Sağlıkta 15 kalemde soygun

Kamu hastanesi ve SGK anlaşmalı özel hastanelere gidenlere "ilaç, reçete, muayene katılım payı, eşdeğer ilaç farkı" gibi 15 kalemden kesinti yapılıyor.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 10 Eylül 2022
  • 15:20

AKP iktidarı her fırsatta “hastane kuyruklarını bitirdik” söylemini diline dolasa da telefon ile hastanelerden randevu almak neredeyse imkansız hale geldi. Parası olanın özel hastaneye gittiği sistemde sağlık sorunu her geçen gün daha da ağırlaşıyor.

Kamu hastanesi ve SGK anlaşmalı özel hastanelere giden hastalardan “ilaç, reçete, muayene katılım payı, eşdeğer ilaç farkı” adı altında çok sayıda ödeme alınıyor. Kamudan ve SGK anlaşması olan özel hastanelerden sağlık hizmeti alanlar, özellikle de emekliler çoğu kez bu kesintilerin farkına varmıyor. İstanbul Tabip Odası önceki dönem yönetim kurulu üyesi Dr. Güray Kılıç ve İzmir’den Dr. Ergün Demir, “SGK’nin vatandaşlardan sağlık hizmetlerine erişirken aldığı muayene, tetkik, tıbbi malzeme, reçete adı altında tedavi katılım payına son vermelidir, sağlık sistemi çökmüştür” dediler.

Borç ile sağlık hizmeti

AKP’nin 20 yıldan bu yana sağlık alanında yaptığı her düzenleme halkı ve hekimler başta olmak üzere tüm sağlık çalışanlarını daha da çıkmaza soktu. Sağlıkta Dönüşüm Politikası’nın ilk adımı olarak SSK ve devlet hastanelerini Sağlık Bakanlığı çatısı altında birleştiren hükümet, o yıldan sonra hızla özel hastanelerin sayısını arttırdı. SGK anlaşmalı özel hastaneler ise A, B, C, D, E diye sınıflandırıldı ve alacakları fark ücretleri ise bu sınıfa göre belirlendi. Gelinen son durumda kamudan sağlık hizmetine ulaşım da bir hayli zorlaştı. Kamu hastanelerinden muayene ve ameliyat randevusu alamayıp özel hastanelere gitmek zorunda kalanlar, ilave ücret için elindeki avucundakini satmak zorunda kalıyor veya bankadan kredi çekiyor. Sağlıktaki son tabloyu Dr. Kılıç ve Dr. Demir, BirGün’den Sibel Bahçetepe’ye değerlendirdi. Dr. Kılıç, sağlığa erişimin giderek zorlaştığını belirterek “Merkezi Hekim Randevu Sistemi’nden (MRHS) randevu bulamayan yurttaş, bilgisayar ya da cep telefonu başında randevu almaya çalışıyor. Dijital kuyruklar giderek uzuyor. Bulunamayan randevular, aylar sonrasına verilen muayene randevusu ve ameliyat tarihleri yurttaşları canından bezdirdi, bunlar artık çok yoğun yaşanıyor” dedi. Koronavirüs pandemisi döneminde sorunların daha da katmerleştiğini anlatan Kılıç, hastanelerdeki sıkışıklığın daha da arttığını söyledi.

Medikal yoksulluk

Sağlıkta Dönüşüm Programı ile beraber sağlığın piyasalaştırıldığını vurgulayan Kılıç "Gelinen nokta kamu sağlık hizmetlerine erişimde çok ciddi problem var. Böyle olunca kanser, kardiyovasküler, kronik gibi hastalıkları olan hastalar kamudan randevu alamadı. Parası olanlar özele giderken; olmayanlarda evini, arabasını satarak ya da ciddi borçlanarak özel sağlık kurumlarından hizmet almaya çalışıyor. Medikal yoksulluk olarak tanımlanan tablo şu anda yoğun biçimde yaşanıyor” diye konuştu. Kılıç, özel hastanelerin acil servisler (yeşil alan hariç), yanık ünitesi, yenidoğan yoğun bakım ve yoğun bakım, kanser, doğumsal anomaliler, organ nakli gibi bölümlerinde yasalar gereği ücret alamayacağını da vurguladı. Ülkede 10-12 milyon kişinin prim borcu nedeniyle sağlık hizmeti alamadığını kaydeden Kılıç, özetle şunları söyledi:

Sağlığın ticarileşmesi, daha çok hasta bakımına yönlendirme, performans sistemi, beş dakikada bir hasta bakmak zorunluluğu hekimleri fiziki olarak tüketti. Hekimleri maalesef yurtdışına gidiyor, kamuda çalışan ve emeklilik vakti gelenlerin bir kısmı ayrılıyor, bir kısmı da özele geçiyor."

Dr. Demir ise tüm parti milletvekillerinin hastaların muayene ve randevu alamadıkları konusunda hem fikir olduğunu belirterek, "Meclis Komisyon görüşmelerinde tüm milletvekilleri randevu sisteminin memurları haline getirdiğini de ifade etmişlerdir” dedi. Demir, sağlık hizmetlerine ulaşabilmek için Genel Sağlık Sigortası (GSS) priminin yeterli gelmediğini belirterek “Vatandaş herhangi bir sağlık kuruluşuna adım attığı andan itibaren muayene, ilaç, reçete, tıbbi malzeme adı altında ek olarak cepten SGK’ye katılım payı ödüyor. Özel sağlık kuruluşlarına ve hastanelerine gittiğinde ilave ücret, ayrıca reçete alırken şirketlere de ilaç fark ücreti ödemektedir" dedi.

Demir, sağlık alanında yaşanan sorunlara dair şu örnekleri verdi:

Aile hekimleri hariç olmak üzere ayakta tedavide hekim ve diş hekimi muayenesi ikinci basamak resmi sağlık hizmeti sunucularında 6 TL, Sağlık Bakanlığı eğitim ve araştırma hastanelerinde 7 TL, üniversite hastanelerine bağlı üçüncü basamak sağlık hizmeti sunucularında 8TL, özel sağlık hizmeti sunucularında 15 TL katılım payı alınır. Ayrıca her bir reçete için; 3 kutuya kadar temin edilen ilaçlar için 3 TL, 3 kutuya ilave temin edilen her bir kutu ilaç için 1 TL, olmak üzere katılım payı alınır. Ayrıca muayene katılım payını ödeyemeyenler eczanelerden ilaçlarını alamıyor. Son yıllarda ilaçta katılım payından çok ilaç fark ücretleri artmaya özellikle emeklileri ve asgari ücretle çalışanları çok fazla etkilemeye başladı. Yaptığımız çalışmada emeklilerin rahatsızlandıklarında veya ihtiyaç duyduklarında en çok kullandıkları bazı ilaçlardan; kalp ve tansiyon ilaçlarından her bir kutu için 13TL- 61 TL arası, ağrı kesici ilaçlardan her bir kutu için 8TL-19TL arası, psikiyatri ilaçlarından her bir kutu için 23 TL-73 TL arası fark ücretini vatandaşlar ceplerinden ödemektedir. Bazı ilaçlarda ise bunun çok çok ötesinde 500-600 TL fark çıkan spesifik ilaçlar da olabiliyor."

***

Muayene ücretleri el yakıyor

İstanbul’daki SSK anlaşması olan bazı özel hastaneleri arayarak muayene ücretlerini sorduğumuzda yüksek ücretleri dikkat çekti. Örneğin, çocuk hastalıkları uzman ve profesör muayenesi 600-900 TL arasında değişirken, onkoloji 550-900 TL, dahiliye 250-300 TL, kalp ise 600 ila 900 TL arasında değiştiği görüldü. Dr. Demir, alınan bu ücretlerin pek çoğunun yasal oranın çok üzerinde olduğunu belirterek "Özel hastaneler SUT bedellerinin yüzde 200’ün ötesinde ücret talep edemez ancak maalesef yapılıyor" diye konuştu.