Kapalı alanlarda sigara içmenin, içki satışının yasaklandığı, “geleneksel aile yapısına aykırı” olduğu iddiasının arkasına saklanarak gerici birçok uygulamanın gündeme getirildiği AKP iktidarı döneminde alkol, esrar gibi nedenlerle hastanelere başvuran hasta sayısında rekor düzeyde artış olduğu ortaya çıktı. Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun TBMM’de bir soru önergesine verdiği yanıtla açığa çıkan sonuçlara göre, bu nedenlerle 2004 yılında ayakta tedavi gören hasta sayısı 11 bin 239, yatarak tedavi görenlerin sayısı bin 517 iken, 2012’de ise ayaktan hasta sayısı 218 bin 515, yatan hasta sayısı ise 8 bin 783 oldu.
Alkol ve uyuşturucu bağımlılığı nedeniyle tedavi olmak isteyenlerin 2002-2013 yılları arasındaki sayısına ilişkin soruya Sağlık Bakanı’nın yanıtı “Bakanlığımızca böyle bir istatistik tutulmamaktadır” oldu. Sağlık Bakanı’nın cevaplarına bakılırsa, 1 Ocak 2012-31 Aralık 2012 arasında polikliniklere, kamu, üniversite ve özel hastanelere alkol nedeniyle başvuran hasta sayısı 21 bin 536, toplam yatan hasta sayısı ise 2 bin 937. Opiat nedeniyle hasta sayısı 65 bin 376, toplam yatan hasta sayısı ise 3 bin 895.
Yine esrar nedeniyle hasta sayısı 92 bin 404 iken toplam yatan hasta sayısı ise 409’dir. Mix madde nedeniyle hasta sayısı 25 bin 478 olurken toplam yatan hasta sayısı bin 252 olmuştur. Alkol, opiat, esrar, benzodiazepin ve türevleri, kokain, kafein ve diğer stimülanlar, halisinojenler, tütün, uçucular ve mix madde nedeniyle hasta sayısı bir yılda 218 bin 515’tir. Bir yılda yatan toplam hasta sayısı ise 8 bin 783 olmuştur.
Sağlık Bakanı’nın verdiği bilgilerle, kamu hastanelerindeki tedavi merkezlerine alkol bağımlılığı nedeniyle başvuran hastaların sayısı ve yaşı da açığa çıkmıştır. 7 bin 287 hastanın bu sonuçlara göre tedavi merkezlerine başvurduğu açığa çıkmaktadır. Başvuranlarda en yüksek oran ise 45-49 yaş arasıdır.
Bu sonuçlar içkiye ve sigara savaş açan AKP’nin gerçekte bağımlılık yaratan “kötü alışkanlıklara” hiç de savaş açmadığını göstermektedir. Uyuşturucunun neredeyse ilkokul düzeyine düşmesi bu konuda fikir vermektedir. Kaldı ki madde bağımlılığına karşı mücadelenin temel koşullarından olan önlenebilir sağlık hizmetlerinin işçi ve emekçilere ne kadar uzak, böylesine kuruluşların ne kadar az ve donanımsız olduğu da bilinmektedir.