2019 yılında Kızıl Bayrak’ta yer verilen yazıyı Roboski Katliamı’nın 13. yılında tekrar yayınlıyoruz…
28 Aralık 2011... Şırnak ilinin sınır köyü Roboski’de geçimini kaçakçılıkla sağlayan köylüler, Türk ordusunun F-16 savaş uçaklarıyla bombalandı. 17’si çocuk 34 insan katledildi. Yıllardır kaçakçılık yapıldığı, bölgedeki karakol ve korucular tarafından biliniyordu. Köylüler sınırı aşıp mazot ve gıda maddeleri üzerinden ticaret yapıyorlardı. Askerler zaman zaman yollarına çıksa da, köylülerin geçmelerine izin veriliyordu. O gün yine önleri kesilmiş, saatlerce bekletilmiş, sonra geri çevrilmişlerdi. Dönüş yolunda üzerlerine dört kez bomba atılarak katliam gerçekleştirildi. Yakınları parçalanmış bedenleri battaniyelere sararak topladı. Raporlara yansıdığına göre, hiçbir resmi kurum yaralıları ve cenazeleri almak için harekete geçmedi. Ertesi gün Genelkurmay Başkanlığı’nın resmi internet sitesinde yer alana kadar medya haberi yayınlamadı.
Önce “teröristler”, sonra da “yanlış istihbarat” denildi. Emri veren komutan bir sonraki yıl terfi ettirildi. Bombardıman “operasyon hatası”, “kasıt yok” açıklamaları ile geçiştirildi. TBMM’de oluşturulan komisyon, “Uludere bir operasyon kazasıdır” sonucuna vararak, olayı kapattı. Dava askeri mahkemeye devredildi. Ailelerin buna itirazları kabul edilmedi. Ocak 2014’te, savcı ordunun suçlu olmadığına karar verdi. Bunun üzerine Roboskili aileler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu.
Hukuksal sürecin bir parçası olan Tahir Elçi sermaye devletinin tetikçileri tarafından 2015 yılında Diyarbakır’da katledildi. Roboski’de 11 yakınını kaybeden Ferhat Encü’ye birçok kez dava açıldı. Türlü suçlamalarla tutuklanan Encü’nün milletvekilliği de düşürüldü.
AİHM “belge eksikliği” gerekçesi ile Roboskili ailelerin başvurusunu reddetti. Katliamın hesabının mevcut düzenin hukuksal yolları ile sorulmasının önü kapanmış olsa da, ezilen halklar sorumlularını unutmayacak.
Sermaye devleti Kürt halkına yönelik kirli savaşı tırmandırarak iktidarını sağlamlaştırmaya çalışıyor. Şoven milliyetçilik ve savaş kışkırtıcılığı emekçileri bölmek için kullanılıyor. Yalnızca Kürt halkı değil toplumun tüm muhalif kesimleri de katliam ve saldırılardan payını alıyor. Bununla da yetinmeyen sermaye devleti, Ortadoğu’da yürütülen emperyalist-gerici savaşın da bir parçası olarak hareket ediyor. Başta Kürt halkı olmak üzere bölge halklarına saldırıyor.
Emperyalist-kapitalist düzenin ürünü olan savaşların ve katliamların sona erdirilmesi ancak bu düzeni hedefleyen mücadelelerle, bu mücadeleler içinde halkların kardeşleşmesi ile olacaktır. Katliamların hesabı yığınların yükselteceği devrimci mücadele ile sorulacaktır.