Seçim sürecinin başlamasıyla birlikte 16 yıldır iktidarda olan AKP, Türkiye için yeni bir “şahlanış dönemi”nden söz ediyor. Ülkenin siyasi bir kriz içinde olduğu, ekonomik anlamda iflasa doğru sürüklendiği bir evrede bu, insanların aklıyla alay etmekten, seçimler için içi boş bir propaganda olmaktan öteye geçemiyor. İçi boş sözleri altı boş vaatler izliyor. 16 yıldır yaptıkları, yapacaklarının teminatı olan mevcut gerici iktidar temel hak ve özgürlükler, sosyo-ekonomik sorunlar gibi konular üzerine birtakım vaatlerde bulunuyor.
Her seçim döneminde olduğu gibi, ileriye dönük boş vaatlerin yanı sıra seçim rüşvetlerinin de startı verildi. Devletin tüm olanaklarını elinde bulunduran AKP, oy toplayabilmek için rüşvet dağıtmaya da başladı. Milyonlarca işçi ve emekçiyi bir torba kömür, bir paket makarnaya muhtaç eden sermaye düzeninde din istismarını çok iyi beceren AKP, “biraz sadaka çokça şükür” mantığıyla, açlık sınırının altında yaşamaya mahkum ettiği işçi ve emekçilerden oy topluyor. Bu seçim rüşvetlerinden biri de emeklilere bayramdan önce dağıtacakları 1000 TL’lik ikramiyedir.
Geçtiğimiz yıl dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, emeklilik yaşıyla ilgili yaptığı bir açıklamada Türkiye’de “çok erken emeklilikle popülist dönemlerin yaşandığını” iddia ederek, “Gelişmiş ülkelerde ortalama emeklilik yaşı 72, bizde daha yeni 52 oldu. Bu ülkeler emeklisine 17 yıl maaş öderken biz 27 yıl maaş ödüyoruz. Bunu yapmak istersek gençlerden alarak devam edebiliriz. Bu sistemi sürdüremeyiz. Genç nüfusun çalışma geleceği için emekli yaşını düzenliyoruz. 65 yaşından önce emeklilik olan tek bir ülke yok. Almanya şu anda 67’yi tartışıyor. 2036 yılında kadınlar 58, erkeklerde 60’dan önce emekli olamayacaklar. Biz ortalama 52 olan emekli olma yaşını daha yukarı çıkarmamız gerekiyor. Biz bugün yaşa takılmayı kaldırsak bütçeye 450 milyara mal oluyor” demişti.
Bu açıklamanın ardından emeklilik yaşı 65’e çıkarıldı. Konuşmasında 72 yaşa vurgu yapan Müezzinoğlu, ileride emeklilik yaşının 70-72’ye çıkarılmak istendiğinin de sinyalini verdi aslında. Kamuoyunda mezarda emeklilik olarak nitelenen bu planla, zaten çalışma yaşamı boyunca parça parça öldürülen işçi ve emekçiler için emeklilik de neredeyse imkansız hale getirildi. Bir şekilde emekli olmayı başarabilen emekçileri ise açlık sınırının altındaki ücretler bekliyor. Dolayısıyla düşük emekli maaşlarından ötürü yine çalışmak zorunda kalan “emekliler” için “emeklilik” tam bir hayale dönüştü. Bunun yanı sıra, primini doldurduktan sonra yaşını beklemek zorunda kalan ve bu süre içinde de yaşamak için çalışmak zorunda kalan emekçilerin de emekli maaşlarının düşürülmesi söz konusu. Bunu emeklilerin çalışarak gençlerin istihdamını engellediği ve bu nedenle önlem olarak uygulandığı gerekçesiyle açıklayan gerici sermaye iktidarı, bu insanların herhangi bir geliri olmadan yıllarca nasıl yaşayacağı sorusuna ise bir yanıt vermiyor.
Sermaye düzeninin ve onun gerici iktidarının soruna bakışı buyken, önümüzdeki bayram öncesi verilecek maksimum 1000 TL’lik ikramiye kirli bir seçim rüşveti olmaktan başka bir anlam taşımıyor. İşçi ve emekçilerin hayatları boyunca ürettiği zenginlikler üzerinden sefa sürenler, kendi çıkarları uğruna emekçilere sadaka dağıtmaya kalkıyorlar.
Bu tabloda emekçilere düşen sorumluluk, sahte seçim vaatlerine de kirli seçim rüşvetlerine de itibar etmemek, hakları ve gelecekleri için dişe diş bir mücadeleye girişmektir.