“Örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet yenemez!” *

Rize’nin İkizdere ilçesindeki İşkencedere Vadisi’ne Cengiz İnşaat’ın yapmak istediği taş ocağına karşı İkizdere halkının direnişi 100 günü aşkındır sürüyor. Türkiye’nin dört bir yanından seslerini duyan muhalif, ilerici ve devrimci birçok insan, İkizdere halkının direnişine sahip çıktı, çıkmaya devam ediyor.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 04 Eylül 2021
  • 21:30

Saray rejiminin şefi Erdoğan, geçtiğimiz günlerde Rize’de İyidere-İkizdere Yolu ve Tünelleri Açılış Töreni’ne katılarak açıklamalarda bulundu. Bugüne kadar yaptıkları tünellerden, yollardan, köprülerden, kısacası beton yığınlarından “övgüyle” bahsetmesinin ardından, kendileri için asıl karın ağrısı olan konuya geçti. Doğa katliamına karşı direnenleri hedef aldı.

Rize’nin İkizdere ilçesindeki İşkencedere Vadisi’ne Cengiz İnşaat’ın yapmak istediği taş ocağına karşı İkizdere halkının direnişi 100 günü aşkındır sürüyor. Türkiye’nin dört bir yanından seslerini duyan muhalif, ilerici ve devrimci birçok insan, İkizdere halkının direnişine sahip çıktı, çıkmaya devam ediyor. Saray rejiminin şefi Erdoğan ise, bu dayanışmadan, destekten duyduğu rahatsızlığı, açılış töreninde sarf ettiği şu sözlerle dile getirdi:

Birileri biz bu adımları atarken acaba nasıl bunların önünü keseriz diye buralara geliyor. Bunlarda ar, haya yok. Bir dikili taşınız olsun be. Var mı bunların bir dikili taşı? Yok. İkizdere'de lojistik tesislerini yapıyoruz, bunlar Ankara'dan geliyorlar, durdurmak için gayret sarf ediyorlar. Türkiye'nin çeşitli yerlerinde ne kadar sol varsa, komünist varsa alıp buraya geliyorlar. Siz bizim önümüzü kesemeyeceksiniz. Biz bu tesisleri, yolları yapacağız. Sizin gücünüz bunların önünü kesmeye yetmez.”

AKP-MHP iktidarı, rant ve talan politikaları ile doğayı katletmeye, her yeri beton yığınına çevirerek canlı yaşamını yok etmeye devam ederken, buna karşı çıkanları ise her vesileyle hedef tahtasına çakarak tehdit etmektedir. Sermayedarlar için doğanın ve canlı yaşamının bir önemi yoktur, zira onlar için bir yerlerde “dikili taşların”, gökdelenlerin, sarayların, temelde ise rantın önemi vardır. Kendilerine karşı çıkanları da ranta ve talana dur diyenleri de tehdit etmeleri bundandır. Elbette rant ve talan politikalarına karşı örgütlü bir mücadelenin büyümesi, onların en büyük korkusudur. İkizdere’de direniş olması ve bu direnişe sahip çıkanların da olması, direnişin Türkiye’nin dört bir yanından destek görmesi iktidarın korkularını büyütmektedir. Saray rejiminin şefi Erdoğan’ın “Türkiye’nin çeşitli yerlerinde ne kadar sol varsa, komünist varsa alıp buraya geliyorlar” sözlerine gelecek olursak; tarihte her zaman muhalifler, ilericiler, devrimciler ve komünistler ezilenlerin, mazlum halkların, zalime karşı zulüm görenlerin yanında olmuştur. Nerede haksızlığa uğrayan işçiler, köylüler olduysa, ilerici, devrimci güçler soluğu onların yanlarında, direnişlerinde, barikat başında almıştır, almaya da devam edecektir.

Son olarak Erdoğan’ın sarf ettiği “Siz bizim önümüzü kesemeyeceksiniz. Biz bu tesisleri, yolları yapacağız. Sizin gücünüz bunların önünü kesmeye yetmez.” sözlerine bakalım. Bu topraklarda Haziran Direnişi yaşandı. Bu sözleri sarf eden aynı Erdoğan, Haziran Direnişi zamanında da ağaçların kesimini üç beş “çapulcunun” engelleyemeyeceğini söylemiş, tehditler savurmuştu. Ancak gördük ki, aylarca süren halk direnişinin ardından ortada ne “beylik” sözler kalabildi, ne de tehditler. Ağaçlar kesilemedi, başta sarayın şefi Erdoğan olmak üzere sermayedarlar, tüm eksik yönlerine rağmen halkın birliğinden oluşan gücü görmüş oldu. Erdoğan’ın gelişen her hareketlilikte (örneğin Boğaziçi Direnişi vb.) Haziran Direnişi’ni anması da bu gücün yarattığı korkuyu atlatamadığını göstermektedir.

Erdoğan, açılış töreninin ardından Rize’den dönüşünde ise, İkizdere halkının tepkisiyle karşılaştı. Erdoğan’ın konvoyunun geçişi sırasında, şiddetli yağan yağmura ve jandarmanın önlerine çektiği barikata rağmen İkizdereliler, ıslıklar ve “Biz halkız, biz kazanacağız”, “Direne direne kazanacağız!” sloganları ile Erdoğan’ı protesto etti. Sarayın şefinin tüm tehditlerine rağmen direniş kararlılıkla sürerken, gerçekleşen protesto çok şey anlatmaktadır. Bunların ilki, gelinen yerde meşruiyetini kaybeden ve sadece zor aygıtlarıyla ayakta durabilen iktidarın tehditlerinin ve baskılarının toplum nezdinde eskisi gibi bir karşılığının artık olmadığıdır. İkincisi ise işçi ve emekçilerin, ezilen halkların topyekûn örgütlü bir mücadeleyi yükseltmesiyle bu korkularının daha da büyüyeceği gerçekliğidir.

* (Nueva Cancion Chilena) Yeni Şili Şarkısı’nın sözlerinden alındı.

P. Sevra