İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) verilerine göre hapiste 604’ü ağır olmak üzere bin 600’ü aşkın hasta mahpus buluyor. Yine İHD'nin raporlarına göre, 2020’de 27, 2021’de 13 hasta tutuklu hapishanelerde yaşamını yitirdi. Adli Tıp Kurumu (ATK) ise kamu hastanelerinin verdiği “cezaevinde kalamaz” raporlarını yok sayarak, hasta tutukluların yaşam hakkını ihlal ediyor. Öte yandan cezaları bitmesine rağmen "kantin alışverişi yapmadığı", "sıkça oda değiştirdiği" gibi gerekçeler ile yüzlerce tutuklu infazı yakılarak tahliye edilmiyor. Hapishane İdaresi Gözlem Kurulları ve ATK'nin tutuklu ve hasta tutuklular ile vermiş olduğu kararların siyasi olduğu ifade edilirken, hukukçuların bu konuda yaptığı tüm başvurular ise sonuçsuz kalıyor.
Yaşanan bu hak ihlalleri karşısında tutsak yakınlarının, hapisteki ağır hasta ve infazları yakılarak, tahliye edilmeyen tutsakların serbest bırakılması için Diyarbakır Barosu hizmet binasında başlattıkları Adalet Nöbeti 15'inci gününde devam ediyor. Bu ailelerden biri de "bol su içebilir" denilerek tahliye edilmeyen 26 yıldır hapiste olan Sıddık Güler'in ailesi.
81 yaşında
Mehmet Güleş’in Mezopotamya Ajansı’nda yer alan haberine göre İHD'nin ağır hasta mahpuslar listesinde yer alan Sıddık Güler, 81 yaşında. Şu anda İskenderun T Tipi Kapalı Hapishanesi’nde bulunan Güler, midesi ve bağırsaklarının yarısı alınan, iki bacağı olmadığı için yaşamını tekerlekli sandalyede sürdüren ve 12 Kasım’da ilaçları verilmediği için yaşamını yitiren Bangin Muhammed ile aynı koğuşta kalıyordu.
Refakat başvurusu rededdildi
Hapishane hayatı 1994’te başlayan Güler, Diyarbakır, Yozgat, Aydın, Siirt, Mardin ve Antep hapishanelerinde kaldı. Güler, bu süre içinde 2 defa anjiyo oldu, bir defa da görme bozukluğu nedeniyle göz ameliyatı oldu. Hipertansiyon, iltihaplı eklem romatizması bulunan Güler, tekerlekli sandalyeye bağlı yaşamını sürdürüyor. Yaşına bağlı hastalığı gün geçtikçe ağırlaşan Güler, 10 Şubat 2021’de ise koronavirüse yakalandı. Kandıra 2 Nolu F Tipi Kapalı Hapishanesi’nde bulunan oğlu Habib Güler’in refakatçi olmak için yaptığı başvuru da kabul edilmezken, koğuş arkadaşlarının yardımıyla yaşamını sürdüren Güler’in tüm tahliye talepleri ise reddediliyor.
Ret gerekçesi: Bol su içebilir
Güler için en son yapılan tahliye başvurusu ise skandal bir gerekçe ile reddedildi. İHD Diyarbakır Şubesi, Güler’in tahliye edilmesi için 6 Eylül'de İskenderun Cumhuriyet Başsavcılığına başvuru yaptı. Başvuruyu kabul eden savcılık, 4 Kasım’da cezaevi idaresinden konu ile ilgili bilgi istedi. İdare ise Güler’in 1 Ağustos 2021’de götürüldüğü İskenderun Devlet Hastanesi’nin Acil Polikliniği’nin vermiş olduğu reçeteyle savcılığa cevap verdi. Sadece bir pratisyen hekimin imzasının bulunduğunu reçetede ise "Tetkikleri yapılan hastanın bir sıkıntısı yok. Bol su içmesi önerilir" şeklinde skandal bir ifade yer aldı. İdarenin cevabını alan savcılık, İHD’nin yapmış olduğu tahliye başvurusunu reddetti.
Bir yıldır görüşemiyorlar
Eşinin kalbinden ameliyat olduğu zaman da ailesiyle görüştürülmediğini ifade eden Hasine Güler, “Diyor ki şalvarımı bana vermiyorlar, külahımı vermiyorlar. Şalvar, Diyarbakır şalvarıdır, gerilla şalvarı da değil. Sadece iki takım elbise dışında elbise vermiyorlar. Ona su iç iyi olursun demişler. Kalbinden iki defa ameliyat oldu. Hastaneye gittik, hasta yatağındaydı, yanı başında iki asker bekliyordu. Biz görüşmek istedik izin vermediler, ‘yasaktır’ dediler. Salgından dolayı görüşe gidemiyorum, çocuklar ziyaretine gidiyor. Bir yıldır görüşmedim. Önceki yıl gittiğimde tekerlekli sandalyedeydi. Arkadaşları ona yardım ediyor, durumu biraz iyi olduğunda o kendi ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyor. Abdest alıp, namaz kılmayı kendisi tek başına yapıyor. Namazlık olarak bez parçası kullanıyorlar” diye konuştu.
“Adalet için geldik”
Eşinin hastalığının Diyarbakır Hapishanesi’nde başladığını aktaran Güler, 17-18 yıldır eşinin cezaevinde hastalıklarla boğuştuğunu dile getirerek, “Adalet istiyoruz, bizim için de insan hakları geçerli olsun. Bu dili Allah bize verdi. Biz Kürt’üz, dilimiz de Kürtçedir. Biz hasta tutuklularımızın serbest bırakılmasını istiyoruz. Kanunları hasta tutukluların içeride kalmasına müsaade ediyorsa, demek ki Türkiye’de kanun yok” ifadelerini kullandı.
“Sesinin duyulmasına sevinmiş”
Eşini en son salgının başladığı 2019 yılında ziyaret ettiğini ifade eden Güler, “Ben onu koronadan önce ziyaret ettim. O zaman tekerlekli sandalyedeydi. Korona nedeniyle ben de o zamandan beri ziyaret edemedim. Ben de hastayım. Sırtım ağrıyor, gözlerim görmüyor. Kendimde yolculuk yapma gücünü bulamıyorum. Önceleri telefonla görüşmemize salgın nedeniyle izin vermiyorlardı. En son iki hafta önce telefonla görüşebildik. Bizim burada oturduğumuzdan haberi yok, ama arkadaşları ona kendisinin basında çıktığını söylemiş. Sesinin duyulduğuna sevinmiş. 3 yıldır görüşe gidemedim. En son telefon görüşünde rahat olmadığını, karantinada olduğunu söyledi” şeklinde konuştu.
“Serbest bırakın” çağrısı
Eşinin ve diğer hasta tutukluların tedavi olmaları için serbest bırakılması talebini yineleyen Güler, “Elimizden ne geliyorsa onu yapacağız. Bize bir çare bulunsun. Cezaevinde onlara bir şey olursa ne yaparız” diye ekledi.