Katliamcıların affedilmesi ve insanlık suçu üzerine

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 08 Şubat 2020
  • 11:43

Tayyip Erdoğan Sivas Katliamı tetikçilerinden Ahmet Turan Kılıç’ın cezasını kaldırdıktan sonra, insanlık suçu işleyenlerin af edilemeyeceği tartışmaları tekrar gündem oldu.

Evet, Sivas Katliamı bir insanlık suçudur. Ancak sermaye devleti tüm süreç boyunca tetikçilerini korudu ve katliamı insanlık suçu kapsamına almak bir yana, yargı sürecini katilleri aklamak üzerine kurdu. Tamda bu nedenle Ahmet Turan Kılıç ve diğer tetikçiler insanlık suçu işlemiş biri olarak değil, cinayet faili olarak yargılandı ve ceza aldı. Özcesi Kılıç’ın serbest bırakılması AKP iktidarına uygun bir davranış çizgisi!

İnsanlık suçu davası kamuoyu basıncıyla açılır

İnsanlık suçu tanımı kağıt üzerinde burjuva kanunlarında da yer alıyor ve TCK’nın 77. maddesinde şu şekilde tanımlanıyor:

“İnsanlığa karşı suçlar - Madde 77- (1) Aşağıdaki fiillerin, siyasal, felsefi, ırki veya dini saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak işlenmesi, insanlığa karşı suç oluşturur:

a) Kasten öldürme.
b) Kasten yaralama.
c) İşkence, eziyet veya köleleştirme.
d) Kişi hürriyetinden yoksun kılma.
e) Bilimsel deneylere tabi kılma.
f) Cinsel saldırıda bulunma, çocukların cinsel istismarı.
g) Zorla hamile bırakma.
h) Zorla fuhşa sevketme.
(2) Birinci fıkranın (a) bendindeki fiilin işlenmesi halinde, fail hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına; diğer bentlerde tanımlanan fiillerin işlenmesi halinde ise, sekiz yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Ancak, birinci fıkranın (a) ve (b) bentleri kapsamında işlenen kasten öldürme ve kasten yaralama suçları açısından, belirlenen mağdur sayısınca gerçek içtima hükümleri uygulanır.
(3) Bu suçlardan dolayı tüzel kişiler hakkında da güvenlik tedbirine hükmolunur.
(4) Bu suçlardan dolayı zamanaşımı işlemez.”

Görüleceği gibi burjuva kanunlar çerçevesinde dahi ele alınsa gözaltında kaybetmeler, kontrgerilla cinayetleri, Hrant Dink’in katledilmesi ve daha birçok katliam birer insanlık suçu. Yalnızca kamuoyu vicdanına göre değil, TCK 77. maddeye göre de öyle. Ancak katliam davaları her seferinde faillerin aklanması için sahnelenen birer mizansenden öteye gitmedi.

Hrant Dink cinayeti sonrası önemli bir kamuoyu oluştu. Dink’i sonsuzluğa yüzbinler uğurladı. Bugün hala ölüm yıldönümünde binlerce insan tarafından “Hepimiz Ermeniyiz!” sloganıyla anılıyor. Dink cinayeti sonrasında bu duyarlılık, bu kamuoyu oluşmasaydı, dava şimdiye çoktan cezasızlıkla kapanırdı.

Tersinden, Ankara JİTEM davasında onca somut delile rağmen failler beraat ettirildi. Mahkeme delilleri karatmaya gerek dahi duymadı. Kamuoyu basıncı olmadığı için açık bir keyfiyetle delilleri “yeterli bulmayan” mahkeme ve failleri beraat ettirdi.

Özcesi siyasal nitelikteki hiçbir davanın seyri dosyadaki delillere göre değil, kamuoyu duyarlılığına göre sürüyor ve bitiyor. Söz konusu davaların insanlık suçu kapsamına girmesi ve zaman aşımı zırhından sıyrılması da katliamcıların yargılanıp cezalandırılmaları da kamuoyu basıncına bağlı.

H. Ortakçı