Reuters, Davutoğlu’nun mesajları ve Türkiye’nin bölgedeki durumundan hareketle dün yayınladığı analizde, Davutoğlu’nun Türkiye’yi “uluslararası tecride taşıdığı için özür dilememekte ısrarcı olduğunu” savundu.
Jonny Hogg and Nick Tattersall imzalı analizde, “Batı’nın Suriye ve Irak’taki tavsiyelerine kulak asmamasının hayalkırıklığı ile Müslüman Kardeşler’in çöküşünden henüz sızlanan Türkiye Başbakanı Davutoğlu, ülkesini tecrit eden dış politikası nedeniyle özür dilemiyor” ifadeleri kullanıldı.
Cumhuriyet’in haberine göre, Davutoğlu’nun Türkiye ve Müslüman Kardeşli, yani “siyasal İslam’lı bir Ortadoğu rüyasının Suryie ve Irak’taki kaos nedeniyle başarısız olmuş göründüğünü ve tersine Türkiye’nin sınırlarını tehdit ederken, Arap aleminin en kalabalık nüfuslu ülkesiyle ilişkilerini altüst ettiğine dikkat çekildi.
Türkiye’nin Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın çabucak pes edeceğine “oynaması” ve Mısır’ın devrilen İslamcı Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye olan koşulsuz desteğinin “yanlış hesaplamalardan kaynaklanmış göründüğünü” aktaran analizde, böylelikle bölgesel süpergüç olma arzusunun da sakatlandığına vurgu yapıldı.
Analizde, “Esad iktidarda kalmaya devam ediyor, ABD öncülüğünde IŞİD’e düzenlenen hava saldırıları “niyetlenmese de” onu desteklerken, Ankara’nın Müslüman Kardeşler’e olan desteğinin devam etmesi Körfez’deki Arap devletleriyle uçurumu derinleştirdi” denildi. Ancak bunlara rağmen uzun yıllar hem danışman hem de dışişleri bakanı olarak Türk dış politikasına yön veren Davutoğlu’nun bir rota değişikliğine gitmediği anımsatıldı. Bunun yerine Türkiye Başbakanı’nın “tek yaptığının” IŞİD’in yükselişinden ötürü uluslar arası toplumun ‘kısa görüşlülüğünü’ sodrumlu tuttuğu ve bu sonuçta Türkiye’nin başarısız politikalarının temel rolü oynadığı saptamalarını “terslemek olduğu” belirtildi.
Davutoğlu’nun Forum’da, “Deprem Batı dünyası ve ABD’yi yeni vurdu, şimdi önlem almaları bu yüzden. Bu konuda biz yıllardır ikazda bulunuyorduk” diyerek, asıl bedeli Türkiye’nin ödediği ve bunun adil ve kabul edilebilir olmadığına vurgu yapan sözlerini aktaran Reuters, Arap aleminden örnekler sıraladı. Ankara’nın Arap isyanları sırasında Müslüman Kardeşler ve diğer İslamcı gruplara desteğinin bölgedeki diğer güçlerle tezat teşkil etmekle kalmayıp bu güçlerin Türk siyaset yapıcılarının tahminlerinin ötesinde esneklik taşıdığına işaret ettiği belirtildi. Davutoğlu’nun Arap milliyetçi yapılanmasının çabucak çökeceğini düşünürken, Suudi Arabistan’ın varoluşsal tehdit gördüğü Müslüman Kardeşler’in bastırmaya yöneldiği anımsatıldı. Ankara ile geleneksel olarak ittifak halindeki Katar gibi ülkelerin bile örgüt konusunda geri adım atarken, Türkiye’nin onlara kucak açtığına dikkat çekildi.
Londra merkezli İngiliz Kraliyet Birleşmiş Hizmetler Enstitüsü’nden Aaron Stein’in “Bu iklimde Türkiye’nin Katar dışında bölgede herhangi bir güçle yakın ilişkileri nasıl olabilir, bilmiyorum” derken, bundan böyle Türkiye’nin tecridinin nasıl kırılacağının da belirsiz olduğunu ekledi.
Analizde, Türkiye’nin IŞİD’a karşı Amerikan koalisyonuna katılmaktaki gönülsüzdüğünün de NATO’da kilit müttefikliği bulunan Batılı müttefiklerle ilişkileri için sınav olduğu yer aldı.
Ankara’nın Batı’nın Suriye ve Irak liderleri Esad ve Maliki ile ilgili ikazlarının dikkate alınmamasından rahatsızlığını uzun süredir dile getirdiği anımsatılan analizde, “Türk yetkililerinin Batı’nın müdahale arzularını da yanlış hesapladıkları” vurgulandı. Bunun örnekleri olarak da eski Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Mayıs 2013’teki ABD ziyaretinde Başkan Barack Obama’yı Esad’ı devirmek için müdahaleye ikna edememesi gösterildi. Ancak Davutoğlu’nun Dünya Ekonomik Forumu konuşmasında hala aynı çizgide durup 1999’daki Kosova operasyonunu örnek göstermesine ve Batı’yı “oryantalist olmakla” suçlamasına atıf yapıldı.
Yine Davutoğlu’nun 2001’de yazdığı ‘Stratejik Derinlik’ isimli kitapla ilgili ‘yeni Osmanlıcılık’ saptamalarını reddettiği anımsatılırken, 2009’da bakanlığı ile başlayan süreçte işlerin beklemediği biçimde gitmesiyle bu kez Sünni Müslüman Türkiye’nin ‘mezhepçilik’ eleştirisiyle karşı karşıya kaldığı kaydedildi.
Analizde, Türkiye’de yapılan değerlendirmeler de aktarıldı. TOBB Üniversitesi’nden Saban Kardaş’ın “Türkiye’nin popüler bir hareket olarak Müslüman Kardeşler’e desteği uzun oyunun parçası olarak bölgesel ilişkilerine zarar verse de ‘etik’ dış politikanın Davutoğlu’nun markası olduğu” ve Türkiye’nin bu pozisyonunu yakın zamanda değiştirmeyeceği görüşü de aktarıldı. Analizde artık Cumhurbaşkanı danışmanı olan İbrahim Kalın’ın ‘değerli yalnızlık’ lafıyla akıllarda kalan ilkeleri vurguladığı da belirtildi. Marmara Üniversitesi’nden Başbakan’ın eski bir öğrencisi olan Behlül Özkan’ın ise Survival’da yayınlanan makalesinden hareketle bu görüşe itiraz ederek, Davutoğlu’nun stratejisinin ilkelerden çok siyasal İslam’dan ve Sünni dayanışması ile Türkiye’nin etkisini yaymaktan kaynaklandığı görüşüne de yer verildi.
Reuters’in analizinde, Davutoğlu’nun dört yıl önce söylediği “Bizden habersiz Ortadoğu’da yaprak kımıldamaz” sözleri anımsatılarak, bugünkü tabloya rağmen Forum’daki konuşmasında sonunda haklı çıkacağı ve “Türkiye’nin yükselen yıldız olacağı” görüşünde ısrarcı olduğu kaydedildi.