Eylemlere yönelik polis saldırılarının en temel silahı biber gazı. Sadece kimyasal içeriğiyle değil hedef alarak fişeğinin atılmasıyla öldürücü bir ateşli silah olarak da biber gazı kullanılıyor. Direniş eylemleriyle daha yoğun kullanılması ve birçok net delilin açığa çıkmasıyla uluslararası insan hakları örgütleri de bu duruma dikkat çekiyor.
İnsan Haklarını İzleme Örgütü (HRW) yaptığı açıklamayla Türkiye'ye “Biber gazını yanlış, yasadışı kullanmaktan vazgeçin” dedi.
Örgüt adına yapılan açıklamada, “Gezi Parkı protestoları esnasında polisin doğrudan göstericilerin üzerine attığı biber gazı kapsüllerini, ciddi yaralanmalara yol açan tehlikeli mermilere dönüştürdüğü” söylendi.
Devlet yetkililerine seslenen açıklamada biber gazı kullanımına ilişkin yönergelerin gözden geçirilmesi, kapalı mekânlara ve doğrudan insanların üstüne biber gazı atılmasının yasaklandığını bu yönergelerde açıkça vurgulaması taleplerini aktardı. Devletin yönergelere uyulmasını ve uymayan polislerin hesap vermelerini sağlaması gerektiği ifade edildi.
Açıklama şöyle devam etti: “Gezi Parkı protestoları esnasında polis göstericilere doğrudan biber gazı kapsülleri atmanın yanı sıra, ilgili yönergelere aykırı hareket ederek kapalı yerlerde, otel, hastane ve geçici sağlık kliniklerine yüksek miktarda biber gazı attı. Güvenlik güçleri, herhangi bir tehdit oluşturmayan kişiler üzerine biber gazı spreyi sıktılar; bir otel ve hastane girişine tazyikli su attılar.”
HRW Türkiye uzman araştırmacısı Emma Sinclair-Webb, polisin biber gazı kullanmı için “biber gazı kapsülleri doğrudan göstericilere atıldığında ciddi, hatta ölümcül yaralara sebep olabiliyor” dedi. Webb sözlerine şöyle devam etti: “Gezi Parkı’nda bu durum tekrar tekrar yaşandı. Bu kapsülleri böylesine sorumsuzca kullanan polisler ve amirleri gereksiz zarar vermek ve hayatȋ tehlikeye neden olmaktan sorumlu tutulmalıdır.”
Webb'in şu vurgusuysa polis şiddetini şöyle ifade ediyor: “Türkiye polis ve güvenlik güçlerinin ihlaller, aşırı kuvvet kullanımı, işkence ve kötü muamele ve yaşam hakkı ihlallerinden sorumlu tutulması konusunda oldukça kötü bir karneye sahip.”
HRW'nin açıklamasının dışında son iki hafta içerisinde polisin kullandığı biber gazıyla ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde iki ayrı dava daha sonuçlandı. Davalarda Türk sermaye devleti suçlu bulunarak tazminat ödemesi kararı çıktı.
2006 yılında 13 yaşındaki Abdullah Yaşa’nın gaz bombası ile yaralanması, AİHM tarafından işkence ve kötü muamele yasağına ilişkin hak ihlali olarak cezalandırıldı. Keza DİSK ve KESK tarafından açılan 2012 yılı davası da aynı gerekçeyle kabul edilerek devlet suçlu bulundu.