“Ne darbe, ne OHAL, ne de sömürü düzeni!”

Türk sermaye devletinin Milli Güvenlik Kurulu’nda aldığı OHAL kararı sonrası işçilere darbecilerin veya AKP’nin fiili darbesinin çıkarlarına değil, işçilerin kendi çıkarlarına sahip çıkması çağrıları yapıldı.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 21 Temmuz 2016
  • 12:18

Ne darbe, ne OHAL, ne sömürü düzeni!

 

Ülke genelinde 3 ay süreyle OHAL ilan edildi. Darbe girişimi olmadan ve OHAL ilan edilmeden önce zaten işçilere kölelik koşulları dayatılıyordu. İşçilerin birçok kazanılmış hakkı elinden alındı. Grevler yasaklandı, kiralık işçilik gibi kölelik yasaları çıktı, iş mahkemeleri işveren lehine düzenlendi. Kıdem tazminatına göz dikildi. Kölelik koşullarında katliam gibi kazalarla işçiye kölece yaşam ve ölüm dayatıldı! Diğer yandan sermaye teşviklerle ve lehlerine çıkan yasalarla ihya olurken, kârlarına kâr kattı. Öyle ki sermaye başı Koç, “işveren hiçbir hükümet döneminde böyle teşvik görmedi" diyerek sermayenin nasıl ihya olduğunu anlatıyordu…

Peki OHAL ilanından sonra ne olacak?

OHAL ardından ekonomide yaşanacak krizlerin faturası işçilere kesilecek, yeni zamlar ve vergiler işçinin sırtına yüklenecek. Kölelik yasaları bir bir çıkarken, işçinin en ufak bir mücadelesi OHAL gerekçesi ile bastırılacak. Hak aramak suç sayılacak. İtiraz edenlere daha fazla baskı uygulanacak.

Bugüne kadar hükümetin keyfi biçimde uyguladığı grev yasakları OHAL ile birlikte hemen her işçi direnişine karşı uygulanacak.

Öyle ki daha bugün OHAL tezkeresi meclisten geçmeden CHP'li Avcılar Belediyesi, belediye binası önündeki direniş çadırını OHAL gerekçesiyle kaldırdı bile.

OHAL demek keyfiyet demektir!
OHAL demek bir günde çıkarılan yasalar demek. Hem de itirazsız ve temyizsiz...
Düzen içinde filler tepişirken, bütün faturayı işçiler ve emekçiler ödeyecek. Soframızdaki lokma küçülecek, sırtımızdaki sopa büyüyecek, sermaye bu süreci zararsız hatta kârlarla atlatırken, işçinin ve emekçinin ödeyeceği bedeller darbeleri aratmayacak…
Ne darbe, ne OHAL, ne de sömürü düzeni!
Sömürünün, baskının ve zulmün olmadığı bir demokrasiyi ve yarınları ancak işçiler ve emekçiler yaratacaktır. Bunu yaratmadığımız sürece, bizim için, bizim adımıza alınan kararların kölesi olmaya devam edeceğiz!

Metal İşçileri Birliği

***

 

Darbenin faturasını patronlar ödesin!

 

Türkiye kadar darbe yapılan, ya da darbe girişimlerinde bulunulan bir başka ülke yoktur. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve kısa bir süre önce yaşanan 15 Temmuz darbe girişimi…

Darbelerden her zaman biz işçiler ve emekçiler zarar gördük. Patronlar ise nemalandılar. 12 Eylül darbesini ağzı kulaklarında karşılayan patronlar örgütü Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu Başkanı Halit Narin; “Şimdiye kadar işçiler güldüler, bundan sonra biz güleceğiz” demişti. Nitekim tüm darbelerden sonra patronlar önemli kazançlar elde etti. İşçi sınıfının payına ise grev yasakları, sadaka ücret artışları düştü.

AKP iktidarı ise işçi sınıfının canının yongası olan kıdem tazminatını kaldırmaktan bir adım geri atmıyor. Özel istihdam büroları zulmü sürüyor. Ve diğer kölelik yasaları da kapıda...

AKP iktidarı darbe girişimini fırsata çevirip üç ay süreyle “olağanüstü hal” ilan etti. OHAL ilanı, işçi ve emekçilerle AKP’ye muhalif tüm kesimler için çok daha zor günlerin habercisidir. Zira OHAL ilanının amaçlarından biri de işçileri; hakları için, örneğin kıdem tazminatı hakkını korumak için sokağa çıkamaz hale getirmektir. Yani biz işçileri daha zor günler beklemektedir. Zorlukları aşmak için birleşmek en kestirme çıkış yoludur.

Kayseri İşçi Birliği

***

 

Sömürüsüz düzeni; “darbe”siz adaleti, “OHAL”siz demokrasiyi ancak işçi ve emekçiler yaratır!

 

Son yıllarda madenlerdeki sömürü daha da arttı. Özellikle rödovanslı sahalarda dayatılan kölelik koşulları, maden ocaklarını adeta cehenneme dönüştürdü. Maden patronlarına tanınan ayrıcalıklar, verilen teşvikler, yapılmayan denetlemeler, usulsüzlükler ve ağır çalışma koşullarıyla maden işçilerine katliam gibi kazalarda “güzel ölmek”, “kader” halini aldı. Nitekim bu işin “fıtratı” buydu! Yine kiralık işçilikten, kıdemin gaspına kadar çıkarılan ve çıkarılacak olan birçok yasa, taşeronlaştırmalar ve özelleştirmelerle bir sömürü düzeni işliyordu.

15 Temmuz gecesi yapılan darbe girişimi ve ardından ilan edilen OHAL ile birlikte işte tüm bu sömürü düzeni katlanarak artacak. Ekonomide oluşacak krizin faturası işçilere kesilecek, hakkını aramak isteyen işçinin karşısına OHAL kararları çıkartılacak. Zamlarla ve vergilerle daha beter bir sömürü düzeni dayatılırken, baskılarla birlikte sömürüye karşı durmanın önü kesilecek. Dünden beter bir sömürü düzeni işçinin sırtına yüklenecek. Darbe koşullarını aratmayan OHAL ile birlikte yine kazanan sermaye olacaktır. Ekonomide oluşacak olası bir kriz için yine patronlara krediler, teşvikler verilecek, bu da zamlarla vergilerle işçinin, emekçinin cebinden çıkacaktır. Patronlar bu süreci zararsız hatta kârlı atlatırken, işçinin ve emekçinin payına daha fazla yoksulluk ve açlık düşecektir.

Bütün bu sömürü düzenine, darbelere ve OHAL’e karşı tek çözüm işçi ve emekçilerin birliğidir. Sömürüsüz düzeni, darbesiz adaleti, OHAL’siz demokrasiyi ancak işçiler ve emekçiler yaratabilir. Bunu yaratmadığımız takdirde sadece patronların kazandığı sömürü düzenin çarkları arasında daha çok öğütüleceğiz!

Yeraltından Sesler Platformu

***

 

Kurtuluşu yok; AKP iktidarı da yıkılacak, bu karanlık da dağıtılacaktır

 

15 Temmuz darbesi bastırıldı. Fakat, düzen hala sağlanamadı. Düzeni sağlamak adına yapılan her şey daha büyük bir düzensizliği tetikliyor. Karmaşa daha da arttı. İt ve kopuktan oluşan “linç taburları” hala sokaklarda kol geziyor. İşçi, emekçi, Kürt, Alevi, ilerici ve devrimci güçlere dönük saldırılar için “reis”lerinden emir bekliyorlar.

Türkiye’nin başında hiçbir yasa, kural, ölçü tanımayan, Anayasa ve TBMM gibi düzenin temel kurumlarını dahi bir anda keyfince yok hükmünde sayan bu “reis” bulunuyor. Şimdi de bütün bu uygulamalar için “yasal” zemin oluşturacak OHAL ilan edildi. Karar, MGK ve Bakanlar Kurulu tarafından büyük bir hızla ve itirazsız biçimde kabul edildi. Cinayet işlemek için sokaklarda bekleyen, IŞİD'le aynı hamura sahip dinci-gerici çeteler OHAL'i sevinçle karşıladı. Kimi yerlerde bu yönlü kutlamalar yapılıyor. Sadece Dolar değil, gericilik de zirve yaptı. Türkiye daha koyu bir karanlığa doğru seyrediyor.

Türkiye'de, ama, özellikle Kürdistan'da çoktandır ve eksiksiz olarak OHAL uygulamaları hakimdi. İlan edilen OHAL sadece ve sadece, devletin her türlü hukuksuzluğunun, keyfiliğinin ve düzensizliğinin kılıfı olacaktır. İşlevi ise, tüm bunlara daha büyük bir hız kazandırmak olacaktır.

OHAL'le birlikte bekletilmekte olan yeni saldırı paketi uygulanmak üzere devreye sokulacaktır. Demek oluyor ki, sosyal yıkım saldırıları daha yıkıcı boyutlar kazanacaktır. İşçi ve emekçilerin her türlü hak arama girişimi “yasak” sayılacak, buna rağmen yapılanlar ise polis zoru ile ezilecektir. Avcılar Belediye işçilerinin kurmak istedikleri grev çadırına dönük saldırı da bunun ilk işareti olmuştur. Kürt halkına dönük kirli ve karanlık savaş içeride de dışarıda da daha acımasız boyutlar kazanacaktır. Alevi emekçilerine dönük provokasyonlar tırmandırılacak, kitlesel katliamlar için zemin döşenecektir. Sadece Türkiye'nin metropollerinde değil, kimi taşra kentlerinde de IŞİD ve uzantılarıyla katliam çeteleri oluşturma çabaları, hem de daha açıktan, yoğunlaştırılacaktır.

Tarihsel tecrübeler defalarca kanıtlanmıştır ki, her yerde ve her zaman, bugünkünün benzeri tüm karanlıklar, işçi sınıfının mücadelesi ile dağıtılmıştır. En zalim diktatörler işçi sınıfının damgasını vurduğu mücadelelerin sonucu kovulmuş, en koyu gerici ve faşist diktatörlükler de işçi sınıfının önderliğindeki devrimlerle yıkılmıştır. Keza, 12 Mart yarı-askeri faşist diktatörlüğün karanlığını da, 12 Eylül generaller cuntasının karanlığını da yaran güç işçi sınıfı olmuştu. Tüm gövdesi ile mücadele sahnesine önce işçi sınıfı çıkmıştır. Yine böyle olacaktır.

Dinci-gerici AKP iktidarı yolun sonuna gelmiştir. Bugünkü karanlık bu sonun başlangıcıdır. Kurtuluşu yok; AKP iktidarı da yıkılacak, bu karanlık da dağıtılacaktır.

İşçilerin Birliği Halkların kardeşliği Platformu
(BİR-KAR)