Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) ve bölge Tabip Odaları, bölgede artan koronavirüs (Covid-19) vakalarına ilişkin hazırladıkları raporu açıkladı. SES Urfa Şubesi’nde yapılan basın toplantısına, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Üyesi Halis Yerlikaya, SES Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Üyesi Selma Atabay, Urfa Tabip Odası Başkanı Osman Yüksekyayla, Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Elif Turan, SES Urfa şube Eşbaşkanı Salih Karaştaş’ın katıldı.
Salgın bölgede zirvede
Mezopotamya Ajansı’nda yer alan habere göre SES MYK üyesi Selma Atabay, salgının birinci dalgasının hala kontrol altına alınmadığını ve salgının bölge illerinde yayılmaya devam ettiğini söyledi. Sağlık Bakanlığı ve Sağlık Müdürlüğü yetkililerinin salgının kontrolünü ciddiye almadığını dile getiren Atabay, sorumluluğun tümüyle vatandaşa yüklendiğini kaydetti. Atabay, resmi istatistiklere göre; Haziran ayı ortalarından sonra en çok vaka artışının bölge illerinde olduğuna dikkat çekerek, şöyle devam etti:
“Güneydoğu Anadolu Bölgesi zirveye oturmuştur. Son günlerde paylaşılan yeni vakaların üçte biri bölge illerine ait. Bölgede yeni vaka, hastanede yatan hasta, yoğun bakımda yatan hasta sayıları artmaya devam etmektedir. 9 Haziran’da en az seviye inen vaka sayısı, Diyarbakır ve bölgemizde logaritmik olarak artmaya devam ediyor.”
Daha fazla kişi yaşamını yitirecek
Diyarbakır’da bulunan hastanelerde 600’ün üzerinde salgına yakalanan hastanın olduğunu aktaran Atabay, “Yoğun bakımlarda 100’e yakın hasta yatıyor. Son bir hafta içinde günlük yeni vaka sayısı ortalaması 300 civarında seyrediyor. Van, Mardin, Antep, Urfa, Batman, Şırnak illerinde durum buna benzerdir. Bu tabloyu son birkaç gündür basında çıkan haberlerin desteklediğini görüyoruz. Daha dün beş ilde yoğun bakımlarda yer olmadığı için Şeref Yıldız adlı bir hasta Diyarbakır'da vefat etmiştir. İki gün önce sadece Silvan’ın bir mahallesinde Kovid-19 nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısının 10’u geçtiği belirtilmiştir. Dünyada aktif hastalarda yoğun bakım ünitelerinde yatan hasta sayısı yüzde 1,5 iken, Türkiye’de ortalama yüzde 10, ilimizde bu sayı yüzde 15’in üzerindedir. Vaka sayısındaki artış bu hızla devam etmesi durumunda, istenmeyen sonuçlara yol açabilecek ve daha fazla kişinin yaşamını yitirmesine yol açacaktır” dedi.
Sürü bağışıklığı stratejisi
Salgın yönetiminde sürü bağışıklığı stratejisinin benimsenmesinin bölge illerinde salgının kontrolden çıkmasına yol açtığına değinen Atabay, “Sağlık Bakanı başta olmak üzere, sağlık emek ve meslek örgütlerinin ‘salgın tüm hızıyla devam ediyor’ açıklamalarına rağmen, salgının önlenmesine dair devletin sorumluluklarından kaçarak, tüm sorumluluğu topluma yüklemesinin başkaca da açıklaması olamaz. Sürü bağışıklığı sistemi ayrımcılıklarla birleşince, ayrımcılığa uğrayan toplumsal kesimler için tam bir yıkıma dönüşmektedir. Bir dönem siyasi diplomasinin baskı aracı olarak kullanılan mülteciler ve yıllardır ötekileştirilen Kürtler salgınla birlikte tümden yok görülmeye çalışılmışlardır. Seçilen belediye başkanlarının yerlerine atanan kayyumların, toplum yararına kullanılan kaynakları yandaşlarına peşkeş çekmesi de bu süreçte toplum sağlığını olumsuz etkilemiştir. Salgın yönetimine de sirayet eden bu anlayışlar, bölge için oldukça bilindik. Bunlar ‘kayyım yönetimi’ anlayışının salgın kontrolüne tezahüründen başka bir şey değildir” diye konuştu.
Test yapılmıyor
TTB Merkez Konseyi Üyesi Halis Yerlikaya, tüm Türkiye’de olduğu gibi bölge illerinde de salgın yönetiminin halk sağlığı yaklaşımlarından uzak, anti-demokratik şekilde yürütüldüğünü söyledi. Bölge illerinde önemli bir sorunun da test konusunda yaşandığına dikkat çeken Yerlikaya, “Türkiye genelinde genelge ile test yapılmasında ciddi sınırlamalar getirilmiştir. Bölgeye yerleşen ve artan vaka artışına rağmen bu sınırlamalarda hiçbir esneme yapılmamıştır. Dahası günlük testlerin büyük kısmı salgın kontrolü ile ilgisiz, yandaş kişi-kurum ve şirketlere yapılmakta, temaslılar ve şüpheli vakalara test yapılamamaktadır. Bu durum tanı koyulamayan birçok Covid-19 hastasının kentin içinde hiçbir önlem almadan dolaşmasına ve hastalığın daha da yayılmasına neden olmaktadır. Sadece bunlar değil tabi ki; sağlık emekçilerine test uygulanmayarak bulaşın gizlenmesi, Covid-19 pozitif çıkan sağlık emekçilerinin karantina sürecinin uygulanmaması, filyasyon çalışmalarının uygulanmıyor denecek kadar az olması, iş yeri ve il düzeyinde kurulan pandemi kurullarına çalışanların ve örgütlü kesimlerin temsilcilerinin dâhil edilmemesi salgınla mücadeledeki samimiyetsizliklerini gözler önüne sermektedir” diye belirtti.
“Önümüzdeki haftalar kritik”
“Toplum ve sağlık emekçileri olarak salgın kontrolünde daha fazla rol almalı, toplumun sağlıktaki öz gücünü harekete geçirmeliyiz” diyen Yerlikaya, şunları söyledi: “Bölgedeki yayılma hızına bakıldığında önümüzdeki haftaların çok kritik önemde olduğunu öngörmekteyiz. Hasta sayısının hızla artabileceğini, sağlık sisteminin taşıyamayacağı çok sayıda başvuruların olabileceğini ve sağlık çalışanlarının ciddi risk altında olduğunu ön görmekteyiz. Bu nedenle planlamaların ivedilikle yapılması, gerekli önlemlerin bir an önce alınması yaşamsal önemdedir. Salgın yönetiminde yapılacaklar belidir. Salgın yönetiminde esas kamusal-toplumsal önlemlerdir. Vatandaşlara yüklenen sorumluluklar, bireysel önlemlerle salgın kontrol edilemez.”