Konukman hükümet paketini değerlendirdi: Laf kalabalığı!

Prof. Dr. Aziz Konukman, hükümetin kriz karşısında gündeme getirdiği ‘ekonomik tedbir paketine’ ilişkin değerlendirme yaparak “Tamamı laf kalabalığı” dedi.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 09 Aralık 2016
  • 10:46

Gazi Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aziz Konukman, hükümetin ekonomik tedbir paketini yorumladı.

Gazete Duvar’dan Özlem Akarsu Çelik’e konuşan Konukman, gündeme gelen paketin yeni bir içeriği olmadığını, sermaye hükümeti cephesinden yapılan açıklamaların yalnızca laf kalabalığı olduğunu belirtti. Konukman ayrıca, dolarların bozdurularak altın ve TL’ye yatırılması çağrılarının kitleleri aptal yerine koymak olduğunu söyledi.

Özlem Akarsu Çelik’in Konukman’la yaptığı ve Gazete Duvar’da yayınlanan söyleşi şöyle:

İktisatta yeni bir formül mü bulundu acaba?

Başbakan Binali Yıldırım’ın açıkladığı ekonomiye ilişkin tedbirleri nasıl buldunuz?

Dağ fare doğurdu! Ben en çok ‘yeni borçlanma yapmayacağız, bütçeye ilave yük getirmeyeceğiz, vatandaşa yeni vergi yükü getirmeyeceğiz’ lafına bayıldım! Peki nereden sağlayacak kaynağı? İktisatta birilerinden alınır, birilerine verilir. Sıfır toplamlı oyunlar denir buna. Birilerinden almadan birilerine verilemez.

Bu kaynağın nasıl yaratılacağını mı soruyorsunuz?

Bütün bu tedbirler alınırken ilave borçlanma olmayacak, bütçeye herhangi bir yük olmayacak… Allah Allah! İktisatta yeni bir formül mü bulundu? Nasıl olacak bunlar? Diyor ki bütçe kalemleri arasında kaydırma yapacağız. Felaket! Bütçe için ödenek niye alınır? Bir hizmet karşılığında alınır. Onu oradan alıp buraya aktaracağım dediğin zaman demek ki o hizmetler yerine getirilmeyecek!

‘Tamamı laf kalabalığı!’

Peki paketin geri kalanı?

Tamamı laf kalabalığı! Ortada somut bir şey yok. Tek tek anlatayım. Kamuda bir dizi önlem aldık diyor ama şu tabirin altını çizmekte fayda var, ‘mecbur değilse’ diyerek ekliyor: Döviz üzerine sözleşme yapılmayacak. Yine şunun da altını çizelim, ‘eğer mümkünse’ eski sözleşmeler de Türk lirasına çevrilecek diyor.

‘Mega projelerde döviz taahhüdü var’

Mega projelerin (Sinop ve Akkuyu Nükleer Santralleri, İstanbul-İzmir Otoyolu, İstanbul 3’üncü Havalimanı, Marmaray projesi vd.) hepsinde döviz taahhüdü var. Ne demek ‘mecbur değilse’ ve ‘eğer mümkünse’? ‘Biz bunlarla dolar üzerinden anlaştık, şimdi Türk lirası dersek tahkime giderler’ mi demek istiyor? Yani eskilere müdahale edemeyecek. Yeni ve Türk lirası üzerinden herhangi bir proje de hatırlamıyorum. Dolayısıyla bu düzenlemenin laftan öteye ne anlamı var! Sadece vatandaştan beklemeyelim, devletin de bu işlere yardımcı olması lazım diyorlar ama pratikte bunun bir karşılığı yok.

“Yatırımın teşvik edilmesinde ciddi bir seferberlik başlatıyoruz” diyor. Bu yeni bir düzenleme değil. Bütün bu mega projelerin dövizle belirlenmiş yatırım tutarları var. Örneğin köprüde geçiş ücretlerinden havalimanına girecek yolcu taahhüdüne kadar hepsi döviz cinsinden. Herhangi bir risk doğduğunda bunu Hazine üstlenecek. İki tür garanti veriliyor bu projelere. Biri finansman garantisi, diğeri yolcu, araç vd. garantiler. Ben buna Deli Dumrul vergisi diyorum.

Bir de proje bazlı yatırım desteği var. Asgari yatırım tutarı 100 milyon dolar. 7 Eylül’de yürürlüğe giren 6745 sayılı Torba Yasa ile geldi bu. Torba yasa modası var şimdi biliyorsunuz. Tartışılamıyor bile. İçinde ne olduğunu anlayana kadar hooop çıkıyor. 22 Kasım’da da 678 sayılı OHAL kararnamesi ile çok kritik bir madde eklediler bu yasaya. Bu teşvikten yararlanıyorsan Kamu İhale Yasası’yla Kamu Sözleşmeleri Yasası uygulanmıyor.

‘Devletin malı deniz, yemeyen domuz misali teşvik’

Bu projelerin somut tanımları yok. Ekonomi Bakanlığı’nca teşvik edilmesine karar verilen bir yatırım, yer ve sektör kısıtlaması olmaksızın desteklenecek denildi. O yüzden bazıları buna ‘süper teşvik’ dedi.

2012’de yürürlüğe giren bir kararname var. Hazine taşımazı tahsis ediliyor, KDV ve gümrük vergileri ödetilmiyor, işçi ve işveren sigorta primlerini devlet karşılıyor, aldıkları kredi faizlerinin bir bölümü hibe olarak karşılanıyor. Yeni yasayla bunlara, nitelikli eleman çalıştırma desteği, altyapı desteği, hibe desteği, enerji desteği gibi bir sürü destek eklendi.

Evlendirme kredisi gibi bir şey bu. Alt yapıyı devlet getirecek, yolunu, suyu enerji hattını yapacak, kurumlar ve gümrük vergisi almayacak, başka faaliyetlerden elde ettiği kazançlara da vergi indirimi uygulanacak, nitelikli personelin -ne demekse- parasını, kullandığı enerjinin 10 yıl boyunca yarı parasını devlet ödeyecek. Devlet isterse projeye ortak olabilecek. Yani işler kötüye giderse yatırımcının sermayesine katkı sunacak. Devletin malı deniz yemeyen domuz misali!

‘Başka yasalara bakma, istediğini yapabilirsin diyor!’

Daha önemlisi ‘teşvikler yatırımcının talebine göre şekillendirilecektir’ diyor. Ayrıca başka yasalarla getirilmiş olan izin, tahsis, ruhsat, lisans, tesciller varsa başka kısıtlayıcı kurallar için istisnalar getirilecek. ‘Ben senin için bu projeye özgü bir cennet yaratacağım, devletin herhangi bir kısıtlamasıyla karşılaşmayacaksın’ diyor. Tercümesi budur! ‘Başka yasalarda ne dediğine bakma, sen istediğini yapabilirsin’ demektir bu.

‘Adamına göre biçilen terzi işi teşvik’

Buna bir de isim koydular, bayıldım bu söze: Terzi işi teşvik. Adamına göre biçilip provalar yapılacak yani. Bunların hepsinin yatırım tutarları dolar cinsinden. Hayatımızın her şeyi dolar cinsinden ama biz TL’ye dönüyoruz diyorlar. Kısaca Başbakan’ın açıkladığı teşvikler yeni değil.

İş dünyasına kredi müjdesi, kur patlamasaydı da gündemdeydi zaten. Bunu somutlaştırmışlar. Hatırlayın, ‘nefes kredisi’ vs. denilerek çok konuşulmuştu. Bu da yeni bir proje değil. Kardeşim bunlar zaten önceden konuştuğunuz, 2017 programında olan şeyler!

Şimdi burada sigorta prim ödemelerini erteleyeceğiz diyor. Sosyal Güvenlik Kurumu bu primleri alamazsa buralara mecburen kaynak ödeneği aktarılacak bütçeden. Bu da bütçeye bir yük getirecek ama diyorsun ki ‘benim bütçem bundan olumsuz etkilenmeyecek!’ Ayrıca diyor ki, “İlk üç aydaki SGK prim ödemeleri yıl sonunda faizsiz ödenecek. Enflasyondan kur farkından etkilenmeden. 9 ay faizsiz erteleme” Böyle bir şey olabilir mi…

‘Bir sürü ulufe dağıtılıyor, kaynağı belirsiz!’

İŞKUR aracılığıyla 500 bin kişiye özel sektörde iş temin edileceği söyleniyor 2017 yılında. Bunlar İŞKUR’un iş gücü programı ve her orta vadeli programlarda söylenen ifadeler. İŞKUR eğitim verecek bu insanlara. Yani finansmanı kamudan ama insanlar özel sektörde çalışacak.

Kredilerin yeniden yapılandırılması diyor, e bu da zaten yapılandırıyordu. İhracatla ilgili tek ciddiye alınabilecek konu şudur, “İhracatta teminat miktarı yüzde 100 Eximbank tarafından karşılanacak” dedi. Bir sürü ulufe dağıtılıyor, kaynağı belirsiz. Birilerini rahatlatmaya yönelik ama bunun üretime yansımaları, büyümeye yansımaları ne olacak bilmiyoruz.

‘Devletteki israfın itirafı’

Yurt içinden sağlanacak Türk malı ve hizmetlere de sıfır faiz… Haber şöyle verilmiş, “Yurt dışı yükleniciler veya müteahhitlik hizmetlerine yönelik kullandırılan döviz kredilerinde, firmaların yurt içinden sağlayacağı Türk malı ve hizmetlere yönelik kısımda sıfır faiz uygulaması getirdiklerini açıklayan Yıldırım”, yani “buradan oraya yapacağınız işlerde götüreceğiniz mal ve hizmetler için ayrıca bu kredilerden faiz alınmayacak” bilgisini verdi. Yerli mallar kullanılsın tamam da senin yerli malının üretiminde müthiş ithal girdiler var!

Şuna da dikkat ettiniz mi? ‘2017 devlet harcamaları açısından tasarruf yılı olacak’ diyor. Bu, devletteki israfın itirafı değil mi? Ama inandırıcılığı yok. Niye? Çünkü Saray, Sarayın her gün masrafları, Cumhurbaşkanlığının dönem bitmeden arttırılan ödeneği ortada. Lüks arabaları görüyoruz, kiralama gelirleri dehşet boyutlarda. Bunlar Sayıştay raporlarında var.

“Dolar konusunda kitleleri aptal yerine koyuyorlar”

Hocam peki ne olacak bu doların yükselişi?

İktisatta fırsat maliyeti diye bir kavram vardır. Dövizini bozdur altına veya Türk lirasına çevir dediler. Altına çeviriyorum diyelim. Altının değeri nasıl belirleniyor? Uluslararası düzeydeki altın fiyatları ve döviz fiyatlarıyla belirlenir. Altın fiyatları doların, kurun fiyatı değişmedikçe değişmez. O zaman altının fiyatından kazançlı çıkmam için doların sürekli artmasını beklemek zorundayım. E bunun mantığı nedir!

Gelelim Türk lirasına. İki de bir açıklama yapıyor, paranı bozdur, git bunu bankaya yatır diye. Sonra da faizleri düşüreceğiz diyor. Kredi faizlerini kastediyor. Peki kredi faizlerinin düştüğü bir yerde bankalar neden yüksek faiz vererek mevduat toplasın? O zaman benim doları Türk lirasına çevirdikten sonra bu tercihimde rasyonel bir şekilde kazançlı olmam mümkün değil.

‘Yandaş medya mantıklıymış gibi anlatıyor’

Her iki seçenek de irrasyonel ama son derece rasyonelmiş gibi davranıyorlar. Yandaş medyada, köşe yazarlarında bu işte hiçbir mantık kurgusu hatası yokmuş gibi anlatılıyor. Ben bu kurguları dinledikçe aklımdan şüphe etmeye başlıyorum. Akademisyeni, kitleleri aptal yerine koyuyorlar. Sıradan bir mantıkla, dövizi Türk lirasına çevirip altın almakla bankaya vermek seçeneklerinin nasıl irrasyonel sonuçlar yarattığı bu kadar anlatımda bile görünüyor.

‘Danışmanlar, iktisadın kurallarını hatırlatmalı!’

Yani bu sadece popülist bir söylem mi?

Ulusal ekonomilerde, nereye gidersen git ülkenin kendi parasını kullanması tercih edilen bir şeydir. Ancak siz ekonomiyi öyle bir hale getirmişsiniz ki, dolarizasyona yöneltmişsiniz. Bunun sorumluları kim? Bu iktisat politikasının sahipleri. Sistemi libere ettiniz. İnsanları döviz cinsinden tasarrufa yönlendirdiniz. Şimdi tavır değişikliği bekliyorsunuz. Bu, en başta siyasetin samimiyeti ilkesine uymuyor!
Bizim iktisat kitaplarında imkânsız üçleme ya da üçlü açmaz diye bir şey vardır. Sermaye hareketlerinin serbestliği, sabit döviz kuru ve bağımsız bir para politikası uygulaması aynı anda var olamaz. Tutturdunuz ‘dalgalı kurda olacağım, sermaye hareketlerini serbest bırakacağım’. Bunu yapamazsınız! Danışman konumunda birilerinin uluslararası iktisadın temel kurallarını siyaset yapıcılara hatırlatması lazım.

‘Cumhurbaşkanının faiz ısrarı gerçekçi değil’

Cumhurbaşkanının sık sık yaptı faizlerin düşürülmesi uyarısı olumlu sonuç verir mi?

Faiz oranlarının düşmesiyle ekonominin canlanacağı beklentisi var. Erdoğan, bir önceki Merkez Bankası Başkanı ile resmen çatışmaya girmişti.

Faizle yatırım arasında birebir ilişki, kapitalistin beklentilerinden bağımsız alınırsa yanlış. Keynes şunu söyler, faizler yerlerde sürünse dahi eğer kapitalistin borç alarak yapacağı bir yatırım, proje faaliyetinden elde edeceği getiri, kâr oranı, faiz oranından aşağıdaysa -bu getiriyi gelecekteki beklentileriyle şekillendirir ve genellikle faizlerin düştüğü konjonktürde kapitalistler gelecekteki öngörülerini düşük tahmin ederler- o yatırımın getiri oranı faizin altında kalır.

Beklentisi kötümserse o zaman yatırım yapmanın zaten bir anlamı yoktur. Siz helikopterle para da dağıtsanız o parayla yaptığınız yatırımın yıllık getiri oranı faizin altına düşmüyorsa bir rasyonalitesi yok. Cumhurbaşkanının bu ısrarcılığı çok gerçekçi değil. Nitekim Mehmet Şimşek usturuplu bir şekilde ‘düşük faize rağmen yatırım beklentimizi alamadık’ diye bir açıklaması var.

Bir başka problem de Merkez Bankası Başkanı’nın faizi yükselttiğini açıkladığı bir ortamda, ‘Bana kalsa, ben yalnız da kalsam faizi indireceğim’ diyor. Eski Merkez Bankası Başkanı’nı vatan hainliğiyle suçlamıştı. Çok tutarsızlık var. Merkez Bankası faizleri artırıyor, o bir hafta sonra çıkıp faizler düşmeli diyor. Bunu da belli bir rasyonel çerçevede düşünmek imkânsız.