli bir işleve sahip olan devrimci yayınların alınmasının engellenmeye çalışılması ilk defa olmuyor. Ancak bu defa, kapsamlı bir şekilde ve tamamen keyfi biçimde tüm yayınların yasaklanması gündeme getirildi. Egemenler, büyük bir korku ile yaşıyorlar ve her direniş odağını bastırmak istiyorlar. Elbette, devrimci tutsaklar bu direnişin en önemli ve ileri gücünü oluşturuyor. Saldırıları şaşırtıcı değil.
Bu yasağa karşı, devrimci basının hızlı bir şekilde ortak refleks ortaya koymasını önemli buluyoruz. Kısa sürede dışarda gerçekleştirilen eylemler ve kamuoyu yaratma çabası ile, tutsakların içerdeki eylemleri ile yasak kalkmış oldu. Ancak, her yerde olduğu gibi, kendi hukuklarını dahi yok sayan keyfi yaklaşımlar sürdükçe, yayın yasağı şeklindeki saldırı tekrar gündeme gelebilir. Devrimci basının oluşturduğu bu birliğin, konunun takipçisi olamaya devam edeceğini düşünüyoruz.
Atılım: Saldırıları, tüm toplumsal mücadele güçleriyle ortak püskürteceğiz!
Hapishanelerde tutsaklara yayın verilmemesi uygulaması iki temel özgürlük gaspı anlamına gelmektedir. Devrimci, sosyalist ve Kürt tutsakların dışarıyla olan tüm bağlarının kesilmesi, düşüncelerinden uzaklaştırma saldırısıdır. Çok uzun yıllara varan hapis cezalarıyla, özgürlükleri elinden alınan siyasi tutsakların, haber alma, düşüncelerini paylaşma haklarının gaspıyla, toplumsal ve siyasi hayattan tamamen koparılmak istenmektedir. Faşizmin, savaş hukukuna dayalı verdiği hapis cezaları, baskıcı, asimilasyoncu devlet düzenine öfkeyi ve tepkiyi bastıramıyor.
Bu baskı politikalarının bir diğer unsuru da sol, sosyalist ve Kürt basınına yönelik sansürdür. AKP hükümeti, sömürü ve soygun düzenini, ezilenlerin sesini kısarak, sansür kararnameleri çıkararak sürdürme niyetinde. Sansür yasaklarını her geçen gün genişletiyor. Devletin ve AKP Hükümeti'nin "Yeni Türkiye"sinden anlaşılanın, baskı ve yasaklarla, toplumu sindirmek, devlete ve AKP hükümetine karşı en küçük itiraz, muhalif sesleri susturmaktır.
Yayın hayatını 20 yıldır sürdüren Atılım olarak, bu tür saldırı ve sansür yasaklarıyla çok karşılaştık. Ezilenlerin sesi ve kürsüsü olmaya devam ettik. Sadece Atılım değil, özgür basının birçok bileşeni bu konuda oldukça fazla deneyime sahiptir. Bu sansür ve tecrit, ezilenlerin eşitlik, özgürlük, adalet mücadelesine yönelik olduğu açıktır. Saldırıları, tüm toplumsal mücadele güçleriyle ortak püskürteceğiz. Sokak infazları, bombalamalar, yasaklamalar, tutuklamalar özgür basını susturamadı, şimdi de susturamayacaktır.
Siyaset: Tecridi ve sansürü birlikte kıracağız
İçerde yükselen toplumsal muhalefet, dışarıda sürüklendiği “savaş suçlusu” pozisyonu AKP iktidarını köşeye sıkıştırıyor. Sıkışan ve çıkış yolu bulamayan AKP korkuyor ve korktuğu için saldırıyor. Devrimci tutsaklara yönelik yayın yasağı da bu korku dünyasının hastalıklı bir sonucu.
Bu yayın yasağı saldırısının öncelikli hedefi, elleri kolları bağlı, hücrede iken bile korktukları, devrimci duruşlarını ve mücadeleye bağlılıklarını sarsamadıkları mahpus yoldaşlarımızın dışarıdaki dünyayla bağlantısını kesmek, ekmek ve su kadar yaşamsal olan düşünsel iletişim ve üretimlerini engellemektir.
Ama devrimci tutsakların, aile ve yakınlarının, devrimci/demokratik güçlerin elbirliğiyle yürütülecek direnişiyle; bugüne kadarkiler gibi devletin bu yeni tecrit, madden ve manen imha saldırısının da boşa çıkarılacağından kuşkumuz yok.
Bu yasakçılık uygulaması, aynı zamanda halkın hak ve özgürlüklerine, demokratik kazanımlara, düşünce ve ifade özgürlüğüne yöneltilmiş bir saldırıdır. Bu bakımdan tüm demokrasi güçlerinin bu saldırıya karşı ortak bir mücadele yürütmesi elzemdir.
Devrimci tutsaklar onurumuzdur!