Ortaçağ artığı bir ideolojiye dayanan dinci gericilik, bu ilkelliğinden dolayı toplumun çoğunluğunun desteğini alamaz. Geleceğinin ne olacağı konusunda kaygılı olan bir toplumu, ‘geçmişe dönüş’ vaadiyle uzun süre kandırmak olası değil. Bu, dinci gericiliğin “aşil topuğu”dur.

Bir Amerikan projesi olan AKP’nin şefleri bu yapısal zaafın farkındalar. Bundan dolayı “dindar ve kindar” nesiller yetiştirmek için çırpınıp duruyorlar. Öyle ki, artık siyasallaşmış dini ideolojiyi kreşlerden başlayarak körpe beyinlere zerk ediyorlar. Tarikatları, yurtları, kuran kurslarını, karanlık dehlizleri de bu amaçla kullanıyorlar.

***

İlk yıllarda demokrasi söylemlerini çiğnediler. İktidara yerleşince liberallere tekmeyi vurup esas amaçlarını açıkça ilan ettiler. Bir tarafta vahşi neo-liberal politikaları uygularken, burjuvazinin yanı sıra kendi kasalarını da doldurdular. Öte yandan bilinçleri dinci gericilikle çarpıtılmış nesiller yetiştirmek için her imkanı seferber ettiler/ediyorlar. Bunun en bariz örnekleri Diyanet İşleri Başkanlığı ile imam hatiplere ayırdıkları devasa bütçeler ve tarikatları bir veba gibi ülke sathına yaymalarıdır.

Din istismarını esas alan AKP rejimi, gönüllü destek vermeyen kitlelerin karşısına rüşvet/şiddet ikilemiyle çıkıyor. Aynı yöntemi çocuklarını imam hatiplere kaydettirmek istemeyen ailelere de uyguluyor. Buna rağmen birçok imam hatip lisesinin yarısı boş kalmıştır.

Bu yıl imam hatiplere ayrılan bütçe akıl almaz bir rakama ulaştı. Resmi açıklamaya göre Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) imam hatip ortaokulları ve imam hatip liselerinden sorumlu Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün 2019 yılı bütçesi 8 milyar 679 milyon liraya ulaşıyor.

***

Dinci gerici akımın şefleri sermaye adına iktidar olanların yapabileceği bütün kepazelikleri yaptılar; ama bir farkla, emsallerini fersah fersah geride bırakarak... Bundan dolayı rezaletlerinin ardı arkası bir türlü kesilmedi. Bosna Hersek için topladıkları paraları iç ettiler. Deniz Feneri gibi organizasyonlarla yurtdışındaki Türkiyeli göçmenleri defalarca dolandırdılar. Bir dönem (yargı aygıtını ele geçirdikleri için artık kimse onlara dava açmaya cesaret edemiyor) haklarında açılan yolsuzluk dosyaları arşa ulaştı. Yatak odalarına istifledikleri dolar/avro cinsinden paraları sıfırlamak için gün boyu minibüslerle banknot taşıdılar. Para sayma makinaları evlerinin vazgeçilmez aksesuarlarından biri oldu. Ayakkabı kutularında milyon dolarlar sakladılar. Malta/Man adalarına para transferleri yaptılar. Yalan, çarpıtma, uydurma yayınlar yapan bir medya ordusu besliyorlar. Son dört seçimi hile/hurda ve oy hırsızlığı yaparak kazandılar vb…

Ortada ahlaki çöküşün dip çukurunda olan bir rejim gerçeği var. Zorbalık, lüks, şatafat, saraylarda sefahat bu çöküşü daha da derinleştiriyor. Cemal Kaşıkçı’nın parçalanmış cesedi etrafında Suudi Arabistan’la yaptıkları iğrenç pazarlıklar ise, din istismarcısı iktidarın ahlaki çöküşte bütün emsallerini geride bıraktığını dünya aleme gösterdi.

Utanmadan kendine “ak” yakıştırması yapan bu kokuşmuş rejim, imam hatiplere milyarlar akıtarak, Diyanet İşleri Başkanı’nın altına bir milyon liralık makam aracı tahsis ederek kendini temize çıkarabilir mi?

Ahlaki çöküşün dip çukurunda debelenen bu rejimi, ne imam hatipler ne diyanet ne çocuk tecavüzcüsü tarikatlar ne beseleme medyanın tetikçi ordusu “ak”layabilir. Çürüyüp kokuşan her şey gibi gidebileceği tek yer çöplüktür!