15. Karaburun Bilim Kongresi’nin son bölümü 5 Eylül Pazar günü yapıldı. Sabah 10.00’da başlayan, Marksizmin güncelliği başlıklı oturumun yürütücüsü Ahmet Haşim Köse idi.
“Marksizmin güncelliği”
İlk sunumu yapan Haluk Yurtsever sunumuna Marksizmin güncelliği ile sınırda güncelleme başlığı ile sunum yaptı. Kapitalizmin yüz yıllar arasında değişim gösterdiğini ifade ederek 19. Yüzyıl kapitalizmi ile 21. yüzyıl kapitalizmini kıyasladı.
Marx ve Engels’in kapitalizmin kendi mezar kazıcılarını yarattığı tahliline değinen ve “Onlar da kapitalizmin bu kadar uzun süreceğini tahmin etmiyordu” diyen Yurtsever, kapitalzimin çelişkilerine ve yaşattığı sorunlara farklı örnekler üzerinden işaret etti. “Marksizmin güncellenmesinin teknik bir ihtiyaç olduğunu” ifade eden Yurtsever, marksist kaynaklara dayanarak bunun gerçekleşmesi gerektiğini belirtti. Kapitalizmin sınırına dayandığına dair örnekler veren Yurtsever, farklı tarihsel çağlardan örneklerle “sınır” kavramını açtı.
Kapitalist toplumun sorunlarından söz ettikten sonra bugün komünist topluma geçmenin olanaklarının yüzyıl öncesine kıyasla daha fazla olduğunun altını çizen Yurtsever, “sınır” tartışmasının siyasal/pratik bir tartışma olduğuna da dikkat çekti. Kapitalizmin sorunlarına ve tıkanmışlığına değinerek “Toplumun artık nefes alabilecek talepleri hayata geçirmek için bunları istemesi gerekir” dedi. Suyun, internetin, ulaşımın parasız olması talebinin öne çıkartılabileceğini ifade ederek “Bütün temel ihtiyaçların parasız olamsı talep edilmelidir” dedi.
“Marksizm ve yeni teknolojiler”
İkinci konuşmacı Erkin Özalp ise “Marksizm ve yeni teknolojiler” başlığı üzerine sunum yaptı. Teknolojinin tarihsel evriminden söz eden Özalp, Marx’ın Kapital’inden bahsetti. Teknolojinin gelişmesiyle insanların bağımsız üretim yapmasınında önüne geçildiğini söyleyen Özalp makinalaşma ile insanların makinenin bir parçası haline gelerek kadın ve çocuk emeğinin daha çok sömürüldüğünü 19. yüzyıldan günümüze çeşitli örneklerle anlattı. Teknolojinin mevcut düzeni değiştirmenin de aracı haline geldiğini Marx’tan aktaran Özalp, makinaların gelişmesinden önce işçi sınıfının ortaya çıktığını teknoloji ve makinalaşma ile birlikte işçi sınıfın taleplerinin ve mücadele biçimlerinin de değiştiğini söyleyerek çalışma saatlerinden çalışma koşullarına kadar bir dizi mücadele alanından söz etti. Özalp yeni teknolojilerin kendi başına ne yapıp yapmayacaklarının değil öznelerin onları nasıl kullanacaklarının önemli olduğunu vurguladı ve yeni teknolojilerin insanlığın hizmetine nasıl sokulacağının önemli olduğunu anlattı.
Google başta olmak üzere birkaç tekelin sosyal medya ve internet platformları kontrol ettiğini belirten Özalp, teknolojinin geleceği hakkındaki kararları bunların verdiğini ifade ederek “Teknolojinin kapitalizmde kimin ya da kimlerin çıkarı için kullanıldığını görmek mümkün” dedi.
“Etnoloji Defterleri’nden Köken’e”
Üçüncü sunumu Melda Yaman “Marks’tan Engels’e, Etnoloji Defterleri’nden Köken’e” başlığı ile gerçekleştirdi. Konuşmasını “sosyalist feminizm” tartışmaları ile açtı. Yaman, anaerkil toplumdan dönüşle beraber kadın sorununun devam ettiğini söyleyerek “kadın sorununu tek başına özel mülkiyete bağlamanın, kapitalizmin sorunu olduğunu söylemenin yanlış olduğunu” ifade etti. Yaman, Marks ve Engels’in kadın sorunu ve çözümü üzerinde ciddi kafa yorduklarını, ikisinin de “sosyalist feministler için büyük olanaklar açtığını” öne sürdü. “Kadının ezilmişliğinin, kadın sorununun özellikle tek eşlilikle başladığını” savunan Yaman, günümüze kadar kadınların yaşadıkları ayrımcılık, ezilmişlik üzerine birçok örnek vererek Yaman kadın sorununun çözümünde Marksistlerin de yetersiz kaldıklarını ileri sürdü. Feminist mücadelenin önemi, ayrı kadın mücadelelerin önemi üzerine anlatımlarda bulundu.
Komünal topluluklardaki eşitsizliklerden örnekler vererek kadın sorununun özel mülkiyetle ortaya çıkmadığını ve kadının kurtuluşunun sınıfların ortadan kalmasıyla mümkün olmayacağını belirten Yaman, kadının üretim alanlarına girerek özgürleşmeyeceğini belirtti ve feminist kadın mücadelesinin önemine vurgu yaparak konuşmasını bitirdi.
Dördüncü konuşmacı Ozan Mutlu “11 Avrupa ülkesinde klasik-Marksgil kategorilerin Nicel Büyüklükleri üzerine gözlemleri” üzerine sunum yaptı. Mutlu kâr oranlarının, artık-değerlerin gelişimini, ülkeler arasındaki iktisadi olarak yükseliş ve alçalış süreçlerini grafikler ile anlatarak Marksist iktisatçıların kavramları üzerinden değerlendirmelerde bulundu.
İkinci oturum saat 13.00’te başaldı. “Türkiye’de siyasetin mevcut durumu”nun yürütücülüğünü Erkin Başer yaptı. İlk konuşmacı CHP Milletvekili Aykut Erdoğdu ülkedeki AKP iktidarı ile beraber ülkedeki baskı ve tek adam yönetimine değinerek buna karşı yapılabileceklerden bahsetti. İkinci konuşmacı ise HDP Milletvekili Filiz Keresteci oldu. Keresteci de ülkedeki siyasal atmosfere değinerek AKP iktidarı ile birlikte halklar üzerindeki baskı politikalarına değindi. Ülkede kadın sorunundan, ekoloji, emek sorununa kadar birçok sorun olduğunu söyleyen Keresteci, muhalefet partisi CHP’ye dönük eleştirilerde bulundu, AKP iktidarının tek adam diktasını kurmasında ana muhalefetin de rolü olduğunu söyledi. Sorunlar karşısında demokrasi mücadelesinin güçlendirilmesi gerektiğine, sokak mücadelesinin önemli olduğuna vurgu yaptı. Sol,sosylist kurum ve partilerle ortak ghareket etmnin önemli olduğunu AKP iktidarını göndermeyi tek başına sandıkla çözülemeyeceğini söyleyen keresteci sokak mücadelesinin önemli olduğunu söyleyerek bunlara kadın mücadelesini,ekoloji mücadelesini, emek mücadelesinin önemli olduğunu daha çoğaltılması üzerine konuşma yaptı. Üçüncü konuşmacı HDP Milletvekili Tayip Temel ise emekçilerin, kadınların, gençlerin, akademisyenlerin yaşadıkları baskı ve saldırılara değindi. Temel Kürt sorunu üzerinde durduğu sunumunda Kürtlerin ve HDP’nin AKP iktidarı tarafından sürekli hedef tahtasına koyulduğunu belirterek 7 Haziran 2015 seçimleri sonrası süreçten bahsetti.
Dördüncü konuşmacı Toplumsal Özgürlük Partisi adına Perihan Koca da AKP iktidarının özellikle işçilere, kadınların haklarına dönük saldırılarına değindi. Tüm saldırılara rağmen ortaya koyulan direnişlere değinen Koca, kadınların mücadelesine; ekolojik yıkıma, rant ve doğa talanına karşı verilen mücadeleye, tekil de olsa işçilerin direnişlerine değindi. Sokaklara çıkmanın önemine değinen Koca “demokratik cumhuriyet ve demokratik anayasa” talebiyle mücadele üzerine konuştu.
“Mülksüzler Ne Yapmalı”
Son oturum yani kapanış oturumu ise saat 17.00’de “Mülksüzler Ne Yapmalı” başlığı altında, Yasemin Özgün’ün yürütücülüğünde gerçekleşti. İlk konuşmacı Özgür Müftüoğlu, mülksüzler kavramı üzerinde durduğu sunumunda, bunun sınıf kavramıyla bağını kurdu. Sendikaların bu dönemde mücadele edemediğini, küreselleşme ile beraber sendikaların da işlevini yavaş yavaş yitirerek sermeye ile uzlaşma içine girdiğini söyleyen Müftüoğlu, “Bunlara birçok sol siyasi yapıyı da katabiliriz” dedi. “Pandemiyle beraber işçi ve emekçilerin yaşadığı sorunlar kapitalizmin çelişkilerini çok net bir biçimde göstermiştir” diyen Müftüoğlu, pervasızca hayata geçirilen uygulamalardan örnekler verdi.
İkinci konuşmacı Volkan Yaraşır “Kapitalist kriz: İsyan ve umut” başlıklı sunumunda 2008 krizinden emperyalist-kapitalist düzenin hegemonya krizine düzenin yaşadığı bunalımdan söz etti. “Krizlerden iki sonuç çıkar, bunlar ya imkan yani işçi sınıfı örgütlü ise devrimci özne varsa imkanı da varsa devrim, işçi sınıfı örgütsüz, dağınık ise karşı devrime gider” diye konuşan Yaraşır, dünyadan ve Türkiye’den çeşitli sınıf ve kitle hareketi deneyimlerini aktardı. Bunları “Devrime dönük imkanlar olduğu” vurgusuna bağlayan Yaraşır, bugün devrim sürecine geçilmemiş olmasa da sürekli, ısrarlı bir mücadeleyle nihai hedefe ulaşılacağını, sınıfın bugün biriktirme aşamasında olduğunu ifade etti. Yaraşır, “devletin yarattığı korku ve baskıyı kırmak, komfor alanlarının terk etmek gerektiği” iddiasında bulunarak, “üçüncüsü ise rüyalarımıza tutunmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Üçüncü konuşmacı Ayşe Erdem “Toplumsal mücadele alanlarının ortak zemini: Sınırlar olanaklar” üzerine sunum yaptı. Erdem, demokrasi mücadelesi ve kazanımları üzerine yaptığı konuşmada “demokrasi konferansında” yaptıkları çalışmaları ve kararları anlatarak kadın mücadelesinden ekoloji mücadelesine, insan hakları sorunundan çocuk hakları soruna kadar birçok çalışma yürüttüklerini anlattı. Demokratik haklar ve demokrasi mücadelesini sürdüreceklerini demokrasi konferansından alınan kararları hayata geçireceklerini ifade etti.
Son konuşmacı Halkların Köprüsü’nden Üstün Reinart “insanlığımızı sınayan krizler” üzerine yaptığı konuşmada, göçmen sorununa değindi. Emperyalistlerin çıkar savaşları sonrası mülteci olan insanların yaşadıkları zorlukları anlatan Reinart, ırkçılığın kapitalist devletlerin nasıl işine geldiğini anlattı.
Kapitalizmde mülteci sorununun aynı zamanda işçi sınıfının sorunu olduğunu söyleyen Reinart, savaşlardan dolayı mülteci olan halklar şimdi de emperyalist sistemin ekolojiyi altüst etmesinden kaynaklı yaşanacak göçlere dikkat çekti. Reinart, “Mülteci sorununu çözmek için anti-kapitalist bir mücadele hattı örmeli, mültecilerin sorunlarını kendi sorunumuz olarak görmeli, işçi sınıfının mücadele hatlarıyla birleştirilmelidir” diyerek konuşmasını bitirdi.
Bütün oturumlar, soru-cevap ve konukların katkılarıyla tartışmalar eşliğinde sonlandı.
Kızıl Bayrak / İzmir