Kurt’un katili polis yargı eliyle korunuyor

Uğur Kurt’un katili polise verilen “ceza” saray rejiminin aparatı gibi çalışan yargının katilleri koruma zincirine eklenmiş yeni bir utanç halkası olarak tarihe geçti.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 10 Mart 2024
  • 16:30

2014 yılının Mayıs ayında Berkin Elvan için Okmeydanı'nda yapılan eylemler sırasında Uğur Kurt, bir yakınının cenaze törenine katılmak için Okmeydanı Cemevi'ne gelmişti. Cemevi bahçesin bulunduğu sıra Uğur Kurt polisler tarafından başından vurularak öldürüldü. Polis, alenen cinayet işleme pervasızlığını dönemin başbakanı Erdoğan'ın nutuklarında, “Polise vur emrini ben verdim” demesinden alıyordu.

Uğur Kurt cinayeti davasının başlamasının üzerinden neredeyse 10 yıl geçti. Sürecin en başında cinayet, “basit taksir” diye tanımlanarak dava kapatılmak istendi. 2 yıl hapis yattıktan sonra katil polisin cezası belirlendi. Polisin cezaevinde “iyi hal” gösterdiği öne sürülerek cezası 1 yıl 8 aya indirildi. Ardından 12 bin 100 TL adli para cezasına çevrildi.

Uğur Kurt’un ailesi ile avukatlarının ısrarlı itirazı sonucu karar bozuldu, polisin tekrardan yargılanması sağlandı. Tüm dava süreci, polis Sezgin Korkmaz'ın devlet tarafından nasıl korunup kollandığının açık bir göstergesi oldu. İtirazların ardından tekrar açılan davada karar yakın zamanda kesinleşti. Karara göre Korkmaz'a 2 yıl 6 ay hapis cezası verildi. Karar, saray rejiminin aparatı gibi çalışan yargının katilleri koruma zincirine eklenmiş yeni bir utanç halkası olarak tarihe geçti. Saray rejiminin yargısı mağdurlara değil katillere “adalet” dağıtıyor. Bu karar, katillerin sermaye devletinin yargı aparatı eliyle korunmasının fiilen “resmi politika” haline getirildiğinin somut kanıtlarından biridir.

***

Mahkemelerin doğrudan saray rejimine hizmet ettiğini Can Atalay davası başta olmak üzere, Haziran Direnişi'ne ilişkin dava dosyalarında, Suruç katliamında, Ankara Tren Garı katliamında, Maden facialarının ardından devam eden yargı süreçlerinde, Çorlu tren katliamında ve daha nice örnekte gördük.

Bu kokuşmuş düzenin mahkemelerinde en ufak bir adalet kazanımı dahi, ancak sokaklarda mücadele yürütüldüğünde mümkün olabiliyor. Bu koşullarda -yargıda ya da başka alanlarda- yitirdiklerimizin hesabını ancak mücadeleyi yükselterek sorabiliriz.