Üretim araçlarının özel mülkiyeti ve ücretli emeğin sömürüsüne dayalı bir sistem olan kapitalizmde servet sefalet kutuplaşması kaçınılmazdır. Bu, kapitalizmin doğasından kaynaklanan vahim sorunlardan biridir. Bu sistemde azınlığın zenginliği ancak çoğunluğun yoksulluğu pahasına mümkündür. Diğer bir ifadeyle kapitalizmde zenginlik yoksulluğu, bolluk sefaleti arttırır. Birinin artışı ötekine bağlıdır.
Uzlaşmaz sınıf çelişkilerinin de kaynağı olan bu olgu, kapitalizmin insan soyunun başına gelmiş geçmiş en büyük felaket olduğunu kanıtlar. Ama bu aynı olgu, nihai kurtuluşun objektif koşullarını da hazırlıyor. Felaketin vardığı boyut, insan soyunun sömürü, eşitsizlik ve ücretli kölelikten kurtuluşunu, yani sosyalizmi zorunlu kılıyor. Aksi halde sistemin üretebileceği tek şey barbarlık içinde çöküştür!
***
Kapitalizmin bu yapısal sorununun somut görünümü dünyadaki yoksul sayısındaki artışla dolar milyarderlerinin sayısındaki artışın paralelliğinde belirginleşiyor. Bu gidişatı hem dünyada hem Türkiye’de gözlemliyoruz.
İsviçre bankası USB ve denetim şirketi PwC tarafından hazırlanan “Billionaire Insights 2017” adlı rapor milyarderlerin sayısındaki artışı kayıt altına alıyor. Birleşmiş Milletler’e bağlı örgütlerin raporları ise, açlık ve yoksulluğun dünya nüfusunun yarsını kasıp kavurduğunu, bu rakamın günden güne arttığını ortaya koyuyor.
PwC raporuna göre geçen yıl 199 kişi dolar milyarderleri sınıfına katılmış. Böylece sayı 2 bin 158’e ulaşmış. Dünyadaki milyarderlerin toplam servetinin 2017 yılında yüzde 19 gibi akıl almaz bir artış gösterdiğini saptayan rapor, bu kişilerin servetinin 8,9 trilyon dolara ulaştığını saptıyor.
***
Dünyada durum bu iken, Türkiye’de farklı mı? Tabii ki değil! Kapitalist sınıfların vurucu gücü olan saray rejimi on milyonları yoksulluğa mahkum ederken, aynı zamanda yeni dolar milyarderleri de peydahlıyor.
Son 10 yılın AKP Türkiye’sinde gelir dağılımı adaletsizliği istikrarlı bir şekilde derinleşiyor. Sömürücü sınıflar lehine gerçekleşen bu değişimin sonuçlarını dolar milyarderlerinin sayısındaki artıştan da görmek mümkün. Yine PwC raporuna göre, 2017 yılı itibarıyla Türkiye’de varlığı 1 milyar doları aşan 36 kişi bulunuyor. Tek adam rejiminin tahkim edildiği bir dönemde, 2017’de milyarderlerin sayısı 29’dan 36’ya çıkmış. Bu “yerli/milli” 36 dolar milyarderinin toplam serveti ise, 64,7 milyara ulaştı. 29 milyarderle 2016’da 18’inci sırada olan Türkiye, bir yılda dört basamak yukarı çıkarak listede 14. sıraya yerleşti.
***
Milyarderler diyarında durum bu iken işçilerin, emekçilerin, kent ve kır yoksullarının diyarında durum tam tersidir.
Sarayın emirlerine amade olan Türkiye İstatistik Kurumu Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’nın sonuçları bile, emekçiler diyarında tablonun vahim olduğunu gösteriyor. Bu rakamların emekçiler için yıkıcı sonuçlar yaratan/yaratmaya devam eden kriz öncesine ait olduğunu belirtelim.
Saraya bağımlı bu kurumun 2017 yılı için verdiği rakamlar şöyle; nüfusun yüzde 14’ü sürekli yoksulluk çekiyor; yüzde 69,2’sinin borcu var; yüzde 28,7’si (23 milyon) “ciddi maddi yoksunluk” çekiyor. Krizin yıkıcı sonuçlarıyla birlikte bu rakamların dramatik bir şekilde arttığını tahmin etmek güç olmasa gerek.
Kapitalizm var oldukça bu tablo daha vahim bir hal almaya devam edecek. Hem dünyada hem Türkiye’de tek çıkış yolu var; o da bu sorunun kaynağı olan kapitalizmi tüm kurumlarıyla birlikte ortadan kaldırıp sosyalizmin kuruluş sürecini başlatmaktır.